bugün

hiç böyle bir anım yok lan. ciddi ciddi oturdum düşündüm aklıma hiçbir şey gelmiyor.

fazla mı dikkatliyim anlamadım.
En ama en aptalcasını çok net hatırlıyorum.

izmir büyükşehir belediyesinde staj yapıyorum. Müdürüm dedi ki "odaya şu siparişi ver." Masadaki Telefonu kaptığım gibi aradım müdürün verdiği numarayı ve siparişi verdim. Karşımdaki adam "burası başbakanlık hanımefendi, ne söylüyorsunuz" diyor. Ben hâlâ algılayamıyorum staj yaptığım birimimi anlatmaya çalışıyorum suyu getirsinler diye. iyi ki adamlar beni buldurmadı. O yıllarda çok sıkıntıydı böyle şeyler. Dalga geçtiğimi düşünebilirlerdi.

Nasıl başbakanlığı aradım diye düşündüm tabi. Meğer masadaki iki telefondan biri iç hatlar, diğeri dış hatlar içinmiş.
işte hayattaki şansım.
işten izin alıp bankanın önüne arabayı çektim. bankaya girdim. veznede işim yok. müşteri temsilcisi de 1 tane, önünde bir çift var onları beklemeye koyuldum. yaklaşık 40dk geçti, 1 saatlik iznim bitecek, yav dedim, ne zaman biter acaba, benim bi sms blokesi kaldırılacak, basit bir işlem. kredi kullandırıyorum ekranım var, bi yarım saat daha sürer dedi. neyse yarın gelirim dedim. çıktım gittim.

ertesi gün tekrar izin alıp gittim, öğle paydosu dediler içeri almadılar. gittim arabaya oturdum. bankaya dışarıdan baktım baktım. benden önce biri vardı, açılınca girdi, arkasından girdim. gitti müşteri temsilcisinin önüne oturdu. amk kredi kullanmasa bari dedim. çıktım bi sigara içeyim dedim. sigara içerken farkettim ki; aslında ben girdiğim bankanın yanındaki bankaya gelmiştim. iki gündür yanlış bankada sıra bekleyip duruyormuşum. doğru bankaya girdim, bomboş, hallettim çıktım. kimseye de anlatamadım. evet ben bir malım.
Pandeminin başlarıydı, Kızımla kuaförcülük oynarken çocuk makasını oyun setindeki yalandan makas sanıp eline vermem ve benim bir tutam saçımı kesmesi.
Güzellik merkezine gittiğim zamanlarda mutlaka galoş takıyorum. Geçen gün galoşlarla neredeyse eve kadar yürüdüm.
Bir keresinde Amerika'ya gidecektim uçağa binmeyi unutup mal gibi tek başıma uçtum o soğukta. Kennedy havalimanına inerken farkettim.
3 aydır 100 dolar alıyorum diye 10 dolar alıyormuşum 300 dolar yerine 30 dolarımın biriktiğini yeni fark ettim.
Kasada müşteriden hesabı aldıktan sonra afiyet olsun demek yerine kolay gelsin demem.
arkadaşımın sahilde on dakika önce çektiğim fotoğrafını telefonuna atmak için açıp arkadaşın gözleri önünde geri döndürülemez şekilde silmem. bunun dalgınlık olduğunu ben biliyorum, ama öyle bir şey ki dışarıdan gören hasedimden yaptım sanır.
Musteri kadina telefonda abi demek.
Yeni bir mont almıştım Çorluda askent civarında evlerin ilk kat balkon altları boş olur genelde şapkam kapalı yürüyordum montun şapkası da büyük geliyordu zaten yeri görüyorum diye umursamamıştım gidip balkonun birine kafa attım ve abartmıyorum kafam yarılmıştı. Bu da böyle bir anımdır.
- kalabalık bir misafirlikte babama yanlışlıkla enişte demiştim. etrafta biraz sessizlik oldu.

-lisede test sorusuna klasik muamelesi yaparak full doldurmuştum. sınıfa rezil olduk.

