the mentalist, bones ve white collar. hepsi aynı tarz diziler, hepsinin de hastasıyım. hasılı siz de bunlardan birini izliyorsanız, diğer ikisini de izleyin.
Eğlenceli dizidir.
Sanırım yeni sezonu kasım ayında başlayacak.
4.sezonun 13.bölümündeki caz kulübün patronunun ofisinde arka planda duvarda kaz ayağı deseni var aşık oldum desem yeridir.
insanı içine alan, karakter tahlilleri çok iyi yapılmış akıcı ve izlenebilir dizi. insanlar araştırmadan önüne sunulanı izlediği için ülkemizde çoğu insan tarafından bilinmeyen dizi. bir neal caffrey var ki kezbanlar görmesin.
3 sezon boyunca zevkle izlediğim ve imdb'de hatırı sayılır bir puana sahip harika polisiye dizidir. sözlüklerde ilgi görmemesi, türkiye'de fazla bilinmemesi ise bizim ayıbımız. sadece mozzie gibi bir karakter için bile izlenmesi gerekir.
zaman geçsin diye öylesine açıp, başından kalkamadığım dizi. genelde bu tarz dizilerde, dolandırıcı olan her zaman polisten bir kaç adım önde olur (bkz: the mentalist)* ama bu dizide izleyeni aptal yerine koymuyorlar, koskoca fbi ana karakterin oyuncağı olmuyor, bu anlamda oldukça başarılı bir dizi.
ekonomik,şiddet içermeyen suçlar için de kullanılan bir tabidir white collar.zimmet,kara para aklama gibi.hatta türkçeleştirilmiş hali beyaz yaka suçlarıdır.
imdb'deki puanını 8.4'e yükseltmiş, 3. sezonunu ortalamış ve gayet güçlü olay örgüleriyle iyice "yeme de yanında yat" dizisi olmuştur. ısrarla güldürür.
son derece eğlenceli bir dizidir. her bölüm farklı konu işlenir. ancak bölümlerin bazı kısımları ana konuyla bağlantılıdır. neal ve peter karakterleri öne çıksada, yan karakterlerde diziye ayrı bir hava katar.* özellikle tavırları, zekası, karizması, ve kendine çok fazla güvenmesiyle matt bomer dizide ön plana çıkmaktadır. şahsi fikrim dizinin gayet iyi gittiği yönündedir.
beyaz yakalı olarak türkçe'ye çevrilebilecek ingilizce terim. genelde ofislerde, bankalarda çalışan insanları ifade etmek için kullanılır. bu isimli şahane bir seyirlik dizi mevcuttur.
başrollerinde matt bomer ve tim dekay'ın oynadığı amerikan dizisi. bölümlerde işledikleri konular birbirine benzer gelse de kendisini izletmeyi başarabilen bir dizidir. bunun sebeplerinden biride sanırım dizinin new york'ta çekilmesi ve tim dekay'ın kaliteli oyuncluğu.
amerikan senaristlerinin dönüp dolaşıp,ısıtıp ısıtıp hep aynı şeyleri yazmasından, yapımcıların da bıkmadan usanmadan para verdiği konusu klasik bir dizi.ama güzel.biz izliyoruz ki onlar çekiyor.onun için adamlara saymayın.
an itibariyle 2.sezonun 12. bölümü yayınlanmış catch me if you can özentisi olduğunu düşündüğüm ve bunu düşünürken de izlerken zevk aldığım dizi. basit kurgusunun üzerine olaylardaki üçkağıtçılığın izlenmeye değer hazda olduğunu düşünüyorum.*
hakkında bu kadar az entry girilmesine şaşırdığım dizidir.
öyle bir oturuşta 5-6 bölüm izletebilecek bir dizi değil ama izledikten sonra güzel bir tat bırakıyor kısa bir süreliğinede olsa kendine kitliyor dizi.
fbı ajanı ve donanımlı hırsız arkadaşımız her bölüm yeni olaylarla ilgilensede genellikle bölüm sonlarına doğru dizinin bölüm bölüm ilerleyen bulmaca tadında bir bölümü var.
imdb'nin kötülediği, ancak yanıldığını düşündüğüm dizilerden biridir. 2. sezonunda 3 bölümü geride bırakmış olan dizi bir açıdan fringe dizisine benzemektedir. nasıl fringe'te ilk sezonun tüm bölümleri bağımsız/ayrık görünüp sonra sonra birleştiyse, white collar'da da aynı özellik söz konusudur. içinde catch me if you can filmini barındıran bir yapısı olsa da, bunda dialoglar ve rol dağılımı çok daha geniş bir alana yayılmıştır. senaristlerin güldürmek için ayrıca çabaladıkları aşikardır.
white collar 2. sezon 3. bölüm
--spoiler--
bölüm içinde birkaç yerde neal'ın peter'a ters ters bakması ve bölümün sonuna doğru da tespit edilemeyen şahsın profil fotoğrafından neal'ın profiline bir geçiş yapılması, bölümün başında ajanları takip edenin neal olduğunu ve müzik kutusunu ajanların çaldığından şüphelendiğini ortaya koyuyor.
--spoiler--