Shakespeare ile birlikte sevilen iki william'dan biri. William blake'in yeri gercekten ayridir. Bazi konularda shakespeare'den de otelere ulasabilmis farkli biridir. Kafasinin derinliklerinde dolanan dusunceleri okumaya, resimlerini izlemeye bayiliyorum.
Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
ışıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabildi o korkunç simetrini? Hangi uzak derinlerde, göklerde
Yandı senin ateşin gözlerinde?
O hangi kanatla yükselebilir?
Hangi el ateşi kavrayabilir? Ve hangi omuz ve hangi beceri
Kalbinin kaslarını bükebildi?
Ve kalbin çarpmaya başladığında,
Hangi dehşetli el? ayaklar ya daNeydi çekiç? ya zincir neydi?
Beynin nasıl bir fırın içindeydi?
Neydi örs? ve hangi dehşetli kabza
Ölümcül korkularını alabilir avcuna? Yıldızlar mızraklarını aşağıya atınca,
Göğü sulayınca gözyaşlarıyla,
Güldü mü o, görünce eserini?
Kuzu'yu yaratan mı yarattı seni? Kaplan! Kaplan! gecenin ormanında
ışıl ışıl yanan parlak yalaza,
Hangi ölümsüz el ya da göz, hangi,
Kurabilir o korkunç simetrini?.
ilk bakışta size bir şey düşündürtmüyor. uzunlara bakan tavşan gibi gafil avlıyor sizi. bi his karmaşası yaratıyor. sonrasında nereye bakacağınız ne göreceğiniz sanırım iç dünyanızla alakalı.
the marriage of heaven and hell'de adeta bilinçdışının manifestolarından birini ilan eden romantik. Adam gibi adam.
şeytan bu eserde alışılagelmiş günahlarla bezeli görüntüsünün aksine, bizden, arzularımızdan birisidir. ağzından baklayı çıkaran her düşünürde olduğu gibi blake'te de günah keçisi kavramına yönelik örtük bir ilgi söz konusudur; köy halkının günahlarının yüklendiği keçiyi çölün ortasına kadar götürüp öylece bırakmak blake'in huzurlu hissetmesini sağlamayacaktır elbette (günah keçisi imgesi aracılığıyla toplumsal düzenin düzensizliği kavramına ulaşan richard kearney'in "strangers, gods and monsters" adlı eseri de bu noktada anılmaya değer). blake reyiz, bu sıradışı evlilik eserinde basit tatmin duygusunun ötesinde gizli benlik, bastırılmışlık ve boşalım gibi çağlar boyunca perde arkasına iteklenen konuları içeren, yarı-mistik bir bilinçdışı senaryo kurgular sanki.
bu arada babası çorap imalatçısı olan bir insan eğer şanslıysa, yani babası bu işle zengin olursa bir søren kierkegaard; şanssızsa, yani babası yoksul kalırsa da william blake oluyor galiba. evet, her ikisinin de babası çorapçıymış ve søren'ın da bilinçdışına ilişkin ilginç çağrışımları yok değil.
--spoiler--
Kim ki bir sevince bağlar kendisini
Uçarak geçen hayat, yok eder onu;
Ama kim, uçar gibi öper sevinci
Yaşar, sonsuzluğun gün doğumunu.
--spoiler--
never seek to tell thy love
love that never told can be
for the gentle wind does move
silently, invisibly.
i told my love, I told my love,
i told her all my heart
trembling cold in ghastly fears
ah, she doth depart.
soon as she was gone from me
a traveller came by
silently, invisibly.
o, was no deny.
