bugün

1743-1805 yılları arasında yaşamış ingiliz teologtur.

Darwin ile aynı dönemlerde yaşayan ve onun korkulu rüyası haline gelen William Paley'in 1802'de "saatçi" tezini ileri sürmesi ile yaratıcıyı inkâr eden ve 'evrim' teorisine bel bağlayanlar ciddi manada köşeye sıkıştı.

Paley'in tezinin en önemli dayanak noktası ise, Darwin'in uykularını kaçıran ve kendi teorisinden soğutan 'göz'dü.

"Bir çalılıktan karşıya geçerken, ayağımı bir taşa doğru attığımı farz edelim. Bana, nasıl olup ta o taşın oraya geldiği ya da orada bulunduğu sorulsaydı, bildiğim her şeyin dışında, muhtemelen bir şekilde önceden beri orada olduğunu söylerdim... Ancak, yerde bir saat bulduğumu farz etseydik bu durumda o saatin nasıl olup ta orada olduğunu sorgular ve neticede daha önceki cevabımı veremezdim.

Aksine, saatin parçalarının birbirleriyle olan uyumu ve bir sistemi oluşturacak şekilde bir araya gelmiş olmaları bize belli bir zamanda, belli bir yerde ve belli bir amaç için bir ya da birden fazla sanatkârın saati tasarlayıp yapmış olduklarını düşündürürdü."

Bu mantıktan yola çıkarak Paley, doğadaki canlı cansız pek çok varlık için de aynı sonuca varılabileceğini ileri sürmüş örnek olarak ta 'gözü' göstermiştir. Bu örneğe göre; nasıl ki bir saatin her parçası zamanı göstermek amacıyla bilinçli bir biçimde ayarlanmışsa, gözün de her parçası görmeyi sağlamak amacıyla kusursuzca ayarlanmıştır. Bu örnekle Paley, her iki durumda da bilinçli bir tasarımın izlerini kolaylıkla fark edebileceğimizi göstermek istemiştir.
allah'ın varlığının kanıtlanmasında analoji yolunu kullanmış değerli bir ingiliz teologdur.

--spoiler--
William Paley’in yanına gelerek biri “Allah yoktur” demiş. Ve bunun doğru olmadığını isbat etmesini istemiş. Paley, derhal cebinden saatini çıkararak kapağını açmış ve saatin içini göstererek şöyle demiş: “Ben size bütün bu çarkların, yayların, zenbereklerin kendiliğinden vücuda geldiğini ve birbirine uyarak kendiliklerinden buraya yerleştiklerini ve harekete geçtiklerini iddia edecek olursam, benim aklımdan şüphelenmez misin? O halde yıldızlara bakınız. Herbirinin kendine mahsus bir yolu ve bir hareketi vardır. Dünya ile gezegenler güneşin etrafında sonsuz bir intizamla hareket halindedirler. Ayrıca bütün bu grup, hergün bir milyon mil yol alıyor. Her yıldız kendi grubu ile birlikte ayrı bir güneş teşkil ediyor ve kendi güneş manzumemiz gibi feza içinde hareket ediyor. Bununla beraber çarpışma yok, bozukluk yok ve zerre kadar bir karışıklık mevcut değil. Hepsi sükûnet ve intizam içinde çalışıyor. Bütün bunların kendiliğinden olduğuna mı, yoksa bir yaratan tarafından mı vücuda getirildiğine inanmak daha kolaydır?” (dale carnegie)*
--spoiler--

*vehbi vakkasoğlu, öğretmenin not defteri 1-2-3 isimli kitabın 125. sayfasından alıntıdır.
Çoğu kişi bilmez bu adamı.


--spoiler--
Paley’in saat analojisi kanıtın özünü iyi ifade eder. Çölde yürürken yerde bir kaya parçası gördüğümü düşünelim. Kayayı doğal süreçlerin şekillendirdiği konusunda kendimi ikna edebilirim. Ancak yerde bir saat gördüğümde rasyonal olarak aynı şeyi saat için düşünemem. Bir saat, zamanı ölçmek için bütünüyle doğru olarak birlikte işleyen çarkların, dişlerin, millerin, yayların ve ayarların karmaşık düzeninden oluşur. Böylece, saati üreten akıllı bir tasarımcıya açıkça ulaşabiliriz. Paley, dünyanın üstün bir tasarımlayıcı tarafından tasarımlanan karmaşık bir mekanizma olduğunu ileri sürer. işte bu tasarımcı Tanrı’dır
--spoiler--