bunu ancak islam'ı özümsemiş biri söyler. geri kalanları ise türk ırkı kürt ırkı bok ırkı diye birbirini yer. hatta onunla da kalmaz diğer dinlere düşman olur.
bu lafı her duyuşumda tamam diyorum işte bu, hayat felsefem bu olmalı. sonra televizyonu açıyorum, bakıyorum bülent arınç, dinden çıkmanın eşiğinden dönüyorum. bülent arınç öldükten sonra bu lafı tekrar gündemime alabilirim.
Bu sözün günlük hayatta kullanımı, insana karşı bir sevgisizliğin ifadesi olmuş halde. içinde, insan sevgisi yok.
Bir çocuğa "sana babanın hatırına katlanıyorum" diyorsun aslında... Çocuğun kendisine karşı sevgin yok. "körolmayasıca insana" yaratanın hatırına katlanma var... ama sevgi yok...
Hayvana "mahluk" diyen, sevgiyi unutmuş dünya görüşünün bir başka çelişkisi bu.
Çünkü yaratılanı gerçekten sevse yaratandan ötürü, mahlukat demez. Hayvanlarıda sever...
Rahim ayrı güzel
Rahman ayrı güzel
Hayvan ayrı güzel
Bitki ayrı güzel
Hepsi birbirinden bağımsız güzel.
Herbiri ayrı ayrı sevilmeye değer
"Yaradanı severim ben yarattıklarından ötürü...."
Yaratılanı severim kafa dengi biriyse, güzel ve Seksi biriyse, en kötü ihtimalle zengin biriyse...
Yoksa neden seveyim kodumun çocuğunu?
Kontrolsüz sevmek, sevmek değildir!
“Yaratılanı severim yaratandan ötürü” sözü Yunus Emre’ye atfedilmektedir.
Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmek, ‘yaratılan’ deyince akla gökler yeryüzü ve ikisi arasındakiler yani bütün kâinat geliyorsa, herhangi bir sakınca yoktur. Yaratılmışlar aleminin bir tek yaratıcısı vardır, O da Allah’tır. Bu hakikati cahiliye müşriklerinin de teslim ettiğine Kur’an şahitlik etmektedir. Hayvanlar aleminde sevilmeyecek, en azından, Allah’ın bir eseri olarak varlığına saygı ve hürmet duyulmayacak bir canlı yoktur. Allah’ın, etini yemekten men ettiği hayvana bile bu gözle bakmak durumundayız.
Allah hep güzel şeyler yaratır. Yaratılışta ‘çirkin’ diye bir terim yoktur. Yaratılış alemi baştan sona, hikmetle lebalep doludur. Bu alemde hikmetsiz, tırnak kadar bir boşluk bile bulunamaz. Ve hayat, Allah’ın kurduğu bir yaşam sistemi olarak olağanüstü derecede güzeldir. Ahiret denilen ikinci hayat bundan çok daha güzel olacaktır. Bir anlamda ahiret, Allah Teala’nın, yaratmasındaki sonsuzca güzellikleri temaşa ettirmesi için yeni bir yaşam boyutu olacaktır.
Bu bakımdan, insan herhangi bir bitki, meyve veya hayvanı sevmese de, sırf Allah’ın yaratmış olduğu bir ‘eser’ olduğu için ihtiram göstermek, saygı duymak durumundadır. Aksine bir tavır kişiyi ‘küfür’ durumu ile karşı karşıya getirir.
Gelelim, yukarıdaki sözün ‘insan’ bağlamına.
Yunus Emre’nin bu sözü özellikle insan zımnında söylediğine kuşku yoktur. Çünkü herkes bilir ki, esas mesele insan sevgisi söz konusu olunca patlak vermektedir.
insanı da Allah yarattığına göre, sırf Allah’ın yarattığı bir ‘yaratılmış’ olarak onu sevecek miyiz, sevmeyecek miyiz? Şöyle de ifade edebiliriz: Yaratandan ötürü, kayıtsız şartsız bir ‘yaratılmış insan sevgisi’ ne kadar haktır, ne kadar batıldır?
Rabbimiz Allah’ın biz insanlar için ezeli ve ebedi hayat projesi olan islam nazarında yeryüzünde insanların Habil-meşrep olmaları esastır. islam yeryüzünün kana bulanmasını istemez. insanın, insanın kurdu değil, onun velisi/dostu/hâmîsi olmasını öngörür. Ama bütün bunların elbette ön şartı / şartları ve temel ilkeleri vardır.
Allah bütün varlıklara olduğu gibi, yarattığı insana da son derece merhametlidir. Rahman ve Rahîm isimleri bu merhameti anlatmak için kafidir. Allah, yarattığı insanı sevdiği içindir ki, ona cennet adında ebedi bir hayat hazırlamış, bu kısa hayatta onu kazanmanın fırsat ve imkanlarını sunmuştur. Biz kullar da aynı yolu takip ederek, insanlara merhametle muamele etmekle mükellefiz.