şiire dair bir detay ise, william blake'in el yazısıyla yazdığı taslakta* "seek"in üstünün çizilip "pain" olarak değiştirilmesidir. ilk dört satırın da üzeri aynı şekilde çizilmiştir. son mısrada ise "He took her with a sigh" ifadesi çizilip yerine "o was no deny" yazılmıştır. kimileri bu kağıtları henüz bitmemiş taslak olarak kabul ederken kimileri ise taslağın sonlanmış ve temize çekilmeye hazır hali olarak kabul eder. bu kağıtlar sonradan editörler tarafından restore edilir. yani bu şiir bir nevi iki versiyonlu gibidir. siz nasıl okumak isterseniz.
nasıl ki nazım hikmet, "en güzel deniz henüz gidilmemiş olandır..." diyerek başladığı şiirinde en güzel aşkı bize mısra mısra anlattıysa, gerek karakteriyle gerekse dünyaya bakışıyla kendisinden bambaşka diyarlarda gezinen william blake de aşkı şöyle tanımlıyordu:
"love that never told can be".
iki farklı yöndeki doğrunun bir yerlerde kesiştiği bir nokta mutlaka olmalıydı. o noktanın ismi ise elbette ki aşktı.
Annem öldüğünde küçücüktüm
Inga! bile diyemiyordum daha
Babam beni sattığında
Bacanızı temizlerim işte
Ve uyurum isler içinde.
Bir küçük Tom vardı
Kuzu tüyü gibi kıvırcık başı
Ne vakit tıraş edilse ağlardı
Ağlama, derdim, Tom, hem aldırma
isler artık kirletemez kel kafanı ne de olsa.
Sustu bunları işitince ve o zift gibi gece
Derin uykusundayken Tom öyle bir rüya gördü ki
Dick, Joe, Ned veya Jack, binlerce baca temizleyicisi
Kara kurumdan kefenlerine hapsedilmişti hepsi.
Derken bir melek geldi ışıktan bir anahtarla
Açtı onların tabutlarını, azat etti hepsini
Çayırda koştular sonra, güldüler, zıpladılar,
Irmakta yıkanıp güneşte parladılar.
Sonra çıplak ve pak, her şeyi arkada bırakarak
Bulutlara yükselip rüzgârda oynadılar
Ve Melek, Toma dedi ki iyi bir çocuk olursan
Tanrı baban olur artık kimsesiz olmazsın.
Sonra Tom uyandı ve biz kalktık şafakta
Fırçalarımızı yüklenip koyulduk yola
Sabah soğuk olsa da, Tom sıcak ve mutluydu
Herkes işini yapsa çünkü gerek kalmaz ki korkuya.
bugün tanıştığım romantik peygamber. her okuduğum cümlesinde "heh", "tamam ya", "işte bu", "bunu diyorum ben de" gibi acayip sözler sayıklamama sebep olan yazar. cennet ve cehennemin evliliği ni şiddetle önerdiğim mesel ustası.
"hapishaneler yasanın taşlarıyla inşa edilir,
kerhaneler dinin tuğlalarıyla."
onaltıncı asra ait bir tablosunda, adem ile havva'nın, büyük oğulları caine'in küçük oğulları abel'i öldürdükten sonra gömdüğü mezarı bulmaları üzerine yaşadığı trajediyi, akılalmaz bir ustalık ve çaresizlikle tasvir etmiştir;
Öleceği gün Blake amansız bir şekilde Donte serileri üzerinde çalışıyordu. Sonunda çalışmayı bırakıp eşine döndü, ona bakarken ağladı. Gözyaşları içinde 'Dur kate! Olduğun gib kal bana hep bir melek gibi göründüğün için portreni çizeceğim' der. Portreyi bitirdi (şu anda kayıp) araçlarını bıraktı ve ilahiler okumaya başladı. O akşam saat 6'da eşine hep onunla olacağına söz verdikten sonra öldü. 1965'ten beri, mezar taşları yeni bir çimlik yapmak için taşınırken William Blake'in mezarı kayboldu ve unutuldu. Bugünlerde üzerinde eşinin de ismi bulunan bir mezar taşı ile anılır.
