belediye otobüsünde yanınızda dikilen, eli kolu torbalarla dolu bir kadının, çantasından bir şey almaya çalışması, taşıdıklarından sebep bir türlü aradığını bulamaması, elindekileri iki dakika tutmanızı rica etmesi, o sırada ineceğiniz yere geldiğinizi farketmeniz ve elinizde poşetlerle kadına iyi günler dileyerek otobüsten inmeniz. *
bankaya gidip bankamatik 3defa şifre girip bankamatike kaptırmak akabinde güvenlik görevlisine kızıp niye yanlış olsunki doğru demek.kartı öfkeyle güvenlik görevlisinden alıp kendinden emin olarak bankamatiğe tekrar uzatırken karta şöyle bir bakmak yanlış kartı yanlış şifreyi bankamatikte denediğinin farkına varmak.sınava yanlış blokta girip sınav kağıdı niye benim adıma düzenlenmemiş diye burda benim sınavım bu sınıf bu sıra diye bağırıp çağırmak germek gerilmek daha sonra sınav kağıdına bakan sınav görevlisinin yanlış bloktasın demesini duyup utançla gülüşmeler arasında sınıftan çıkmak vardır ki rezalettir.
sabahın korunde servise yetismek telasıyla kalkılır, el yuz yıkanıp giyinilir dove un 7/24 sac bakım kremi diye banyo tezgahında bulunan aynı marka sıvı sabun saca surulur elde yapıskanlık olmasın diye 7/24 sac bakım kremi ile de el yıkamaya calısılır, sabun diye dusunulen seyin kopurmedigi farkına varılır fakat gec kalmamak adına eller durulanır, ıslak elle sac duzeltmeye calısıldıgı an da ne halt yendigi farkedilir "baslarım isene de servisine de" denilip dusa girilir, yine gec kaldım anasını satayım.
ulen dediydimdi, ''bu görükle den de hep minibüse biniyoz, bir gün de şu 'man sl 200' ler var onlara bineyim, milletvekili gibi eşşek ebatlarında koltuklarının tadını çıkarayım, motorunun sesi beynimi ziksin; eh tabii ki çok da sık geçmiyor, çıkardım çantadan yaktım bir adet sonu izmarit parçası olacak nikotin yumağından. çekip çekip, hatunu düşünürkene de, baktım 4/G ''ben geliyorum pasolarınızı çıkarın a yolcular'' diyor, hemen çıkardım cüzdanı çıkardım dıt dıt bülbülünü - bukartımı... bir de öne atladım, otobüse ilk ben binecem deyü de karizma yapmaya çalıştım; arkamda da iki adet hatun... ulen merdivene ayak attım, bir terslik var, ağzımdan dumanlar geliyor, işte o anda şofer beyle göz göze de gelmem bir oldu. sonrası malum...'' karizmaya reset, küçük sanayiye evet.
en can arkadaşının düğününe gidiyorsun, kapıda annesi babası, kardeşi v.s.
anne- baba hoşgeldiniz diyor, sizde gülümseyerek hoşbulduk naciye teyze, şemsettin amca diyorsunuz.
arkadan arkadaşınızın amcası, daysı v.s. olduklarını sonradan öğrendiğiniz kişiler geliyor ve siz heyecandan anne baba rolünü biranda üstleniverip gülümseyerek hepsine "hoşgeldiniz" diyip tek tek ellerini sıkıyorsunuz ve akraba güruhu size tuhaf tuhaf bakıyor!
bütün gece, benim kesin yarım akıllı olduğumu düşündüler, diye düşünüp, kendinize kıs kıs gülüyorsunuz.
Banyonun lambası yanmayınca elektrikler kesik zannedip yarım saat gelmesini bekleyen, Beklerken de canım sıkılmasın diye televizyon seyreden kişiyi tek geçerim.
türlü türlü hayalle kazanılan üniversitenin ilk günü, kendinizi uzaylı gibi hissettiğiniz bir ortamda tamamen zaman geçirmek adına yalnız yalnız takılırken yolunuz bir çay içmek için mühendislik kantinine düşer. o sırada memleketten tanıdık bir sima görüp çocuklar kadar sevinirsiniz.
_arkadaş ben seni tanıyorum galiba, sen de x'de oturuyorsun di mi? muhabbetleriyle okulda ilk arkadaş edinilir.
bir sürü erkeğin arasında az sayıda kızdan birisi olma şanssızlığı o dakikalarda önemli bir mevzuudur. fakat olaylar ilerledikçe bu konu mevzu bahis bile olmayacaktır. yeni tanışılan arkadaş telefon numarasını ister. bir art niyet gütmeden söylersin. ardından hemen bir mesaj gelir o arkadaştan aynı masada otururken. neler oluyor diye düşünürken okuduğun mesajla buz kesersin:
_herkesin içinde söyleyemedim utanırsın diye ama fermuarını açık unutmuşsun! yalnış anlama lütfen..
yerin dibine geçmek isteyeceğin böyle bir anda allahtan yanındaki insanlar anlayışlıdır. bir bahaneyle etraftaki kalabalığı uzaklaştırarak hemen lavaboya koşma imkanını sağlarlar. yine de o anın acısını hafifletecek bir şey yoktur, o günleri aynı arkadaşla anıp gülmekten başka.
alkol alınmış. "sarhoş değilim ben!" diye geziyorum sarhoş gezinen arkadaşları hocaların farketmemesi için büyük çaba sarfediyorum...
disko gibi bir yere çıkılıyor. hocalar kontrole geliyor. kontrolden sonra diskonun balkonuna geçiyorlar.
