Hani Kemal Sunal ve Cüneyt Arkın filmlerinin vazgeçilmezi dev cüsseli bir adamı vardır. Sürekli dayak yiyen, hep kötü adamı rolü verilen, bu iri yarı görüntüsünün altında altın gibi kalbi olan, alçak gönüllü, yufka yürekli, kibar olduğu söylenen Kemal Sunal la yaptığı tartışma neticesinde iş verilmediği ve işsiz kaldığı ve evinin kirasını ödeyemediği için soğuk kış gecelerinde parklarda sabahlayan, dünyanın en güzel insanlarından birisi olduğunu söylediği.Artist Süleyman ın yakın arkadaşı Yadigarı Ejder le ilgi bir anısı şöyle: Yadigar la bir gün parasızlıktan Taksim Parkı da oturuyoruz. Karnımız aç. Biraz ekmek ve biraz kaşar peyniri alacak para çıktı ikimizden, ucundan ucundan yedik. Hiç unutmam: Çok sıkıntıdaydık. Yadigar çık sevdiğim bir arkadaşdı. Fakat çok garip öldü. Kebapçı Mehmet vardır Parmakkapı da. Yadigar tuvalete gidiyor. Çıkmayınca merak edip kapıyı kırıyorlar. Tansiyon yükselmesiyle tuvalette düşmüş. Çıkmayınca merak edip kapıyı kırıyorlar. Yüksek tansiyondan beyin kanaması, zaten ayaklarından da hastaydı. Şakacı, hoş, çocuk ruhlu bir arkadaştı. Öyle bir adam Türk sinemasına kolay kolay gelmez. Nasıl bir Yılmaz Güney, bir Turhan Seyfioğlu, bir Ayhan Işık gelmeyecekse bir Yadigar Ejder de gelmeyecek.
kemal sunal ın mirasından pay bırakmadığı merhum sinema oyuncusu...iyi de kemal sunal niye miras bıraksın rahmetliye, babasının oğluydu da biz mi bilmiyorduk, birlikte rol aldıkları filmlerde para almadı mı bu adam?..vefatı ve son dönemleri insanın içini acıtır ancak bu durumun en büyük suçlusu da kendisidir, kariyerini doğru şekillendirememiş ve yüksek gelir elde ettiği dönemlerde yatırım yapmamıştır...ruhu şad olsun ancak insanların hatalarından başkalarını sorumlu tutmak hümanizm değildir.
kemal sunalın çoğu filminde oynamış can adamdı.51 trilyon miras bırakan kemal sunalın neden bu adama yardım etmediği kendisinin cimri oldugunu bir kez daha göstermiştir.92 yılında taksim parkında donarak ölü bulunmuştur.allah rahmet eylesin.
türk filmlerinden gözümüzün en çok aşina olduğu figüranlardan olan ve acıklı bir şekilde kaybettiğimiz iri yarı ama sevecen yeşilçam emekçisi. mazlum (bkz: mazlum u getirin bana), korkusuz korkak filminde kemal sunal'ı öldürmeye çalışan çakma kemancı suikastçi gibi tiplemeleri akıllarda yer etmiştir. saygıyla anıyoruz.
Yüzleri çok tanıdık ama adları bilinmeyen insanlar vardır hayatın bir yerinde. Varlıkları sadece başkalarının varlığını güçlendirmekle tanımlanan insanlar vardır. Herhangi birileri, falanca ya da filanca. Adı, soyadı hiç önemli değil. Başkalarının statüleri uğruna aşağılanan, itilen, hırpalanan gerektiğinde ölümlere gidip gelen insanlar.
Ya da figüranlar diyelim biz bunlara. Perdenin hazin yüzleri.
Adları sinema afişlerine yazılmayanlar. Yüzleri tanıdık, isimleri bilinmeyen insanlar. Belki de kahvedekilere en çok benzeyenler. Yeşilçam'da da kahvede oturmazlar mı iş beklemek için. inşaat işçilerine ne çok benzerler. Bir yapımcının kahveye girip de iş dağıtmasını beklemek.
Makyajsızlar...
Senaryoyu okuma ihtiyacı olmayanlar. Filmin bir yerinden girip, öylece yok olanlar. Dayak yiyip, ölüp, çay dağıtıp, durakta bekleyip filmden kopup gidenler. Hayatın ıssız sokaklarında gezip, filmin ayrıntı karelerinde yer bulanlar. Makyaja ihtiyaç duymayan figüranlar.
Onlardan biriydi Yadigar...
iri gövdeli, uzun boylu, seyrek dişli, çirkin bir adam. Kötüler hep çirkin olmalıdır değil mi?
Filmlerde eşşek sudan gelinceye kadar dayak yerken tanıdık bu iri adamı. Bazen Cüneyt Arkın dövüyordu bazen de Kemal Sunal. Şaban'dan dayak yemesi ne kadar da trajiktir. Eğer günlük hayatta olsa hepsini dövebilecek niteliktedir Yadigar. Gel gör ki dayak yemek için para almaktadır. O da dayağın en iyisini yer.
O dayak yerdi biz gülerdik. Kahramanımız gözümüzde büyürdü ona dayak atarken. O kadar iri bir adamı dövebilmesine hayran olurduk kahramanımızın. O ise sesini çıkarmadan içtenlikle yerdi dayağı. Hep kötü bir babanın adamıydı Yadigar. iyi insanlara saldırır, kötülüğe hizmet eder, haince kahkahalarla gülümserdi.
Sahiden o kadar kötü olabilir miydi?
Diğer figüranlar onun kadar iri olmadığı için onun dayak yemesinin ayrı bir anlamı olurdu. işi daha önemli hale getirirdi. En son o dayak yerdi. Final döğüşü olurdu. Onu dövmenin önemi hepsinden çoktu. Çünkü en dövülemez olanı oydu.
Bu sahneler hiç değişmedi. Yani onun bir kez olsun dövebildiğini ve böylece filmin bittiğini görmedik. Senaristler hiç sürpriz yapmadılar bu iri adama. Günlük hayatın akışı, kaderin tecellisi hiç değişmedi. ismi anılmayanlar, makyajsızlar hiç finalde tutunamadılar. Filmin acı karelerine malzeme olup, yitip gittiler öylece.
Yeşilçam'ın figüranlar kahvesinin kasvetli havası sinmişti Yadigar'ın üzerine. Gülümsemiyordu koca adam. Günler boyu iş beklemek sonra filme girip bir ton dayak yiyip çekip gitmek. Yediremiyordu kendine ama ekmek parası işte. Emekçisi olmuştu sinemanın. Öyle bar köşelerinde değil filmin içinde emeğini konuşturuyordu Yadigar. Türk sinemasının binlerce karesine görüntü vermişti. Varsın ismi de bilinmesindi.
Gerçi hayat zordu. iki film yapıp imaj yapanlar, soyunanlar, dünkü çocuklar parayla oynarken yılların sinema emekçisinin karnı günlük doyuyordu.
Bugün doyuyor yarını bekliyordu koca adam.
Son zamanlarda işleri iyi değildi Yadigar'ın. Parasızlık çekiyordu. Birileri ün, para, imaj peşinde koşarken Yadigar'ın durumu gitgide kötülüyordu.
Hey gidi koca adam.
Her yanını utanç kaplamıştı. Dayak yemekten büyük bir utanç. iyice parasız kalmış karnını doyurmakta güçlük çekiyordu. Kirasını ödemeyeli çok zaman olmuştu. Tek göz bir odaydı kaldığı. Buna rağmen kira parası bulmakta güçlük çekiyordu.
Bir gün evinden çıkardılar Yadigar'ı. Kimi kimsesi yoktu istanbul'da. Buz gibi soğuk bir gece vakti Taksim'e çıktı birkaç parça eşyasıyla.
Havada hain bir soğuk kol geziyordu. Kimsecikler yoktu koca meydanda.
Buralarda ne kadar çok dolaşmıştı.
Bir banka uzandı. Ellerini bacaklarının arasında ısıtmaya çalıştı.
Öksürüyordu epeydir koca adam. Uyku girmedi önce gözlerine. Yarını düşünüyordu.
Sonra yorgunluk çöktü. Ağır ağır kapandı gözleri.
Bir uyudu, bir daha uyanmadı.
Bir uyudu, bir daha dayak yemedi kimseden.
Bir uyudu kimseler bilmedi ismini.
Bir öldü yalnız Taksim Meydanı ağladı koca adama. Sokak köpekleri tuttu yasını.
Yaşamın son karesini asillere yakışır bir onurla oynadı adam.
Bir figüran gibi öldü; kimsesiz, yalnız, gözyaşı dökmeden....
--spoiler--
mazlum karakteri ile sükse yapan; 100'ün üzerinde filmde yardımcı oyuncu olarak rol alan türk sinemasının emektar oyuncusu. 14 Ocak 1992 tarihinde, ev kirasını ödeyemediği için evinden çıkartılmış, geceyi geçirmek için gittiği Taksim parkında, bir bankın üzerinde donarak hayata veda etmiştir.
değerlerimize, kültürümüze, tarihi eserlerimize, mutfağımıza, sanatımıza, hiçbir şeyimize sahip çıkamadığımız zavallı ülkemin, her zaman çok sevdiğimizi söylediğimiz -ama nedense sahip çıkamadığımız- sanatçılarından biri.
kendisiyle oyuncu bir arkadasim araciligi ile tanistigim, cok alcak gonullu, kibar, efendi sinema emekcisi. yufka yurekli bir devdi o. allah rahmet eylesin.
çok sayıda filmde yer almış, ya esas adamın iyi kalpli arkadaşı ya da onun karşısındaki rakiplerden biri olmuş oyuncu. 5 Ekim 1947, Sivas doğumludur. bir nevi "türk sinemasının dev adamıdır." 92 yılında taksim parkında donarak vefat etmiştir.