yalnız bir opera

entry63 galeri0 video1
    1.
  1. bir murathan mungan şiiridir. buraya yazmaya çalıştım ama uzun geldi
    ulaşabileceğiniz link şöyledir
    http://www.siirperisi.net/siir.asp?siir=1644
    6 ...
  2. 2.
  3. bir şiir ne kadar yakabilirse insanın canını, ne kadar aglatabilirse o kadar can yakan, aglatan bir şiirdir.
    murathan mungan bunu hep yapıyordur zaten.

    ...
    yaz başıydı gittiğinde.
    bir aşkın ilk günleriydi daha.
    aşk mıydı, değil miydi?
    bunu o günler kim bilebilirdi?
    "eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen"
    notunu buldum kapımda.
    altına saat:16.00 diye yazmıştın,
    ve 16.04'tü onu bulduğumda...

    (bkz: eskidendi cok eskiden)
    10 ...
  4. 3.
  5. yaz geçer albümünde yer alır.ve içinde yazan herşey (acı çekmişseniz eğer) sizi anlatır.

    ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
    oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
    ben sende bütün aşklarımı temize çektim.

    imrendiğin, öfkelendiğin
    kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
    yani yaşamışlık sandığın
    geçmişim
    dile dökülmeyenin tenhalığında
    kaçırılan bakışlarda
    gündeliğin başıboş ayrıntılarında
    zaman zaman geri tepip duruyordu.
    ve elbet üzerinde durulmuyordu.
    sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
    biraz daha fazla sevdiğim,
    biraz daha önem verdiğim.

    başlangıçta dogruydu belki.
    sıradan bir serüven,
    rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
    gün günden hayatıma yayılan,
    varlığımı ele geçiren,
    büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
    ve hala bilmiyordun sevgilim
    ben sende bütün aşklarımı temize çektim
    anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
    bütün kazananlar gibi
    terk ettin

    yaz başıydı gittiğinde,
    ardından,
    senin için üç lirik parça yazmaya karar vermistim.
    kimsesiz bir yazdı.
    yoktun.
    kimsesizdim.
    çıkılmış bir yolun ilk durağında
    bir mevsim
    bekledim durdum.
    çünkü ben aşkın bütün çağlarından geliyordum.

    sanırım lirik sözcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
    yüzündeki küskün kedere,
    gür kirpiklerinin altından kısık lambalar gibi ışıyan gözlerine
    çerçevesine sığmayan
    munis, sokulgan, hüzünlü resimlerine
    lirik sozcüğü en çok yüzüne yakışıyordu
    yaz başıydı gittiğinde.
    sersemletici bir rüzgar gibi geçmişti mayıs.
    seni bir şiire düşündükçe
    kanat gibi, tüy gibi,
    dokunmak gibi uçucu ve yumuşak şeyler geliyordu aklıma.
    önceki şiirlerimde hiç kullanmadığım bu sözcük
    usulca düşüyordu bir kağıt aklığına,
    belki de ilk kez giriyordu yazdıklarıma, hayatıma.

    yaz başıydı gittiğinde.
    bir aşkın ilk günleriydi daha.
    aşk mıydı, değil miydi?
    bunu o günler kim bilebilirdi?
    "eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen"
    notunu buldum kapımda.
    altına saat:16.00 diye yazmıştın,
    ve 16.04'tü onu bulduğumda.

    daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
    takvim tutmazlığını
    aramızda bir düşman gibi duran
    zaman'ı
    daha o gün anlamalıydım
    benim sana erken
    senin bana geç kaldığını

    gittin.
    koca bir yaz girdi aramıza.
    yaz ve getirdikleri.
    döndüğünde eksik,
    noksan bir şeyler başlamıştı.
    sanki yaz, birbirimizi
    görmediğimiz o üç ay,
    alıp götürmüştü bir şeyleri hayatımızdan,
    olmamıştı, eksik kalmıştı.

    kırılmış bir şeyi onarır gibi başladık yarım kalmış arkadaşlığımıza.
    adımlarımız tutuk,
    yüreğimiz çekingen,
    körler gibi tutunuyor,
    dilsizler gibi bakışıyorduk.
    sanki ufacık bir şey olsa birbirimizden kaçacaktık.

    fotoromansız, trüksüz, hilesiz, klişesiz bir beraberlikti bizimki. zamanla
    gözlerimiz açıldı,
    dilimiz çözüldü
    güvenle ilerledik birbirimize.
    gittin.
    şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza.
    biliyorum
    ne sen dönebilirsin artık,
    ne de ben kapıyı açabilirim sana.

