şaka gibi!
rüyama giren zat-ı muhteremdir kendisi şöyle ki; almışım "döşeğimde ölürken" kitabını usul usul okuyorum birden bir uyku bastırmasıyla olduğum yerde uyuyakalmışım bir bakıyorum bir masada faulkner ben ve bir tanee daha adam adı da değişik "koni" midir nedir saçma bir ismi var. neyse llaf lafı açıyor ben o sıra şöyle bir laf ediyorum "ya zaten faulkner'ın yazdıkları hep koni'den aparmadır kendisi pek bir şey üretememiştir bunlar hep koni'nin sözleri" çüş! bak sen bak! faulkner yanımda ben faulkner'a bok atıyorum hem de utanmadan yüzüne karşı intihal ile suçluyorum adamı derken ter içinde uyanmışım zaten...
olayları okura sezdirmek konusunda usta olan yazar. Mesela kitapta bir tecavüz vakası yaşanmıştır. ama kitabın hiçbir yerinde bunu dile getirmez faulkner. bir olayın etrafında döndürür dolaştırır sizi, ama açık açık ne olup bittiğini söylemez. her nasılsa yaşananları kavrayıverir ve faulkner'ın dehasına hayran kalırsınız.
ses ve öfke adlı baş yapıtını okuduğum nobel ödüllü amerikalı yazar. zihin engelli bir insanın gözünden hayatın ve insanların anlatıldığı bir kitaptır. ayrıca zaman ve olay örgüsü bakımından enteresan bir roman kurgusu vardır. bir olay dört farklı bakış açısıyla anlatılır. okuyucuya ilk etapta farklı gelebilir. w. faulkner büyük roman üstadımız yaşar kemal i çok etkilemiş, amerikan edebiyatını modern edebiyat adına zamanının çok ötesine taşımış bir yazardır.
kısa boylu olduğu için amerikan ordusu tarafından askere alınmayan ama asker olma arzusuyla yanıp tutuştuğundan kanada ordusuna yazılan, bu sefer de savaş bittiği için terhis edilen garip bir hayat öyküsüne imza atmış bana göre amerikan edebiyatının en iyi yazarı.
Patricia: William Faulkner'ı tanıyor musun?
Michel: Hayır. Kim o? Yattın mı onunla?
Patricia: Hayır, cahil şey!
Michel: Öyleyse boşver gitsin, üzerindekini çıkarsana.
Patricia: Çok sevdiğim bir yazar. Yaban Palmiyeleri'ni okudun mu?
Michel: Hayır dedim ya. Üzerindekini çıkar.
Patricia: Dinle son cümlesi çok güzel: "Acı ile hiçlik arasında acıyı seçerim". Acıyla hiçlik arasında bir şey seçecek olsan, hangisini seçerdin?
Michel: Ayak parmaklarını göstersene. Kadında ayak parmakları çok önemlidir.
"aşk ve onur, merhamet ve gurur, sevgi ve fedakarlıktan yoksun olan her hikaye ömürsüzdür ve yok olmaya mahkumdur."diyen bu yazarın nobel konuşmasındaki bir iki noktaya değinmek isterim:10 aralık 1950, stockholm
"bugün yaşadığımız trajedi, artık dayanılmaz hale gelecek kadar uzun süredir devam eden genel ve evrensel bir fiziksel korkudur. ruha dair sorunlar artık yoktur. sadece tek bir soru vardır: ne zaman yok olup gideceğim? bu nedenle, günümüzde yazı yazan genç adam ya da kadın, kendisiyle çatışma halindeki insan yüreğinin sorunlarını unutmuş durumdadır.; oysa bu, başlı başına iyi yazı ortaya çıkartılmasını sağlayacak bir nedendir., çünkü yazmaya değecek tek şey, sancıya ve alın terine değecek tek şey budur. (...)