Eserleri
c.1788: All Religions Are One
There Is No Natural Religion
1789: Songs of Innocence
The Book of Thel
1790-1793: The Marriage of Heaven and Hell
1793: Visions of the Daughters of Albion
America: a Prophecy
1794: Europe: a Prophecy
The First Book of Urizen
Songs of Experience
1795: The Book of Los
The Song of Los
The Book of Ahania
c.1804-c.1811: Milton: a Poem
1804-1820: Jerusalem: The Emanation of The Giant Albion
An Island in the Moon (1784)
Never seek to tell thy love
Tiriel (circa 1789)
Türkçe'deki ESERLERi
Cennet ve Cehennemin Evliliği, Altıkırkbeş Yayıncılık, 1997
Masumiyet Şarkıları, Altıkırkbeş Yayıncılık, 1999
Masumiyet ve Deneyim Şarkıları, Artshop yay. 2006,
Kehanet Kitapları 1, Çev. Tozan Alkan, Artshop yay. 2006 (Blake'in kısa eserlerinin biraraya getirildiği bir çeviridir)
Kehanet Kitapları 2, Çev. Tozan Alkan, Artshop yay. 2006 (Artshop Yayınlarından çıkan serinin ikinci kitabıdır)
Blake maskesi olmayan bir insandı, amacı yalın, yolu doğrudur ve hiçbir şey istemez; bu yüzden özgür, soylu ve mutludur. Savaş ve endüstriyel değişim ile yıkılmış bir dünyada, kendisinin gizemci, düşsel ve özgürlükçü dürtüleriyle hiçbir bağlantısı olmayan maddeci ve zalim bir çağda doğmuş olması onun şanssızlığıydı.
Blake bütün dinsel ve siyasal tahakkümü reddederek, sağlam şekilde kendini halkçı ve özgürlükçü geleneğe yerleştirir. Dünya tarihini ve bireylerin yaşamını otorite ile özgürlük arasında süre giden bir mücadele olarak gösterir.
Blake'in nihai amacı böyle ayrılıkların ve çatışmaların ötesine geçmek, özgür toplum Kudüs'ünü inşa etmek ve insanlıktaki tanrısal gizil güçleri gerçekleştirmektir. Bütün otorite biçimlerini reddetmesi ve her türlü özgürlüğü yüceltmesinden dolayı Blake bir ütopik sosyalisttir. O zamanlar ütopik sosyalistler içinde anarşistlerde vardı. Bu yanıyla da bir anarşisttir. Gerçekten de kişisel özgürlüğe hiçbir sınır koymaz.
''Karşıtlıklar olmaksızın ilerleme olmaz. Çekim ile itimi, us ile enerji, aşk ile nefret insani var oluş için gereklidir. Bu karşıtlıklardan, dinsel olanın iyi ve kötü dediği doğar. iyi, Us'a boyun eğen edilgen olandır. Kötü, enerji'den doğan, etkin olandır. iyi cennettir, kötü cehennem. Her şeyin kökenin de bulunan karşıtlıklar arasındaki bu çatışma sadece kaçınılmaz değil, yararlıdır da; Karşıtlık Hakiki Dostluktur.'' der william blake
Blake dünyanın maddeden değil, örgütlü ruhtan yapıldığına inanan felsefi bir idealisttir. Duyulara sunulan görünürdeki süregen ve dengeli gündelik dünya yanılsamadır, ruhsal ve hayalperest değildir.
''Modern felsefenin ileri sürdüğü gibi bir Ruh ve hayal, bulutumsu bir duman ya da boş bir şey değildir: onlar ölümlü ve çürüyen doğanın üretebildiği bütün şeylerin ötesinde örgütlenmiş ve ölümlü gözünün görebildiğinden daha güçlü ve daha iyi ışıkta, daha güçlü ve daha iyi ayırt edici özelliklerde imgelemeyen, hiçbir şekilde imgelenemez.'' der william blake
alıntı
düzeltme notu:düzeltme için sheep'e teşekkürler.