    şimdi biz neyiz biliyor musun?
    akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    birbirine uzanamayan
    boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    bir zaman sonra
    batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    ne kalacak bizden?
    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
    sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
    bizden diyorum, ikimizden
    ne kalacak?

    şimdi biz neyiz biliyor musun?
    yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. umut
    ve korkunun
    hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
    bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını
    bilmeyen
    çocuklar gibi
    ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
    her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

    kış başlıyor sevgilim
    hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
    bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
    oysa yapacak ne çok şey vardı
    ve ne kadar az zaman
    kış başlıyor sevgilim
    iyi bak kendine
    gözlerindeki usul şefkati
    teslim etme kimseye, hiçbir şeye
    upuzun bir kış başlıyor sevgilim
    ayrılığımızın kışı başlıyor
    giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

    kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
    yazıya oturup
    sonu gelmeyen cümleler kurmak,
    camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
    böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
    çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
    içimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
    para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
    bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
    çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar,
    eşyalar gözünüzün önünde durur
    birlikte yarattığınız alışkanlıklar
    korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
    cağrışımlarla ödeşemezsiniz

    dışarda hayat düşmandır size
    içeride odalara sığamazken siz, kendiniz
    bir ayrılığın ilk günleridir daha
    her şey asılı kalmıştır bitkisel bir yalnızlıkta

    gün boyu hiçbir şey yapmadan oturup
    kulak verdiğiniz saat tiktakları
    kaplar tekin olmayan göğünüzü
    geçici bir dinginlik, düzmece bir erinç
    suyu boşalmış bir havuz, fişten çekilmiş bir alet kadar tehlikesiz
    bakınıp dururken duvarlara

    boş bir çuval gibi, çalmayan bir org gibi, plastik bir çiçek, unutulmuş bir oyuncak,
    eski bir çerçeve gibi, hani, unutsam eşyanın gürültüsünü, nesnelerin dünyasinda
    kendime bir yer bulsam, dediğimiz zamanlar gibi
    kendimizin içinden
    yeni bir kendimiz çıkarmaya zorlandığımız anlar gibi
    yeni bir iklime, yeni bir kente,
    bir tutkunluk haline, bir trafik kazasına,
    başımıza gelmiş bir felakete, işkenceye çekilmeye,
    ameliyata alınmaya kendimizi hazırlar gibi

    yani dayanmak ve katlanmak için silkelerken bütün benliğimizi
    ama öyle sessiz baktığımız duvarlar gibi olmaya çalışırken,
    ve kazanmış görünürken derinliğimizi
    ne zaman ki, yeniden canlanır bağışlamasız belleğimizde
    bir an'ın, yalnızca bir an'ın bütün bir hayatı kapladıgı anlar
    o tiktaklar kadar önemsiz kalır şimdi
    hayatımıza verdiğimiz bütün anlamlar

    denemeseniz de, bilirsiniz
    hiç yakın olmamışsınızdir intihara bu kadar

    bana zamandan söz ediyorlar
    gelip size zamandan söz ederler
    yaraları nasıl sardığından,
    ya da her şeye nasıl iyi geldiğinden.
    zamanla ilgili
    bütün atasözleri gündeme gelir yeniden.
    hepsini bilirsiniz zaten,
    bir işe yaramadığını bildiğiniz gibi.
    dahası onalar da bilirler.
    ama yine de güç verir bazı sözler, sözcükler,
    öyle düşünürler.
    bittiğine kendini inandirmak,
    ayrılığın gerçeğine katlanmak,
    sırtınızdaki hançeri çıkartmak,
    yüreğinizin unuttuğunuz yerleriyle yeniden karşılaşmak
    kolay değildir elbet.
    kolay değildir
    bunlarla baş etmek, uğruna içinizi öldürmek.
    zaman alır.
    zaman,
    alır sizden bunların yükünü
    o boşluk dolar elbet,
    yaralar kabuk bağlar,
    sızılar diner, acılar dibe çöker.
    hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
    bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
    o boşluk doldu sanırsınız
    oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

    gün gelir bir gün
    başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
    o eski ağrı
    ansızın geri teper.
    dilerim geri teper.
    yoksa gerçekten
    bitmişsinizdir.

