genç şairlere '' şiirden vazgeçin, Onu yapmayın, o benimle bitti. Müsaadenizle bendeniz o işi yaptım. Artık yapamazsınız” diyen şair. Tabii böyle konuştuğunda sarhoş olduğunu göz ardı etmemek lazım. Malum sarhoşluk bilinçaltının zincirlerini kolayca kırar... Şiiri sanat değil zanaat işidir... Dinlemesi güzeldir. Keyif verir.
istanbul aşığı bir sanatçı.
Ayrıca nazım Hikmet in annesine deli gibi aşık olmuştur ancak aşk zaten kavuşamayinca aşktır ya zaten onlar da kavuşamamıştır.
Nazım Hikmet'in hocasıdır aynı zaman beyatlı.
"Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak girmeyeceksiniz!" Demiştir nazım ve Yahya Kemal bunun üzerine aşkından vazgeçmeye karar vermiştir.
Özellikle son dönem yazdığı tasavvufi ve Sürrealist şiirleri muhteşemdir. Eski şiir ile yeni şiir arasındaki köprüdür yahya kemal. Bu yüzden eski şiircilerinde yeni şiircilerinde hezimetinden payını alır.
Şiirlerindeki üç beş dizeye sığdırdığı şehirlere aşık eder okuyucusunu. Pek çok bestesi yapılan şiirlerinden Endülüs te raks çok güzeldir.
Döneminde kıymeti bilinmemiş ve her meyve veren ağaç gibi taşlayanı çok olmuş şairdir.
imge dünyasına estetikten sorumlu kulak memem ile hayran kaldığım adam. "bir kelime veya cümle kendinden başka bir şeyi ancak kendisiyle nasıl ifade eder?" sorusunu sorun ve Yahya Kemal şiiri açıp okuyun. Kibirlendiği kadar var. Ve Ahmet hamdi tanpınar'ın etkilendiği adamın dahi harikulade oluşu.
Yaşamak zevki nedir bilmez ölümden korkan!
Gür bir imanla damarlarda ateşten bir kan
Birleşip böyle diyorlardı, derin bir sesle,
Yeri fethetmek için gelmiş o fatih nesle.
Böyle bir dersi alan ruha vatan dar görünür;
Daima başka sefer, başka ufuklar görünür.
O nesil duymuş akın zevkini rüzgarda bile;
Bu duyuş varmış akınlardaki atlarda bile.
Bilmemiş var mı geniş yeryüzünün serhaddi,
Yıkmış ufkunda durup karşı koyan her seddi,
Yeni bir ülkede yem vermek için atlarına
Nice bin atlı kapılmıştı fetih rüzgarına.
"Kandil günlerinin kandilleri yanarken, Ramazanların, bayramların topları atılırken sevindiler. Bayram namazlarına babalarının yanında gittiler, camiler içinde şafak sökerken "tekbir"leri dinlediler, dinin böyle bir merhalesinden geçtiler, hayata girdiler, Türk oldular."
'türklük' şuuruna sahip gönüllerde okudukça hala bir şahlanışa bir harekete sebep olan şu dörtlüğü yazan istiklal savaşı dönemini birebir yaşamış rahmeli şairimizdir.
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur islâm'ın.