Nasıl gemide giderken ilerlememiz kıyıdaki nesnelerin geri çekilmesiyle, dolayısıyla da küçülmesiyle kendini belli ediyorsa, ihtiyarlamamız da büyük yaşlardaki insanların bize genç görünmeleriyle kendini belli eder.
sanırım boşa giden zamanı daha güzel vurgulayan bir şarkı daha yoktur.
sözleri şöyle.
Ticking away the moments that make up a dull day
You fritter and waste the hours in an off-hand way
Kicking around on a piece of ground in your home town
Waiting for someone or something to show you the way
Tired of lying in the sunshine staying home to watch the rain
You are young and life is long and there is time to kill today
And then the one day you find ten years have got behind you
No one told you when to run, you missed the starting gun
And you run and you run to catch up with the sun, but it's sinking
And racing around to come up behind you again
The sun is the same in the relative way, but you're older
And shorter of breath and one day closer to death
Every year is getting shorter, never seem to find the time
Plans that either come to naught or half a page of scribbled lines
Hanging on in quiet desparation is the english way
The time is gone the song is over, thought i'd something more to say
Home, home again
I like to be here when i can
When i come home cold and tired
It's good to warm my bones beside the fire
Far away, across the field, tolling on the iron bell
Calls the faithful to their knees
And hear the softly spoken magic spell
türkçe meali.
Sıradan bir günü oluşturan anları sayarak
Zamanı parçalarsın, kolaycacık harcarsın
Doğduğun topraklarda bir parça toprağın üstünde dolanarak
Sana yol gösterecek birini, birşeyi bekleyerek.
Yoruldun eve kapanıp yağmuru seyretmekten ve güneşte mayışmaktan
Daha gençsin ve yaşam uzun, harcayacak vaktin var bugün
Ve bir gün bakmışsın ki on yılı bırakmışsın ardında
Kimse söylemez sana koşacağın yeri, başlama işaretini kaçırmışsın.
Ve koşarsın koşarsın güneşi yakalamak için ama güneş batmakta
Ve dolanmakta tekrar sana görünmek için
Güneş aynı güneş aslında ama sen yaşlısın artık
Bir nefeslik ömrün var ve bir gün daha yakınsın ölüme
Gittikçe kısalmakta yıllar, vakit bulamayacağız galiba
Tasarılar ya sıfır ya da yarım sayfa karalama
Umutsuzluğa sarılarak avarelik etmek ingilizlere özgüdür
Vakit geçti bitti şarkı, söyleyeceklerim bitmedi ama.
yıllar acımadan geçiyor efenim ve işin kötü tarafı biz hala mutlu değiliz yani en azından ben dur bi deniyim gerçekten olmuyor. mutluluk ya gelecek hayallerine saklanmış ya da çocukluktan kalma anılara.
önce saça beyazlar düşer, sonra göz altlarında torpacıklar oluşmaya başlar, gıdılar çıkar göbek fışkırır cilt buruşur ve sürekli gençliğinden örnekler vermeye başladığında bilki artık yaşlanmassın.
en büyük korkumdan bir önceki korkum. Anne babamın yaşlanması bile üzerken beni, kendimi hiç düşünemiyorum.
Not: en büyük korkum da ölmek, sevdiğim insanları kaybetmek zaten.
Bir yanda içinizin kıpır kıpır olduğu çocukluğun diğer yanda bıyıkların yeni yeni terlediği gençliğin heyecanını tam yaşayamadan o yılları özler bulmaktır kendini.
Yaşlanmak belki ölümden bile daha kötüdür.
Çocukken sığındığınız anneniz babanız belki yoktur dünyada.
Beraber oynadığınız insanların bile bir kısmını kaybetmişsinizdir.
Yüzünüzdeki pürüzsüzlük yoktur. Her yanınız kırış kırış olmuş, damarlarınız çatlayacak kadar genişlemiştir.
Çocuk gibi hassas ve alıngan olmuşsunuzdur.
işe yarar olmadığınızı düşünür, inatla bir iş becermek için çabalar bazen de sakarlıklar yaparsınız..
Kolaylıkla hasta olursunuz..
Belki hastalıktan tuvalete bile gidemezsiniz.
Yanınızdan koşa koşa geçen her çocuk sizden bir şeyleri de alıp götürür.
Her an ölümle burun buruna hissedersiniz kendinizi.
Ve bu öyle bir histir ki yirmi yaşında bile sizi çökertebilir.
Çünkü nasıl on yaşında sümüğünü çeke çeke ilkokula gidiyorken üniversiteyi bitirecek yaşa geldiysen, bir gün yirmi yaşından yetmiş yaşına geleceğini bilirsin..
Ama yine de , herkes seni terketse bile, hasta olsan bile, yürüyemiyorsan bile bu dünyayı bir dakika daha görebilmek için savaşırsın..
insan yaşamının maddi manevi yürüyerek belki de koşarak gelmiş olduğu final noktası.
insanın artık acelesi yoktur, hareketleri tamamen yavaşlamıştır. Geçmişin aynasında Azrail'in göz bebekleriyle buluşma beklenmektedir.
'La finale'