    zamanla yerleşir yaşadıkların,
    yeniden konumlanır, çoğalır anlamları,
    önemi kavranır.
    bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey,
    çok sonra değerini kazanır.
    yokluğu derin
    ve sürekli bir sızı halini alır.
    oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
    mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
    her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır.......

    diye devam eder..
    (bkz: yerimiz dar hepsini yazamadık)
    13 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. 6.
  9. daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
    takvim tutmazlığını
    aramızda bir düşman gibi duran
    zaman'ı
    daha o gün anlamalıydım
    benim sana erken
    senin bana geç kaldığını

    dizelerine sahip, murathan mungan'ın yaz geçer adlı kitabında yer alan en güzel şiiridir.
    4 ...
  10. 7.
  11. Murathan Mungan'ın, her kelimesinde duygularımızı yüzümüze vuran şiirdir.

    ...
    Sense kendini hala hayatımdaki herhangi biri sanıyordun,
    Biraz daha fazla sevdiğim, biraz daha önem verdiğim.
    Başlangıçta doğruydu belki.
    Sıradan bir serüven, rastgele bir ilişki gibi başlayıp,
    Günden güne hayatıma yayılan, varlığımı ele geçiren,
    Büyüyüp kök salan bir aşka bedellendin.
    Ve hala bilmiyordun sevgilim
    Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
    Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana
    Bütün kazananlar gibi
    Terk ettin...

    " her şeye iyi gelen zaman; sizi kanatır..."
    5 ...
  12. 8.
  13. her mısrası yaşanılanlara ses olan şiir.

    "..................

    Baslangicta dogruydu belki.
    Siradan bir serüven, rastgele bir iliski gibi baslayip,
    günden güne hayatima yayilan, büyüyüp kök salan,
    benligimi kavrayip, varligimi ele geciren bir a$ka bedellendin.

    Ve hala bilmiyordun sevgilim
    Ben sende bütün asklarimi temize cektim
    Anladigindaysa yapacak tek sey kalmisti sana
    BÜTÜN KAZANANLAR GIBI
    TERK ETTIN!
    .................." *
    4 ...
  14. 9.
  15. bir aşkın giriş - gelişme - sonuç bölümünü en iyi özetleyen şiir. üzerine aşk şiiri sevemediğim şiir..
    2 ...
  16. 10.
  17. "Gittin.şimdi bir mevsim değil, koca bir hayat girdi aramıza. Biliyorum ne sen dönebilirsin artık, ne de ben kapıyı açabilirim sana." dizelerine sahip destansı bir şiirdir. murathan mungan'ın en samimi şiirlerindendir..
    Bir diğeri:
    (bkz: omayra)
    3 ...
  18. 11.
  19. Murathan Mungan'ın ayrılık ve sonrasını tasvir ettiği okunası şiir.
    Asla unutulmayacak şiir... *
    1 ...
  20. 12.
  21. okudukça okunası olan hoş bir şiir.
    2 ...
  22. 13.
  23. bunu da mı, o kıvırcık salataya yazdı acaba diye düşündüren şiir.
    4 ...
  24. 14.
  25. 16
    04
    ben
    sen
    erken
    geç
    yazgı
    takvim
    ve
    diğerleri
    m
    diğerleri
    n.
    4 ...
  26. 15.
  27. Anladığında ise yapacak tek bir şey kalmıştı sana
    Bütün kazananlar gibi terk ettin...
    Bünyede alkol etkisi yaratan şiirlerden hani, bazende bol gözyaşı ama,
    Dönüp ardıma bakıyorum yoksun sen
    ey sanat
    herşeyi hayata dönüştüren,,, diye bittiği noktada,
    okuyan da bitiyor ve mutlaka ey sanat yerine terk edenin ismini koyuyor terk edilen
    2 ...
  28. 16.
  29. şiir'den ziyade, bir şiirsel öyküdür kanımca.
    2 ...
  30. 17.
  31. murathan mungan^ın bir omur yetmez tadındaki harika eseri..

    yaz geçer , bunun etkisi geçmez.

    ne vakit okunsa ağlanır..ah edilir..

