bugün

yargısız infaz mekanizmasının had safhada çalıştığı durumlarda, açıklama yapmaya çalışırken savunma psikolojisine girilen, suçsuzken tek celsede sanık konumuna girilen ne yapacağını bilememe durumu.
Yanlış anlaşıldığın kişiye ve duruma göre gerek sallamadıgın gerekse dünyanı zindana cevirebilecek olaylar bütünü.
eğer yanlış anlayan kişi, açıklamayı ya da işin aslını dinleme zahmetine bile katlanmadıysa dert edilmemesi gereken.
Şu hayatta en çok korktuğum şeylerden birisidir. Bu sebeple kullanacağım kelimeleri seçerken özen gösteririm. Başarırım yada başaramam, orasını bilemem. Sizde, dikkatli olunuz.

bir diğeri için;

(bkz: yanlış anlamak)
Bir örnek olarak; üniversitenizin her yıl düzenlediği bahar şenliklerindesinizdir. Etrafta insanlar sevgilileri, kankalarıyla dolaşırken çok yanlızsınız.Boşalmak istiyorsunuz ve içinizdekileri şiir formatında kağıda dökmeye başladınız. Etrafdan gelen geçen "aaa ders çalışıyo bu" deyip geçer. Çoğu zaman da bunu duyarsınız. Ama siz zaten bir şey anlatmak istemezsiniz, onlar sizi yanlış anlamışken.
değer verdiğiniz bir insan tarafından yanlış anlaşıldıysanız, kalp acıtıcı olabililen bir hadise.
uğruna akrostişler yazdırandır.

yanlış anlaşılmak
ah yanlış anlaşılmak
ne kadar da kötüdür
lüleburgaz'ı il sanmak
il değildir halbuki
siyasi haritaya bir bak

anladın mı bakınca
ne kadar da kötüymüş
lüleburgaz'ı il sanmak
artık bu sanrıdan vazgeçmeli
serden ve yardan geçmeli
isim şehir oynarken
lüleburgaz'ı es geçmeli
madem ki doğruyu anladın
anladıysan vazgeçmeli
kakamsı akrostişlerden
insanın başına olmadık şeyler açabilme yetkisi sahip durum.
hatta ve hatta bu durum öyle bir hal alır ki işi cinayete kadar görütebilir.
Gunde 18 saat bilgisayar oynayınca bilgisayar muhendisi olabilceğini sanmaktır.
(bkz: ben o işi yanlış anlamisim arkadasım)*
düzeltildikten sonra pırıl pırıl bir ortam oluşturan eylem.
(bkz: yanlış tanınmak)
acele etmeden, ölçüp biçerek ve çekinmeden... ne anlıyoruz sözlerden bir kez daha sorup, tasdik ettirerek, tamamen emin olduktan sonra karşılık verilmesi ..sonrasında üzülmektense baştan dört köşeli jeton kullanmaya razı olmak gerekir.
içinizde hiçbir art niyet beslemeden, birine bir iyilik, bir yardım, bir jest, bir güzellik, içinizden gelen herhangi bir pozitifliği yapmak isterken, sizi bundan en çok alıkoyan şeylerden biri; yanlış anlaşılma korkusu.
genelde kendini anlatamayan, ya da kendini anlatmaktan aciz insanların sığındığı koruma kalkanı. * *
bazen işleri çığırından çıkarıp götüne şiş sokmak isteyen bir kitle oluşturabilir. dikkat etmek yavaş hareket etmek lazımdır.
Tüm kötü tesadüflerin ve tersliklerin üst üste gelerek, sizi zor durumda bırakmasıdır. Bazen de kendi sayenizde düşersiniz bu duruma.

Öğle tatilinde izin alırsınız patrondan rahatsızım diye.. Tam eve gidecekken arkadaşlarınız yemek yiyelim öyle git diye ısrar ederler. Kıramayıp arka sokaktaki dönerciye gidersiniz.. Oh ne güzel oldu, biraz da sohbet edeyim derken patron karşı masaya oturur. Gel de çık işin içinden..
Acayip kötü bir durumdur.
Durumu düzeltmeye çalışırsınız nafile..
Anlayan anlamıştır anlayacağını.
Hay ben diye başlayan cümleler kurmanızda muhtemel bişeydir tabi..
Yanlış anlayan kişiye göre de değişir aslında durum.
Kısaca koşarak uzaklaşılması gereken bir hededir..
anlaşılamamaktan daha iyidir. bir kişi sizi yanlış anladıysa bir ihtimal bu durumu düzeltme şansınız vardır. ancak anlamadıysa hiçbir şey yapamazsınız.
birde kendini ifade edememeyle doğru orantılı durumdur.
insanoğlunun en büyük kaygısıdır. subjektif bazda benim bir numaralı kaygımdır. kendimi anlatamama yeteneksizliğimin bana yaydığı korkudur. ve doğallığıyla korkulan şeye insan genellikle mağlup olur. sürekli yanlış anlaşılmamdan bu tümevarımı yapabiliyorum en azından. aslında karşımdakine de bağlı biraz, sürekli çuvaldızı kendime batırmaktan vazcaydığımda bu kanıya erişebiliyorum;

"ahmet yeni tanıştığı kız arkadaşının mesajına geç cevap vermiştir, ve bu ahmet in zeynep in espirisine tepki vermediği bir günün ertesine rastlamıştır. zeynep bu iki ipucundan ahmet in kendisini aldattığına dair bir hikaye kurgular kafasında. ancak ahmet zeynep i hiç kıramayacak kadar çok seviyordur. ikisi de sevilmeye layıktır, ancak zeynep ile ahmet kapris ve gurur kadar iyi bir ikili olamayınca ilişkileri de yürümez. zeynep belki tekrar incinmek korkusuyla yapıyordur onları ancak ahmetin hiçbir suçu yoktur enbüyük korkusuna yenik düşmüştür."

aslında yanlış anlaşılmak yoktur. yanlış anlamak vardır belkide. otobanda gidercesine cihet olarak tabelada hep yanlışın peşine düşmeyle vücut bulur. mutlu sonu olmayan hikayelerdir. insanların korkularını, takıntılarını açıkçası zaaflarını örtbas etmek maksadıyla hepbir saldırı vaziyetinde olmasıyla, gereksizleri gerçek kılmasıdır, bunlarla hikaye kurgulamasıdır yanlış anlamak. en iyi savunma saldırıdır prensibinin meyveleri. karşısındaki insanı suçlu kifayetiyle sınayan biri tarafından anlaşılamamamktır, yanlış anlaşılmak.

işin özü; yanlış anlaşılmanın merhameti yoktur, ahmet mahsum zeynep çok tatlı olsa da...
akabinde iftira atılması gelir ki, vay bana vaylar bana...
sözlükte sıkça karşılaştığım durum özellikle başlığa göre mal mal yorum yapanlar tarafından yazarın yerden yere vurulması.
bırakın yanlış anlayan anlasın. siz kendinizi bilin. anlayışlı olan, dinlemeyi bilen insan zaten sizi yanlış anlasa da pek önemli değil.
karşıdaki kişinin seni dinlemeden kendisini veya duşuncelerini savunmaya kalkışması sonucu oluşan yargısız infaz durumu..
yanlış anlaşılan konunun önemine göre takılacak ya da takılmayacak durumdur. çok da tın tın..