en azından türkiye deki yaratılışçılarda olan bir özellik.
hadi evrim teorisini bilmemelerini geçtim; adamlara sordum bana yaratılışçılığı anlatın diye.
abi hepsi farklı bir şey anlattı. konuyu toparlayamadılar bir türlü. siz daha savunduğunuz teoriyi bilmiyorsunuz dedim, evrime falan bulaşmayın diye ekledim.
yaratılışın bir teori olduğunu kim söyledi, yaratılış bir inançtır yani ademden önce dünyada var olmadığımıza yaratıldığımıza inanırız, var mı lan ötesi
yaradılış teori değildir. teori diyerek bunu bilimsel bir tabana oturtmak bilimi katletmektir. yaradılış paganizmde ortaya çıkmıştır. daha sonraları da işe gelen kısımları derlenip musevilik, hristiyanlık, müslümanlık gibi kitaplarla yıkılamaz bir tabu haline getirilmiştir.
evrim teorisi adı üzerinde bir teoridir. mantık açığı olmayan sağlam bir teoridir. bu yarın kanun olur ya da olmaz başka bir benzeri teori kanun olur. ama yaradılış hiç bir zaman ortaya çıkamayacaltır. teori değildir. teori olamaz...
yaratiliscilarin yaratilis teorisini bilmemeleri, yanlis bir genellemedir.
yaratilis bir teori degil gercektir. paganizmle falan bir ilgisi yoktur. bigbang- yani yoktan varolma evrenin su an bile genisliyor olmasiyla hubble´in gözlemleri ve einstein´in görecelilik teorisiyle kanitlanmistir.
evrim ise bir sürü sökügü olan bir elbisedir. iler tutar bir yani yoktur. kanser denilen rahatsizlik hücrenin kendisini öngörülen sekilde bölememesinden oluyorsa, demek ki hücrenin bölünmesi icin belirli bir "software" yazili olmasi lazimdir. evrim denilen sey "hücre öylesine bölündü" demektedir.
bütün tip bilimi adamlari hücrenin bölünmesinde cok görkemli bir orkestrasyonun rol oynadigini bilirler. ayni anda cereyan eden bircok olusumun yerini diger gene ayni anda cereyan eden baska olusumlara birakmasi ile bölünür hücre. bir hücrenin bu olusumlarin hepsini bilincli olarak kontrol edemeyecegi, hücrenin "akilli bir varlik" oldugu öngörüsü yanlis olacagina göre, bu olusum orkestrasyonlarinin önceden belirlenmis olmasi, ve "birisinin" bu bu software´i düsünüp yazmis olmasi gerekir.
evrim teorisi, beethoven´i reddedip, "hava rüzgarliydi, rüzgarin gücü pencereyi acti, pencerenin pervazinda duran kalem kutusu, camin alt kismindaki masanin üzerindeki nota kagitlarina düstüler, ve böylece 9.senfoni dedigimiz yapit olustu" seklinde özetlenebilecek, sacmasapan bir teoridir. kanser arastirmalari evrimcileri cok sikistirmakta, tv´lerde yapilan tartismalarda bayagi terletmektedir. kanser arastirmalari aynen de hücrelerin bölünmeleri üzerine gerceklesmekte, ve evrimin ne kadar deli sacmasi bir uydurma oldugunu güzelce ortaya koymaktadir.
hücre, tesadüfen bölünemez. kanser de hücrenin su an tam bilinmeyen bir sebepten dolayi software´nin bozulmasindan ibarettir. kanserli hücre bile bilincle kanserli hücre üretmektedir. kesinkez bir software mevcuttur. kanser hücreleri diger kanser hücreleriyle ayni özellikleri tasimaktalarsa, orada belirli bir bilincle üretimi yöneten bir software den bahsetmek gerekir. tesadüfen bir software yazilamayacagina göre, evrim denilen sey, tamamen uydurma olmaktadir.
hücrenin tesadüfen bölünmesi, degisik dokularin tesadüfen olusmasi durumunda, tesadüf her zaman ayni sekilde tekerrür edemeyecegine göre, su an bilmedigimiz dokular ve canlilarin mütemadiyen yeryüzünü dolduruyor olmasi gerekirdi. öyle bir sey yoktur. bütün canlilardaki gözler kulaklar ayni prensiplerle calismaktadirlar. bir hücrenin görme denilen yetenekten haberi bile olmadan bu yetenegi "kesfedip" bir de mükemmel hale getirmesi imkansizdir. cünkü görme kabiliyeti gelistirilemez, bir donesi islemezse, bütün doneleri islemez, bütün görme kabiliyetinin ayni anda birden start almasi gerekir, baska türlü görme fonksiyonu olusamaz.dünyada bir sürü "dogustan kör olan insanlar" mevcuttur. adamlarda hardware mevcuttur, ancak iclerinde software yazili olmadigi icin, hardware hicbir ise yaramamakta, hicbir güc o insanlarin görmesini saglayamamaktadir, bu örnek bir software´in bu isleri programladigini acikca ortaya koymaktadir. ya da gayet büyük bir bilincle o insanlarin beyindeki merkezlerine bir takim komutlar gönderilmeye calisilmaktadir. demek ki o insanlarin görmesine büyük bir bilincle müdahale edilmesi gerekmektedir. bu da görme denilen olayin tesadüfen degil büyük bir bilincle gerceklestigini bize kanitlamaktadir. körü gören hale getirmek büyük bilinc gerektiriyorsa, bu, bütün görme kabiliyetinin büyük bir bilincle organize edildigine kanit olmus olur.
aynen ucma fonksiyonu gibi. dünyada kücücük bir arizadan düsen ucak sayisi pekcoktur. o da aynen bütün fonksiyonlarin birbirleriyle orkestrasyonu sonucu birden olusmazsa, olusamaz, bir etken islemezse, hicbiri islemez. bunlar ancak bilincle olabilecek seylerdir. ve 9.senfoniyi de beethoven yazmistir. kalemleri havada savuran rüzgar degil.