    çok uzundur , ama mevzudan hiç sapmaz.

    hep aynı etki , hep aynı tokat!
    *
    ^^ ben sende bütün aşklarımı temize çektim.. ^^
    3 ...
  32. 18.
  33. neydi sana bu mısraları yazdıran,
    neydi yada kim???
    her bir yaşamın kıyısından köşesinden geçerek bunları yazdıran
    kelimelerinle kıskandıran
    oysa yaşadıklarım farklı değildi seninkinden
    sadece güzel olan kelimelerindi
    ve acını benimkinden büyük yapmazdı kurduğun cümleler.
    ama neydi senide benide kalbimden vuran.
    neydi, kimdi
    yoksa korumasız kalan kalbimiz miydi???

    ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
    yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim.

    imrendiğin, öfkelendiğin
    kızdığın, ya da kıskandığın diyelim
    yani yaşamışlık sandığın
    geçmişim

    "eylül'de aynı yerde ve aynı insan olmamı isteyen"
    notunu buldum kapımda.
    altına saat:16.00 diye yazmıştın,
    ve 16.04'tü onu bulduğumda.

    daha o gün anlamalıydım bu ilişkinin yazgısını
    takvim tutmazlığını
    aramızda bir düşman gibi duran
    zaman'ı
    daha o gün anlamalıydım
    benim sana erken
    senin bana geç kaldığını

    şimdi biz neyiz biliyor musun?
    akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    birbirine uzanamayan
    boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    bir zaman sonra
    batık bir aşktan geriye kalan iki enkaz olacağız yalnızca
    kendi denizlerimizde sessiz sedasız boğulacağız
    ne kalacak bizden?
    bir mektup, bir kart, birkaç satır ve benim su kırık dökük şiirim
    sessizce alacak yerini nesnelerin dünyasında
    ne kalacak geriye savrulmuş günlerimizden
    bizden diyorum, ikimizden
    ne kalacak?

    şimdi biz neyiz biliyor musun?
    yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. umut
    ve korkunun
    hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
    bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını
    bilmeyen
    çocuklar gibi
    ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
    her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz

    kış başlıyor sevgilim
    hoşnutsuzluğumun kışı başlıyor
    bir yaz daha geçti hiçbir şey anlamadan
    oysa yapacak ne çok şey vardı
    ve ne kadar az zaman
    kış başlıyor sevgilim
    iyi bak kendine
    gözlerindeki usul şefkati
    teslim etme kimseye, hiçbir şeye
    upuzun bir kış başlıyor sevgilim
    ayrılığımızın kışı başlıyor
    giriyoruz kara ve soğuk bir mevsime.

    kitaplara sarılmak, dostlarla konuşmak,
    yazıya oturup
    sonu gelmeyen cümleler kurmak,
    camdan dışarı bakıp puslu şarkılar mırıldanmak...
    böyle zamanlarda her şey birbirinin yerini alır
    çünkü her şey bir o kadar anlamsızdır
    içimizdeki ıssızlığı dolduramaz hiçbir oyun
    para etmez kendimizi avutmak için bulduğumuz numaralar
    bir aşkı yaşatan ayrıntıları nereye saklayacağınızı bilemezsiniz
    çıplak bir yara gibi sızlar paylaştığınız anlar,
    eşyalar gözünüzün önünde durur
    birlikte yarattığınız alışkanlıklar
    korkarsınız sözcüklerden, sessizlikten de; bakamazsınız aynalara,
    cağrışımlarla ödeşemezsiniz

    o boşluk dolar elbet,
    yaralar kabuk bağlar,
    sızılar diner, acılar dibe çöker.
    hayatta sevinilecek şeyler yeniden fark edilir.
    bir yerlerden bulunup yeni mutluluklar edinilir.
    o boşluk doldu sanırsınız
    oysa o boşluğu dolduran eksilmenizdir

    gün gelir bir gün
    başka bir mevsim, başka bir takvim, başka bir ilişkide
    o eski ağrı
    ansızın geri teper.
    dilerim geri teper.
    yoksa gerçekten
    bitmişsinizdir.

    zamanla yerleşir yaşadıkların,
    yeniden konumlanır, çoğalır anlamları,
    önemi kavranır.
    bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey,
    çok sonra değerini kazanır.
    yokluğu derin
    ve sürekli bir sızı halini alır.
    oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık
    mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan
    her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır...