ben hangi amaçla olduğunu unuttum şimdi, yanlarına gidiyorum. konuşuyorum içeri geçiyorum. daha doğrusu geçmeye çalışıyorum. tertemiz camlar var balkon ile diskoyu ayıran.
ben 3 denemede içeri girebiliyorum. alnımın morarmamasına şükrediyorum. ayrıca herhangi bir camın kırılmamasına...
haydarpaşa tren istasyonunda inilip gişedeki kadına istanbul bileti ne kadar diye sormak. ha aval aval bakması durumunda cevap versene istanbul bileti ne kadar allah allah demek.
izmirde dolmuş tarifeleri mesafeye göre değiştiğinden parayı uzatırken gidilecek yer de soylenir ki sofor ona göre para alsın. yapılan aptallık tam da burdadır. gidilecek yer yerine binilen yer soylenir. paranın uzatıldığı kişi algılama sorunu yaşar ve iki saniye sonra ifadesi değişir. o ifade her şeydir.
bir ayda 3 defa terlik kaybeden elemanımızın ağzından; "ya hacı zaten 3 tane terlik kaybetmişim, babam bağırıyo deli deli embesil diye, yazlığa gidecekken uykulu vaziyette arabaya binilir, yazlığa gelindiğinde tam inecekken terlikler yine bulunamaz. biraz düşündükten sonra, eve giriyorum diye terlikleri çıkarıp arabaya bindiğimi farkettim. terlikler izmirde kalmış."
anahtarı defalarca unutmayacağım diye kendi kendinize telkin etmenize rağmen anahtarı unutup her defasında kapıda kalmak
finaller öncesi bakkalda defterleri ve tüm notları unutmak
telefonunuzu yolda düşürmek
evden cüzdansız çıkmak
şehirlerarası otobüse kıl payı yetişmeye çalışırken eve 200 metre uzaklıkta biletinizi evde unuttuğunuzu fark etmek ve o valizlerle biletinizi alamayacağınızı düşünüp kahrolmak ama sonunda neyse ki otobüse yetişebilmek *
lise hazırlık sınıfına başlanılan sene gerçekleştirilen ve etkileri hala devam etmekte olan dalgınlık. olayın vuku bulduğu gece anne-baba misafirleri ağırlamış yeleleri yeni bitmeye başlamış olan bendeniz misafirlerle bir süre takılmış sonra yorgunluk bahanesiyle uykuya çekilmişim. bu arada o dönemde dersler sabah 8 de başlamakta yolun uzun olmasından dolayı her sabah saat 6:45'de zifiri karanlıkta yola çıkmaktayım. aile misafirleri uğurlarken gürültüden uyanıyorum, uyanıyorum ama artık hangi boyutta uyanıyorsam havanın karanlık olduğunu görmemle sabah olduğunu sanıyorum. ilk ders beden eğitimi olması sebebiyle tekrardan okulda giyinmemek için her hafta yaptığım gibi beden dersi eşortmanlarımı giyiyorum; üstüme okul pantalonumu, gömleğimi, ceketimi ve paltomu geçiriyorum; çantamı da sırtıma alarak anne-baba ve abinin unutulmaz bakışları eşliğinde ki bu bakışları hayatım boyunca bir daha kimsede göreceğimi sanmıyorum, zaman durmuş gibiydi, günaydın diyerekten gece 2 sularında evi terk eyliyorum. bununla yetinmeyen harika çocuk bendeniz otobüs durağına gidip tek tük geçen arabaların selektör ışıkları eşliğinde otobüs bekliyor takriben yirmi dakika sonra sırıtarak gelen abiyle eve geri dönüyorum. neymiş efendim bırakın durdurmayın tecrübe olsunmuş. ne tecrübesi sevgili babacığım, düpedüz size malzeme çıktı; öyle bir malzeme ki yılların taşak oğlanı yaptınız şuncacık günahsızı.
cok susayan mystery dolaptan su sisesini cıkarıp bardaga su koyar ve suda alkol tadı oldugunu farkeder. annesine seslenir.
mystery: anne bu suyun icinde alkol var!!
anne: dur bi bakıyım.*off ne sertmis, sulu degil ki içki bu.
mystery: anne hayatında kac kere vodka ictin de anladın sanki. basbayagı su eklemissin sen buna.
olay sonradan ortaya cıkar. bos icki siselerini su sisesi olarak kullanan anne, yarım gördügü absolute sisesinde su oldugunu sanarak üstüne su ekler. olan güzelim vodkaya olur..*
sonuçlarına yıllarca katlanmak zorunda kalabileceğiniz dalgınlıktır. mesela sınav için şehre gelen eski arkadaşını alır, gezer tozar ve ortamlara sokarsın. sonra güruh halinde evde toplanır yiyip içersin. böyle günler geçer. sonra çılgınca bir ütü şakası aklına gelir. evet yapmalısındır o şakayı. ne kadar güzel bir arkadaş grubu kurduğunu gösterircesine diğerleriylede anlaşarak malum ütü şakasını gerçekleştirirsin. ancak buraya yazılmasına neden olduğu üzere ütü prizden alınmış ve sıcaktır. eski arkadaşın hem sınavı kazanamamış hemde sırtında kocaman bir ütü iziyle şehrine geri döner. sende yıllarca bu anı unutmaya çalışırsın. ama o da imkansızdır. utanmadan cep telefonuna çektiğin için ve silmeye kıyamadığın için unutulmama mevzusu daha da uzun sürer.
