bir durumun, bir düşüncenin, bir hareketin veya tavrın karşıdaki insan tarafından farklı bir şekilde algılanması olayıdır. Eğer ki karşıdaki insan sizin için değerli biri ise, ne şekilde anladığı çok daha önem kazanır. doğrusunu açıklamak için akla karayı seçersiniz, dinlemez. döner arkasını gider. fakat bilmez ki, arkasındaki de en az onun kadar üzülür, üstelik sadece yanlış anlaşılan bir konu nedeniyle.
"odtü ye gidecek olan var mı?" sorusunun karşınızdaki tarafından "otçuya gidecek olan var mı?" olarak anlaşılması ve ardından yaşanan diyaloglar bütünüdür. eliniz kolunuz bağlı şaşkın bir şekilde karşınızdakini dinlemekten ve ne dediğini çözmeye çalışmaktan başka yapabileceğiniz başka bir şey yoktur...
hiç düşünmediğiniz bir şeyin karşı tarafça düşünülmesi, insanı kahreden durum. yanlış anlaşıldığınızdan dolayı en iyi arkadaşınızı kaybettiğinizde yanlış anlaşılmanın ne denli berbat olduğu daha iyi anlaşılıyor.
içindeki çığlığın ve anlaşılma isteğinin dışarıya sadece "ama" olarak çıktığı durumlardır. genellikle anlatılmak istenenin tam tersi anlaşılır ve sonuç iki tarafın da üzülmesidir.
sanki sen ellerini kollarını katarak, heyecanla bir şey anlatıyorsundur da karşındaki kulağını kapatmış "lalala" nidalarında bağırıyordur.. ki karşıdaki, sizin ona küfrettiğinizi bile çıkarabilir buradan.. ki yanlış anlaşılmışsınızdır..
yanlış anlaşılmak pek kötüdür. siz "asıl kendinizi" anlatmaya çalışıverin ama karşınızdaki yargılayıcı bünye kararını çoktan vermiştir bile..
yanlış anlamak ise daha kötüsüdür.. sonuçta karşınızdaki kişinin "aslını astarını" bilemedikten sonra ne işe yarar onca "ben onu tanıyorum" havaları! karşıdakinin içine oturmuş+ukte olmuştur bu yanlış anlaşılma.. siz ise bihaber olarak -yanlış anladığınız kişiyi- yaftalamaktasınızdır..
bu yanlış anlaşılmalar ve açıklamalara izin vermemeler kaç ilişki bitirmiştir, sayısını bilemeyiz tabi ki..! hani filmlerde hep bildiğimiz bir sahnedir.. necla, -nuri alço gazozu veya başka birşekilde- tanımadığı bir erkeğin koynundadır -veya başka bir yerinde-.. o sırada bu sahneyi ahmet görür.. nayırlar, nolamazlar, necla'yı kötü kadın diye etiketlendirmeler, ayrılıklar, necla'nın "nolur bir kez beni dinle, sandığın gibi değil" demeleri ve en sonunda ahmet'in sktiri çekip gitmesi..
ne tanıdık değil mi? yaşamda da sahneler ve oyuncular farklı sadece.. konu da kişilere bağlı değişmekte..
ama ne olur, bir kez de ahmet necla'yı dinlese..!!
kişilerin aynı olaya farklı pencerelerden bakmaları nedeniyle, herhangi bir art niyet beslemeyen gariban bir bünyenin bir anda sanki hannibal'mış gibi suçlu muamelesi görmesi ile vukû bulan olaydır yanlış anlaşılmak.
öyle ki yazılması gereken bir şeyi o Ânki meşguliyet nedeniyle "2 dakka beklesin" diyerek geç yazmak, samimî bir tanışıklığı bile bitirme tehlikesine atabilir(miş).
ben bugün bunu gördüm.