bilincin ve bilincin bileşenlerinin ne olduğunu inceleyen ekol.
akıl, mantık, zeka gibi bilinç alanlarının bileşenlerini ve yapısını inceler.
wilhelm wundt önemli savunucularındandır.
aklın ayrılabileceği ögeleri araştırmıştır. yapısalcılar, her ögenin bir duyum (sensation) olması gerektiğini düşündüler; kırmızı, sıcak, soğuk, kokuşmuş gibi.
bu ögelerin ve birleşme kurallarının incelenmesi için içebakış (introspection) denilen özel bir teknik kullandılar. deneklerden özel bir uyarıcı (ses, koku, ışık) verildiğinde neler hissettiklerini anlatmaları isteniyordu.
yapısalcıların, ögeler yaklaşımı giderek önemini yitirmiştir.
1960'larda başlamıştır. kökeni yapısal dil bilimdir. bizim anlamı nasıl anladığımız yalnızca edebi edebi esere değil, iletişime ve sosyal davranışlara da bağlıdır, der. tabii ki yapısalcılığı anlamamız için Ferdinand de Saussure babamızla içli dışlı olmamız gerekir.
peki nasıl başlamış ve gelişim sağlamıştır bu yapısalcılık?
der ki; rather than linguistics, the science of language was philology. Bu dil bilimci babamız Ferdinand de saussure'dan önce gelen abilerimiz, dünya dillerini araştırmış, analiz etmiş ve açıklamıştır. her dili ayrı ayrı artzamanlı olarak incelemişler. bunu yaparken de araştırmalarında neden-sonuç ilişkisini baz alarak çalışmışlar. Bu abilerimiz dilin dünya yapısının aynası olduğunu söylemişler. yani dil öyle kendi kendine oluşmamıştır. her kelimenin oluştuğu ortaya çıktığı bir nesne, konsept veya fikir vardır demişler.
bir de dilin yapısı var. bu biraz karışık ama eğlenceli bir başlık.
birimses: (phoneme) dildeki en küçük anlamlı ögeye sesbirim denir. her dilde birbirinden sesbirim sayısı açısından farklıdır.
yazıbirim: (grapheme) bir sesbirimin yazılı halidir.
sesteş: (allophone) bunun türkçe'de sesteş olup olmadığından şüpheliyim. ancak bir sesbirimin farklı seslendirilmesine allophone denmiş. yani /pin/ ve /spin/ kelimelerindeki /p/ seslerinin her iki kelimede farklı söylenmesidir allophone.
fonoloji: (sesbilim-phonology) bir kelimenin nasıl şekillendiğini araştıran kısım.
fonetik: (ses bilgisi-phonetics) seslerin nasıl oluştuğuyla ilgili çalışan kısım.
morpheme: bu da gramatik veya sözlüksel anlamda kelimenin en küçük anlamlı parçası.
read-er= ''read'' lexical olarak ''-er'' ise gramatik olarak düzenli bir şekilde ikiye ayrılması.
bunlar böyle uzar gider. adamlar en ufak parçanın bilmem kaç farklı çeşidine varana kadar inceledikleri için bitmez bu konu. bu yüzden;
geçelim dil yapısı ve sözlere, nam-ı diğer ''langue ve parole'.
langue dediği dil yapısı işte, adı üstünde.
parole da bireylerin konuşma ve yazma şekilleri.
Saussure'ın ''kelime'' tanımı.
dil artzamanlı ve eşzamanlı olarak araştırılmalıdır. saussure bir kelimenin tam anlamıyla bir nesneye eşit olduğunu söyleyen geleneksel inancı reddeder. yani bak şimdi, bir varlık olan ağacı düşün. ve kelime olarak ağacı düşün. o aklında canlanan ağaç ile, ''ağaç'' sözcüğünün en ufak bir benzerliği yok. adam bunu söylüyor. eğer aynı olsaydı zaten, o varlığa ingilizce'de tree, rusça'da derevo, yada almanca'da baum demezlerdi. bu yabancı dillerde gördüğün gibi aralarında hiç bir benzerlik yok. bahsedilen ve savunulan düşünce bu.
Batı dünyasında Structuralism olarak bilinir. 20. yüzyılın ikinci yarısında dil, kültür, matematik felsefesi ve toplumun analizinde en fazla kullanılan yaklaşım olmuştur. Yapısalcılığın çok belirgin bir okulu olmamasına rağmen Ferdinand de Saussure'ün çalışmaları genellikle bir başlangıç noktası olarak kabul edilir. Yapısalcılığı birçok çeşitlemesi olan genel bir yaklaşım olarak görmek en doğrusudur.
Yapısalcılık temelde büyük yapılar, sistemler ve oluşumlarla ilgilidir. Yapısalcı hareket çerçevesinde insan davranışları ve olgular bu büyük sistem ve yapılar aracığıyla (örneğin: psikanaliz, marksizm, darvinizm) incelenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır. Yapısalcılığın en etkili olduğu alanlar dilbilim, göstergebilim ve antropoloji olmuştur.
- Davranışların kaynağı (oluşturucusu) zihinsel yaşantılardır. O halde psikolojinin konusu zihnin yapısını incelemek olmalıdır. Zihinsel yapının en küçük unsuru olan duyumlardan başlayarak, daha karmaşık içsel yaşantıları
araştırılmalıdır. (Tümevarım )
- Bunlar ise insanın kendisinin bilebileceği yaşantılardır. O halde yöntem olarak, kişinin kendini
gözlemesi ve anlatmasına dayanan iç gözlem ( içe bakış) yöntemi kullanılmalıdır.