    (bkz: benim sana erken)
    (bkz: senin bana geç kaldığını)
    4 ...
  34. 19.
  35. her okuyuşta ağlatan, her ağlattıktan sonra tekrar okunan şiir *.
    3 ...
  36. 20.
  37. bu şiirle tanışmanız terkedilişinize denk gelmişse
    hele bir de yaz başıysa...
    +++anneeee depresanım nerde bulamıyorum.
    ---bitirdi bizi bu şiir.
    3 ...
  38. 21.
  39. şimdi biz neyiz biliyor musun?
    yıkıntılar arasında yakınlarını arayan öksüz savaş çocukları gibiyiz. umut
    ve korkunun
    hiçbir anlam taşımadığı bir dünyada
    bir şey bulduğunda neyi, ne yapacağını
    bilmeyen
    çocuklar gibi
    ve elbet biz de bu aşkta büyüyecek
    her şeyi bir başka aşka erteleyeceğiz
    2 ...
  40. 22.
  41. şimdi biz neyiz biliyor musun?
    akıp giden zamana göz kırpan yorgun yıldızlar gibiyiz.
    birbirine uzanamayan
    boşlukta iki yalnız yıldız gibi
    acı çekiyor ve kendimize gömülüyoruz
    2 ...
  42. 23.
  43. murathan mungan'ın insanı derinden etkileyen herkesin kendinden bir parca bulabilecegi siiri.
    daha o gün anlamalıydım bu iliskinin yazgısını
    takvim tutmazlıgını
    aramızda bir düsman gibi duran
    zaman'ı
    daha o gün anlamalıydım
    benim sana erken
    senin bana gec kaldıgını.
    1 ...
  44. 22.
  45. amanla yerleşir yaşadıkların, yeniden konumlanır, çoğalır anlamları, önemi

    kavranır.

    Bir zamanlar anlamadan yaşadığın şey, çok sonra değerini kazanır.

    Yokluğu derin ve sürekli bir sızı halini alır.

    Oysa yapacak hiçbir şey kalmamıştır artık

    Mutluluk geçip gitmiştir yanınızdan

    Her şeye iyi gelen zaman sizi kanatır

    Ölmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

    Günlerin dökümünü yap

    Benim senden, senin benden habersiz alıp verdiklerini

    Kim bilebilir ikimizden başka?

    Sözcüklerin ve sessizliklerin yeri iyi ayarlanmış

    Bir ilişkiyi, duyguların birliğini,

    Bir aşkı beraberlik haline getiren kendiliğindenliği

    Yani günlerimiz aydınlıkken kaçırdığımız her şeyi bir düşün

    Emek ve aşkla güzelleştirilmiş bir dünya

    Şimdi ağır ağır batıyor ve yokluğa karışıyor

    Orada olmuş saadeti karşılaştır yaşayan mutsuzlukla

    Bunlar da bir işe yaramadıysa

    Demek yangından kurtarılacak hiçbir şey kalmamış aramızda.



    Bu şiire başladığımda nerde,

    Şimdi nerdeyim?

    Solgun yollardan geçtim.

    Bakışımlı mevsimlerden

    ikindi yağmurlarını bekleyen

    Yaz sonu hüzünlerinden

    Gün günden puslu pencerelere benzeyen gözlerim

    Geçti her cağın bitki örtüsünden

    Oysa şimdi içimin yıkanmış taşlığından

    Bakarken dünyaya

    Yangınlarla bayındır kentler gibiyim:

    Çicek adlarını ezberlemekten geldim

    Eski şarkıları, sarhoşların ve suçluların

    Unuttuklarını hatırlamaktan

    Uzun uzak yolları tarif etmekten

    Haydutluktan ve melankoliden

    Giderken ya da dönerken atlanan esiklerden

    Duyarlığın gece mekteplerinden geldim

    Bütünlemeli çocukluklarıyla geçti

    Gençliğimin rüzgara verdiğim yılları

    Gökummaların ve içdökmelerin vaktinden geldim.



    Bu şiire başladığımda nerde,

    Şimdi nerdeyim?

    Yaram vardı, bir de sözcükler

    Sonra vaat edilmiş topraklar gibi

    Sayfalar ve günler

    Işık istiyordu yalnızlığım

    Kötülükler imparatorluğunda bir tek şiir yazmayı biliyordum

    ilerledikçe...Kaybolup gittin bu şiirin derinliklerinde

    Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.

    Karardı dizeler.

    Aşk...Bitti. Soldu şiir.



    Büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

    Daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım

    Ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde

    Ask yalnız bir operadır, biliyordum:

    Operada bir gece uyudum, hiç uyanmadım.

    Barbarların seyrettiği trapezlerden geçtim

    Her adımda boynumdan bir fular düşüyordu

    El kadar gökyüzü mendil kadar ufuk

    Birlikte çıkalan yolların yazgısıdır:

    Eksiliyorduk

    Mataramda tuzlu suyla, oteller kentinden geldim

    Her otelde biraz eksilip, biraz artarak

    Yani çoğalarak

    Tahvil ve senetlerini intiharlarla değiştirenlerin

    Birahaneler ve bankalar üzerine kurulu hayatlarında

    Ağır ve acı tanıklıklardan

    Geçerek geldim. Terli ve kirliydim.

    Sonra tımarhanelerde tımar edilen ruhum

    Maskeler ve çiçekler biriktiriyordu

    Linç edilerek öldürülenlerin hayat hikayelerini de...

    Korsan yazıları, kara şiirleri, gizli kitapları

    Ve açık hayatları seviyordu.

    Buraya gelirken

    Uzun uzak yollar için her menzilde at değiştirdim

    Atlarla birlikte terledim yolları ve geceleri

    Ödünç almadım hiç kimseden hicbir şeyi

    Çıplak ve sahici yaşayıp çıplak ve sahici ölmek için panayır yerleri...

    panayır yerleri...

    Ölü kelebekler...

    Ölü kelebekler...

    Sonra dünyanın bütün sinemalarında bütün filmleri seyrettim.



    Adım onların adının yanına yazılmasın diye

    Acı çekecek yerlerimi yok etmeden

    Acıyla baş etmeyi öğrendim.

    Yoksa bu kadar konuşabilir miydim?

    ipek yollarında kuzey yıldızı

    Aşkın kuzey yıldızı

    Sanırsın durduğun yerde

    Ya da yol üstündedir

    Oysa çocukluktan kalma gökyüzünde hileli zar

    Ölü yanardağlar, ölü yıldızlar

    Ve toy yaşın bilmediği hesap: ışık hızı.



    Aşkın bir yolu vardır

    Her yaşta başka türlü geçilen

    Aşkın bir yolu vardır

    Her yaşta biraz gecikilen

    Gökyüzünde yalnız bir yıldız arar gözler

    Gözlerim

    Aşkın kuzey yıldızıdır bu

    Yazları daha iyi görülen

    Ben, öteki, bir diğeri ona doğru ilerler

    ilerlerim

    Zamanla anlarsın bu bir yanılsama

    Ölü şairlerin imgelerinden kalma

    Sen de değilsin. O da değil

    Kuzey yıldızı daha uzakta

    Yeniden yollara düşerler

    Düşerim

    Bir şiir yaşatır her şeyi yaşamın anlamı solduğunda

    Ben yoluma devam ederim. Bitmemiş bir şiirin ortasında

    Darmadağınık imgeler, sözcükler ve kafiyeler

    Yaşamsa yerli yerinde

    Yerli yerinde her şey

    Şimdi her şey doludizgin ve çoğul

    Şimdi her şey kesintisiz ve sürekli bir devrim gibi

    Şimdi her şey yeniden

    Yüreğim, o eski aşk kalesi

    Yepyeni bir mazi yarattı sözcüklerin gücünden

    Dönüp ardıma bakıyorum

    Yoksun sen

    Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren.

    bu da şiirin devamı..
    1 ...
  46. 23.
  47. yıllar yıllar önce kareli bir harita metod defterine yazılmıştır el yazısıyla ki, daha güzel durduğu düşünülür hep karakteri belli eden şeylerin kağıtta. kenarına iliştirlmiş bir fotoğraf eşliğinde okunur her gelip geçişte, göz takılır. fotoğraf beyazdır. kar altında güzel bir istanbul manzarası. deniz buz tutmuş gibi, ağaçlar kar grisi. dile dökülemeyenin tenhalığında ve ödeşilememiş çağrışımların zihindeki yansımasında hissettirir kendini hep. aşktan çok hayattır, hayattan çok aşk. aşk mı hayattır, hayat mı aşk?

    Aşk ve Acı usul usul eriyen bir kandil gibi söndü daha şiir bitmeden.
    Karardı dizeler.
    Aşk... Bitti. Soldu şiir.

    efsanemdir...
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük