Böyle bir şeyin açılması dahi saçma bir durumdur. Çünkü küçücük bir balkan ülkesinde dahi insanlar birden fazla dil bilir. Bu dil bilmeme olayı bir bize, bir de japonlara has bir durum herhalde. Hadi japonlar ada ülkesi ve kapalı bir ülke diyelim, biz 100 yıl öncesine kadar kozmopolit bir ülkeydik.Dil bilmeme tembelliğimizle ilgili bir durum galiba. Hadi dil eğitimi kötü diye savunabilirsin, ama dil eğitimi kalksın demek saçma.
Az çok ingilizcem var ve dersleri dinlerken hemen her şeyi anlıyorum. Ama iş kitabı elime alıp okumaya ve not çıkarmaya gelince inanılmaz zorlanıyorum. Yazılan ingilizce metni yarım yamalak anlıyorum.
Bu kez türkçe kaynaklara yöneliyorum ama öğrendiklerimi ingilizceye dökmekte zorluk çekiyorum. Ne yapmam gerekiyor olm benim?
Eğitim anadilde olmalidir ki eğitilebilsin şahıslar. Yabanci dil eğitimin aracı olarak kullanılmalı amaç olduğunda işler karışıyor.
Yüzde yüz yabancı dil eğitimi veren okullarda öğrenciler bu yüzden sorun yaşıyorlar. Biz ki daha anadilini yeterli seviyede konuşmayan bireyleriz.
Eğitimi ezberci hâle getirerek yaratıcılığı ve araştırmacılığı köreltmektedir. Çünkü yapılan şey yabancı kelimeleri ezberleyip sınav kağıdındaki yerine yazmaktan öte gitmiyor. Eğitim başarı sağlanması için eğitimin % 100 türkçe olması gerekir. Mesela Japonya ve Almanya % 100 kendi dillerinde eğitimle çok kısa sürede dünya gücü oldular. Ayrıca dünya üzerindeki en matematiksel dil Türkçedir. Bu da bilim dili olmaya en yatkın dilin türkçe olduğunu gösterir.
Yabancı dilde eğitim dilimizin şu an yozlaşmış olmasının en temel sebebidir.
Zannedildiği gibi tarzanca(ingilizce) dünya dili değildir. Gelişmiş ülkeler bu tarzancayı dünya dili olarak tanımayıp kendi dillerini dünya dili yapmaya çalışmaktadırlar.
öğrencimizin ingilizce ile tanıştığı ilk yıllardan 'sözlük' gibi yetiştirilmesi temeline dayanarak biraz zordur efendim demek istediğimdir. sıfır diksiyon sıfır kelime telaffuzu ile bu öğrenci nereye kadar ilerler? türk eğitim sisteminin en büyük hatası olan 'yazdır geç' ile bu konu daha da uzar efendim. sadece gramer eğitimi ile yapılan ingilizce ile bir yabancının karşısına çıksanız ki benim yaşadığım durumdur. karşınızda ki kişi sizi ayaklı sözlük olarak tanımlar.
çok zorlama bir eğitim çeşidi, en azından şu ana kadar olan tecrübelerimi aktarmak gerekirse;
kadir has üniversitesi'nde okuyorum, reklamcılık birinci sınıf öğrencisiyim, lise zamanlarında oynadığım multiplayer oyunlar sayesinde ingilizcem belli bir seviyede ve bunun nimetinden faydalanarak bahçelievler'e gidip gelme illetinden kurtuldum, neyse şu an birinci sınıftayım ve ingilizce eğitimin öğrenciyi ne kadar körelttiğinden başlayacağım,
cem yılmaz'ın soru cevap gösterisinde izlediğimiz üzere öğrencilerin %90'ı "i think, hocam payrımıt"'tan öteye gidemiyor, ve hoca da öğrenciler az da olsa derse tutunabilsin diye ellerinden geldiğince anlatımlarını sadeleştiriyorlar ve bu da bizi kaliteli ve nitelikli eğitimden mahrum bırakıyor(burada kesinlikle hocalara yönelik bir suçlamada bulunmuyorum, aslında mecbur bırakılan ve mağdur olanlardan biri de onlar).
şu an mesela dersteyiz, reklamcılığa giriş dersinde, ve hoca reklamcılıkla alakalı bir film izletiyor, altyazısız ve şu an etrafına baktığım zaman gördüğüm şey perdeye boş boş bakan bir çoğunluk ki ben bile(kendimi ortalamının üstünde kabul ediyorum) %60-%70 civarlarında dediklerine muvaffak oluyorum anlatılanların(film)
yani demem odur ki, yabancı dilde eğitim şu an olması gerekenden ziyade işleri daha da sarpa sardıran bir durumdur.
ismini ve cismini hatırlayamadığım bir bilim adamının söylevini okumuştum bir ara.
'yabancı dili öğrenmek için harcadığım zamanı işimde harcasaydım dünyanın en büyük bilim adamlarından biri olurdum' * demiş kendisi. kemal gürüz e göreyse türkçe bilim dili olamayacak akdar yetersiz bir dildir.
kültürel yozlaşma doğuracağı aşikar olan uygulama. bir dili deforme etmek için birebir gibi görenlerin olduğu günümüz konseptinde uygulanmasında büyük sıkıntıların olacağı aşikar. çözüm için buyrun;
sadece sömürge ülkelerde karşılaşılabilinen eğitim anlayışı. doğrusu yabancı dillerin de öğrenildiği ana dilde öğretim olmalı.
tabi bunu akılda tutarken diğer tarafta ana dili kürtçe olanları da dikkate almak gerekir. ingilizce öğretim veren bir yapıda kürtler iki kez dil öğrenmek durumunda kalıyorlar.
eskiden anadolu liselerinde gerçekleştirilen fakat şuan istanbul lisesi (almanca) ve galatasaray lisesi (fransızca) hariç hiçbir anadolu lisesinde verilemeyen eğitimdir.
yabancı hayranlığının halktan taşarak hükümetler buyutuna ulaşması ve devlet politikasına dönüşmesi durumudur. açık bir işgaldir fakat tehlikenin farkına varılması çok zor olur. duyarlı insanların bu politikaları değiştirme gücü kırılmışsa hiçbir zaman işgalin farkına varılamayacaktır. zira tehlikenin farkına varacak bilinçli dimağlar çoktan kaybedilmiştir.
içinde yaşadığım ortama ait bir örnek ile anlatmak gerekirse:
yaşar üniversitesi öğrencisi olan bendeniz, bir sene hazırlık okudum. o zamanlar ingilizce konusunda gelişeceğim,aynı zamanda türkçe olarak da öğrenim göreceğimi düşünmüştüm. bir sene hazırlığın sonucunda okulun yaklaşın üçte ikisi yaz okuluna kalır. bu üçte iki yaz okulundan bir şekilde mezun olur.fakat ne şekilde?
şu anda kendi dönemime göre konuşayım;yaşar üniversitesi öğrencilerinin çoğunun bilimsel bir makaleyi kendi diline çevirme kabiliyeti sıfırdır.bu öğrencilerin ingilizce olarak bilim üretebilme ihtimali yine sıfırdır.ilginçtirki; dersler başladıktan bir süre sonra hocalar da durumun farkına varır ve dersleri türkçe anlatmaya başlarlar fakat sınavlar ingilizce olmak durumunda hala.
şimdi soruyorum.hoca türkçe ders anlatıyor, önünüzde anlamadığınız bir ingilizce kitap ve sınavda ingilizce. sizin bu dersten başarılı olma şansınız nedir?
%90 dır. inanması zor ama evet. fakat üniversiteden mezun olunduğunda ingilizce ağırlıklı bir işte başarı şansı % 0 dır. çünkü: bu üniversite öğrencilerine ezbere eğitimden başka birşey şu durumda verememektedir.
peki okulda buna tepki yok mudur? elbette vardır. fakat bu konudaki hassasiyetini dile getiren ben, hazırlığın kalkıp hızlandırılmış tercüme derslerinin gelmesi gerektiğini arkadaşlara belirten ben: geri kafalılıkla suçlanmış ve girerken aklın neredeydi bilmiyormuydun diyen bir grupla karşı karşıya kalmışımdır.
işte bu yüzden bu okuldan hiç bilimsel makale çıkmaz. öğrencilerinin de kolay kolay bir araştırma yaptıklarını görmezsiniz.
dozu iyi ayarlanırsa herkes için faydalı olabilecek eğitim şeklidir. bilhassa yabancı dilde eğitim değil yabancı dil eğitimi önemlidir. çünkü artık bilim evrensel olmuştur ve malesef bu evrensel dil ingilizcedir. tabi gönül isterdi ki evrensel dil türkçe olsun. biz yapalım en iyi çalışmaları, teknoloji, bilim, ilim bizim ülkemizde alsın başını yürüsün. tabi durum böyle olmayınca ana dili ingilizce olmayan tüm ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de olması muhtemel eğitim şeklidir.
tabi bu konuda doz dedik ayar dedik nedir bunlar? şahsi kanaatimce bir dersin ingilizce öğretilmesi gerekli değildir. zira bilim dili evrensel olduğu için hangi dilde ders anlatıldığının bir önemi yoktur. o yüzden öğrencinin anladığı dilde dersin anlatılması makbüldür.
yani sen dersi türkçe anlat ama öğrencinin ingilizcesi çok gelişmiş olacak şekilde ingilizce eğitimi ver sonra adam türkçe olarak öğrendiği dersi rahatlıkla uluslararası kaynakları okuyarak desteklesin olay budur misalen iskandinav ülkelerinde eğitim.
insanı kasan olay. ana dilin olmadığı için kendini tam ifade edemezsin aynı zamanda yabancı dilde konuşmaya alıştığın için bir süre sonra kendi dilinde de anlatamazsın kendini. öyle ortalarda bir yerlerdesindir işte.
türkçeyi bilim dili haline getirebilmek için bile gerekli olan mefhumdur. bugün dünyanın en iyi üniversitelerine bakın, neredeyse hepsi ingilizce eğitim veren okullar. ingilizce giderek bilim dili oluyor. bu çok süper bir dil olduğu için değil, bilimsel çalışmalar o dille yapıldığı için. bizim okullarımız ise oldukça geri sıralarda geliyor sadece bu bile bilimin merkezinin ülkemiz olmadığının kanıtı.
ülkeler bugün bilimde bir yarış içindedir. bilimi bir merdivenin basamakları gibi düşünürsek; bir bilimsel gelişme yakalayan bir ülke bir üst basamağa geçecektir. ve bilimde merdiven atlama yoktur. en üst basamağa geçebilmek için ilk önce senin üst basamağındaki gelişmeleri öğrenmen gerekir. bu gelişmeleri anlayabilmek için o dilin düşünce sistemini * ve teknik terimlerini çok iyi bilmelisin. yabancı dille eğitim yapıp o bilimsel gelişmeleri her yönüyle kavradıktan sonra en üst basamağa geçerken kendi dilini kullanırsın. diğer ülkeler de sendeki gelişmeleri algılayabilmek için senin dilini kavramak durumunda kalır. bu dediğim öyle ha denildiğinde olabilecek birşey değil tabiki. yüzyıllar gerektiren bir birikim fakat bir ucundan başlamamız şart.
insanlarımız her yıl yurtdışına dil öğrenmeye gidiyor. harcanan zamanın da paranın da haddi hesabı yok. oysa yabancı dille eğitim alsalar bu insanlar hem zamandan hem paradan kazanacak. bu tabiki öğrenci için zor -bir yandan dersleri anlarken bir yandan dili kavramaya çalışmak- fakat ileride daha rahat iş bulması için, yurtdışına açılabilmesi için oldukça gerekli.
bir de şu "insanı özünden uzaklaştırır, kültürünü kaybettirir" kısmına değinmek istiyorum. bir kere kendi kültürünü, kendi dilini çok iyi bilen bir insan asla kendi özünden uzaklaşmaz. biz insanlarımıza kendi dilimizi iyi öğretiyor muyuz? hiç yabancı dil bilmeyen insanlar daha mı iyi türkçe konuşuyor? hiç sanmıyorum... düşünülenin aksine yabancı dille eğitim alıp o dilin düşünce mantığını kavrayarak kendi diliyle arasındaki farkları görmesi kişinin kendi dilini daha iyi anlamasını sağlar. tabii şu da var; siz türkçe'yi öğrenememiş bir insana yabancı dille eğitimden önce kendi dilinin eğitimini vermelisiniz zaten. "türkilizce"yi ortaya çıkaran özentiler emin olun yabancı dille eğitim alanlar değil. daha dillerine hakim olamayan insanlarımızın kültüründen uzaklaşmaları için yabancı dille eğitime ihtiyaçları yok inanın.. ayrıca kültüründen uzaklaşsaydı bu insanlar, en başta öğreniminin büyük kısmını abd'de yapmış olan oktay sinanoğlu kültüründen uzaklaşmış olurdu. fakat bakıyoruz ki kendisi bugün türk dilini savunmak için çalışmalar yapıyor. ilk olarak notre dame de sion'da sonra da atatürk'ün de desteğiyle isviçre'ye giden afet inan, ülkesine dönüp türk tarihi üzerine çalışmalar yapmazdı. 15 dil bilen, viyana ve chicago üniversitelerinde de eğitim görmüş olan ilber ortaylı kültürünü kaybetmiş olurdu...
"aman bittik kültümüzü kaybediyoruz, yozlaşıyoruz!" abartılarını bir kenara bırakıp ilk önce insanlara kendi dilini iyi öğretip, sonra üniversitede bilim derslerini ingilizce verirsek daha kolay gelişiriz.
ha bir de artiztik cümleyle bitireyim :"dünyayı bilmeyen dünyanın maskarası olur"
eğitim sistemimizin kökten ezberciliğe dayanması nedeni ile hiçbirşey öğrenemeden okullardan mezun olup,evrenkentlere giden gençlerimizin oradan da hiçbirşey öğrenemeyip cahil kalmalarını kolaylaştırmak için yapılmış saçmalık.asıl amaçlananın ne olduğu gün gibi ortada iken neden yabancı dilde ısrar edildiğini hala anlamış değilim.oysaki dünyanın belki de en zengin ve kullanışlı diline sahip olmamıza rağmen neden kendi dilimiizde eğitim verilmez bunu anlayamıyorum.yabancı dil öğrenmek isteyen zaten öğrenir.ama asıl öğrenmesi gerekeni öğrenmek için yabancı dili de şart koşmak insanları eğitimden de kendi dilinden de soğutacaktır.