büyük talihsizdir.
milyonlarca insana ve korkunç büyüklükte bir devlete hükmeden,ama o ihtişamın yanında o derece muazzam bir mütevazılığa sahip olan,babalarımızın kim olduğunu sayesinde bildiğimiz ulu önder gazi mareşal joseph stalin paşa hazretlerinin takipçilerinden birinin ülkü ocağına düşmesi trajedisidir.
her sovyetlerin kurtuluş savaşında kurtardığı,leninin donunu çıkarıp göndererek yardım ettiği türkiyede bulunan ama ruhunda sovyetliği yaşayan vatandaş gibi bilgisayar başında devrimcilik yapmaktan sıkılıp sokağa çıkmıştım. bu elbette bana yüce dedemiz karl marx tarafından bahşedilen bir haktı. sokaklarda akşama kadar dolaştıktan sonra yanlışlıkla ülkücü sokağına girmiş olacağım ki,kruvasan yiyen,ay bıyıklı,tespihli,sivas-erzurum şivesiyle konuşan insanların arasına düştüm. bu vahşi ve medeniyetsiz ilkel kabile aralarında sezdikleri bu yabancıdan hoşlanmamış olacaklar ki beni alıp esir olarak kabile reisine götürdüler. ocak diye adlandırdıkları kültür merkezlerine beni götürürlerken duvarlara asılmış bozkurt,pars,kartal tablolarına bakıyordum. yolda haracını vermediği için dayak yiyen bir kişi,çek-senet işleriyle uğraşan bir kaç bıyıklı genç gördükten sonra büyük bir ateşe getirildim. kütüphanelerden yağmaladıkları kitapları yakan bu barbar kalabalığı izlerken birden hepsi durdu ve kurtlar gibi ulumaya başladılar. ''başbuğ geldi!'' sesleri yükseldi. bu sırada etrafında heybetli bir kaç adamla kabile reisi olduğu anlaşılan kişi ateşin yanındaki üzerinde ''il başkanına ayrılmıştır'' yazılı kürsüye çıkarak türçülük,pkk,halkların kardeşliği yalanı gibi konularda ilginç bazı konuşmalar yaptı.
bu sırada beni farketmiş olacak yanıma gelerek bana tavuklu pilav ikram etti. ''yaşa başbuğum yaşa'' sesleriyle seronomi devam etti. mehter marşı,halk türküleri ile devam eden seronomiyi uluma töreni bitirdi. ben hariç herkes ulumuştu. bende ulumaya çalışıp uluyamadım. bunu fark eden ''başbuğ'' diye isimlendirilen kabile reisi öfke ve hiddetle yanıma geldi. bu sırada kitap yakan ülkücülerden biri yüce ve büyük karl marxın bizlere indirdiği kapital-i şerifi ateşe attı. bunun üzerine gök açıldı,ay yarıldı,güneş büzüldü,yıldızlar yere düştü sadece kızıl renkli yıldız gökte kaldı ve kültür merkezine gökten orak ve çekiç yağdı. kabile mahvolmuş kaçışırken ben komünist manifestodan bir kaç ayet okuyara evime vardım.
hayata veda etmek için en kötü yolu seçmiş komünisttir. ne demek ulan bozkurt yuvasına girmek? adamdan kan alırlar *
komünisti ağlatmışlar resmen! ama haketmiş, senin ne işin var kutlu dava ocağında! kendini binadan atmak istemiş, pencereye çıkarak! offf ulann sabah sabah iyi güldüm *** zaten sonrasında bayır aşağı kaçıyor geri kalanı ***
adamı allahtan dışarı fırlatmamışlar da dövüp bırakmış reyizler. ama adam salaklıktan dolayı hapis cezası almalı kodumun malı ne işin var senin ocakta gerizekalı. normal insanlar bile dikkatli geçiyor ocakların önünden ne olur ne olmaz diye sen bide içeriye girmişsin amk.