-telefonda konulu film izledikten sonra kapatmayı unutmuşum. epey sonra gece tuvalete girdim.
masum bir şekilde telefonu açtım konulu film kaldığı yerden son ses devam etti. ah uh sesleri evde yankı yaptı. kapatamadım 5-6 saniye. aşırı panik olmuştum. böyle dalgınlıgın amk.

- yine misafirlikte babamın arkadaşları vardı. babam soruyordu senin kaç çocuk var diye. adam 4 cocugum var diyince bende abi taramalı tüfek gibisin demiştim. yine bi sessizlik olmuştu.
7 sene önce evde geçirdiğim bir kaza sonucu koluma cam düştü. atar damarla birlikte 3 tendon koptu. acil dışkapı (eski ssk) hastanesine götürdüler. ameliyat 4,5 saat sürdü. 4 kişilik plastik cerrahi ekibi kopan 3 tendonu tamir etmiş. 8-10 kişilik kalp damar cerrahisi ekibi de damarlara girişmiş.

neyse uzatmayalım. kolum operasyondan sonra 1 ay alçıda kaldı. parmaklarımı kesinlikle hareket ettirmemem gerekiyormuş. 1 ay sonra kontrole çağırdılar. dışkapı hastanesi özel poliklinik el heyeti diye bir yere gittim. içeride bir masa etrafında 6-7 doktor. başlarında da bir kadın vardı sanırım hocaları. masada bir laptop vardı. laptopta da kıpkırmızı bir fotoğraf vardı. herhalde film falan izliyorlar sandım çünkü bir bilek olduğunu ve derilerin iki tarafa dik bir şekilde ayrılmış durduğunu seçebiliyordum.

elimi kontrol ettiler. bana birkaç soru sordular. sonra da bir hafta sonrası için tekrar randevu verdiler. çıkarken uyandım. meğer o ekrandaki parampaça edilmiş, testere filmine konu olacak kadar kanlı bilek benim kendi öz 30 yıllık bileğimmiş. tam kapıdayken "o fotoğrafı ben de alabilir miyim" diye sordum.

herkes güldü. fotoğrafı vermediler.
Youtube'dan bilgisayar programcılığı hakkında bir video izlenmektedir.

konu python. Ayrıntılı. Zor. Bir sürü kere geri sararak, notlar alarak pür dikkat dinliyorum.

ekrandan gözü ayırmadan yanda duran şarap bardağına uzanıyorum.

bir yudum alıyorum.

her taraf, yüzüm, ağzımın içi, kıyafetlerim kül oluyor.

noluyo amk ya?! diyerek elime bakıyorum;

elimdeki şey küllük.

Dünyada küllüğü kafaya diken ilk insan olabilirim.
Bir tomar para verip aldığım güneş gözlüğümü nerede bıraktım. Hiç hatırlamıyorum sözlük.
Arabadaki bir ruh hastasına aşırı sinirlenme neticesinde durduktan sonra el frenini çekmeyi unutmak ve arabanın vızır vızır akan anayol trafiğine doğru gidişini görmek... neyse ki son anda kapıyı açıp el frenini asılabildim.
Fren yerine gaza basmak.
Ölmedim yaşıyorum.
Düşündüm düşündüm hatırlayamadım. Dalgın biri değilim.
2. Anahtarı ev içinde kapının üzerinde bırakıp evden çıkmak.
Tabu oynarken sınıf arkadaşıma ipucu vermek.
gözümdeki gözlüğü ya da aracımdaki tokayı saatlerce aramak. genelde zihnim çok gürültü çıkardığında yaptığım aptalca dalgınlıklar.
hiç birini birbirinden ayıramadım hepsi ayrı bir roman olur..
işe pijama ile gitmek.
Evet gittim.
Alt değil üst.
telefonumu çöpe atmak.
işe tavşanlı pandufla gitmiştim.
mast yaparken elimde suç aletiyle uyuyakalmıştım.