Kahvaltıyı hazırladıktan sonra tek başına yiyip isteksizce sofrayı topladığın ve kendini dışarı attığın durumdur. Sonra tıklımtıkış otobüse binip kimsenin inmediği durakta inersin. Öğlen yemeğe yine tek gidersin. Fazla lokanta seçeneğin yoksa yine bir bezginlik çöker üzerine. iştahsızca yedikten sonra hesabı öder çıkarsın. Alışverişten hoşlanmıyorsan bir azap daha. Bir an önce uygun ürünü bulup çıkmak istersin. Yalnızlığın o tatsızlığında alacağın şeyi bir türlü gözün tutmaz zaten. Belirli bir saatte bir işin varsa ve o saatten önce yapacak işin kalmadıysa yaşadığın o ufak şehirde boş boş turlamaya başlarsın, dakikalara bereket gelir. Bunlar neyse de, düşünerek attığın adımların emsalini çevrende görmezsen ve üstelik insanların bunun tam zıddını hayatın bir parçası ve gerekliliği gibi anlatırsa, kendini bu hayatın fazlalığı gibi hissedersin ve dibe vurursun. Ama bu noktada dahi umudunu bir dirhem dahi muhafaza edebilenler vardır. Onları bir uç nokta bekler. Ya aydınlık ya da tamamiyle bir yıkım. işte o umudu muhafaza edemeyenler o bezginliğin pençesinde o felaketi bekler. Fakat o duraktan beklediği çinçin dolmuşu geçmez, tunalı otobüsü de...
kalabalık bir ortamda hararetli bir şekilde bir şeyler anlatırken seni kimsenin dinlemediğini fark ettiğin o an.
ses tonu yavaş yavaş azalır. sonra niye konuşmuyorsun, al işte.
telefonunu 2 hafta açmazsın ve açtığında arayanlar mesajı gelmez. gelen kutusuna bakarsın. mavi: maviden jean alin, 20 Tl kazanin!.." sonra diğerine bakarsın: "dominos pizza 2 orta boy karışık pizaa+ 1 lt cola 24.90 ya da...." orospu çocukları. ve sonuncusu da vodafone: vodafone'de her yıne 100 dk haftada sadece 8 tl! Katilmak icin hhy yazip 7580'e gönderin." tamam.