sadece modern türk şiirinin değil 20. yüzyıl dünya edebiyatı'nın en çok kullanılan iki ana izleği peki neden bu iki izlek? eserlerinde bu izlekleri bulunduran yazarların, şairlerin yaşamlarını bu iki izlek etrafında geçirdiğine şüphe yok fakat neden karamsarlık? hayatta mutlu olanlar yazmak yerine başka şeyler mi yapıyor? yazdıkça mutsuzlaşıyor, yabancılaşıyor muyuz?
ben bu iki izleğin 20. yüzyıldaki bu denli fazla kullanımını endüstri toplumuna bağlıyorum marx'ın da dediği gibi her şeyi meta haline getiren insan doğaya ve sonunda kendisine yabancılaştı. sanayi devrimi'nden beri diğer canlılardan geri dönemeyecek şekilde uzaklaştık fabrika kurduğumuz yerlere binalar, evler inşa ediyoruz ardından o bölgeyi hayvanların yaşayamayacağı bir hale getiriyoruz sonrada buralara şehir diyoruz.
şehirlere toplaştıkça her tarafımızı buram buram insan, rekabet kapladıkça kalabalıklar arasında yalnızlaştık ve belki de en önemli şeyi unuttuk az çoktu fakat biz bu gerçeği unuttuk. zaman zaman yaşadığımız jamais vu'da bu yabancılaşmamızın sonucudur. en basitinden inek, öküz gibi hayvanları istanbul sınırları içinde görünce yıkılan insanlar var.