sen bana o kadar entry yaz, ben sana hiç yazmayayım.. ne kadar ayıp etmişim, yes yu ar rayt*..
şimdi ne diyeyim ben... meleksin sen, iyilik meleği. herkes söylemiş olabilir belki, ama ben bir kez daha söylemekte bir sakınca görmüyorum.. düşünüyorum da, senin yaptığın bu iyilikleri, fedakârlıkları başka kim yapar.. aklıma pek bir isim gelmiyor.. "yeriniz pek bir başka" yazarı.
hımm, sonraaa... türkçe'den A getirmeme sebep olmuş kişidir ayrıca.. gecenin bir vakti, kim uğraşır başkasının kompozisyon finali için.. sen o kadar işin arasında uğraştın, ben iyi not alayım diye yazı yazdın.. "ne kadar teşekkürler etsem azdır" yazarı.
ha, bir de, öğrenci ve öğrencinin dostu yazar... kahve içmeye gittik, e tabe erkek olarak bir bayana ısmarlatmak bize yakışmaz*, tam ödeyeceğim, aa baktım, elimi çekiyor falan.. neymiş efendim, biz öğrenciymişiz, kendisi çalışıyormuş, para kazanıyormuş, biz harçlıkla geçiniyormuşuz... bak sen ! bir dahakine kahveler benden, ona göre..*
ayrıca, oyunun hiç bir türlüsünden anlamayan yazar. yahu ne zaman oyun oynasak, hep yeniliyor bu şahıs. şanslısın falan diyor bir de, bahanesi de hazır.. ayıptır, günahtır.. mayınları bulmak şans değil, isabet işidir. nokta atışı yapıyorum ben.*"olsun, biz onu öyle de seviyoruz" yazarı.
bunun haricinde, şişman yazar*. sen git, her akşam sınırsız kola iç, cips ye, kilo al ; sonra gel, ben şişman değilim de.. yüzsüzlüğün bu kadarı yahu.. bi de gelmiş karşımıza "ben 2 kilo verdim" diyor.. "kilo vermek-almak olayını karıştırmışsın sen." yazarı...
ha bir de, ingilizce bilmeyen yazar. güya 'upper-intermediate' seviye ingilizce biliyomuş, ama gelin görün ki, bir cümleyi çevirmekten aciz... ama tabi ben oradaydım, şıp diye çeviriverdim*.. şaka şaka.. benden fazla ingilizcesi var.. "bilgili şahıs seni" yazarı..
e benim aklıma gelen bu kadar... seni anlatmaya kelimeler yetmez tabii de, yaza yaza bunları yazdım işte.. iyi ki varsın dediğim, her zaman yanımda olduğunu her daim bildiğim, ve benim de her zaman onun yanında olacağımı bilen yazar... benim için yeri bambaşka.. sağolasın sözlük, bana böyle birisini tanıştırdığın için...
imza : kurbağa suratlı, fındık kurdu, alkolik kuzunuz, flakey faati..
oturduğu semte ulaşım araçları konusunda bakınız ları sıralarken belediye otobüsü numaralarını da bkz olarak göstermiş; ancak bu hat numaraları arasında ne sahil yolundan (bkz: 4) (bkz: 16d) (bkz: 222) ne de bu semtin ötesinde kalan ilçelerden (bkz: ümraniye) (bkz: 19d) (bkz: tuzla) (bkz: 133t) (bkz: kartal) (bkz: 134bk) (bkz: pendik) (bkz: 16) (bkz: 17) bu semte gelen hatlardan bahsetmiştir. burdan çıkan sonuç, bu kişinin minibüs caddesi haricinde semtine ulaşmak için bir yol kullanmadığı, bu sebepten ötürü bu güzergah haricinde bu semte hareket eden diğer iett hatlarını da yok saydığıdır. **
kendisi "şiir değilse ne?" sorusuna mensur cevaplar vererekten memnu olanın da ne olmadığına ilişkin önemli ipuçları vermektedir.ney'e dair yazdıklarıyla beni kaynama noktasına getirmiş ve gece gece sema ayini yapmama sebebiyet vermiştir.(#385471)
zat-i alileri divan şiirlerine ve osmanli dönemi sanatlarina merakli olup ahali haldir huldur picasso tartisirken minyatür sanatinin inceliklerini tartişmaktadir. kendisi kesinlikle oryantalist bir yazar değildir. binaeylehen iyi bir matbuatci olmakla beraber entrylerin yer yer ince islemeler bulunmakla beraber bir naiflik sezilmektedir. iş bu hasbihalde anlasilacagi üzere zat-i alileri kendi klasmanlarin gayet muzafferdirler. binaeylehen kendisinin ADEM-i MEVCUDiYYETi fazlasi ile hissedilecektir. ve bir takim edebiyat meski ile yanan kişiler için fena neticeler verecektir.
yazılan şiirlerin ve şarkı sözlerinin kötü oylanmasına anlam veremeyenlere destek olan ve sözlükten soğuyan yazarların tekrar sözlüğe ısınmasına yardımcı olan yazardır.
2000. entrysini, çaylak olmama rağmen kutladığım yazar... elbet bunu görecektir.. her neyse, kendisini anlatmak çok uzun benim için.. yalnız bir kaç kötü huyu var, söylemeden edemeyeceğim..
- alışveriş hastası.. ayakkabı dolu bir vitrin gördü mü, hemen oraya doğru yönelir ve 1 dakika boyunca ayakkabıları inceler..
- "sevmenin de bir dozu var hanfendi !" yazarı... herkesin içinde, yanak sıkma ve el öptürme gibi eylemlerde bulunur, üç kuruşluk karizmayı kurtarmak için köşe bucak kaçılması gerekir..
- çok fazla düşünceli... kompozisyon yazacak kadar.. yok, bu iyi bi huy..*
- son olarak, verdiği sözde pek durmuyor mu ne.. bizim bi entry sözümüz vardı da, ona bi bakar mısınız acaba..*
sözün özü, dört dörtlük birisi.. anlatmaya kelimeler yetersiz onu.. "iyi ki tanımışım, iyi ki varsın, iyi ki yanımdasın" dediklerimden.. çok seviyorum seni bak, değerini bil.. ha, bu, yanak sıkmana izin vermem anlamına gelmez..*
kendisini; sakinLiğiyLe, biLgiLi oLuşuyLa ve dost kimLiğiyLe tanıdığım yazar.. dertLer derya oLmuşken uzanan dost eLi her zaman omzumdaydı.. yasak meyveyi yiyip dünyaya yoLLanan bir havva gibi.. fasıLda bana yazdığın o not haLa akLımda.. uzattığın dost eL için teşekkürLer..
istanbula gelip de aramadığım daha doğrusu arayamadığım ve mahçubiyete boğulmama neden olan geniş yürekli yazardır.
kızmakta haklıdır...ama şu aklında gelmesin hiç; istanbula geldi de iki kahve içimlik vakit ayırmadı?
öyle oldu işte, istem dışı oldu, sıkışık, tıklım tıklım oldu, bereketsiz oldu, eksik oldu, tahminsiz plansız oldu...kötü oldu.
bir dize geldi aklıma,
boynum kildan ince emret yeterki
iki elim kanda olsa gelirim
gelisime biraz sabret yeterki
iki elim kanda olsa gelirim
gelemessem ben bu yolda olurum...
bu da benden olsun;
boynum eğik ve derim sana
kusuruma bakma !
kusur bizde çok olur
dostun gözü kusur görmez derler hani
bu kez hoşgörsen ne olur...