kalın bi kitap gibi gözükmesine rağmen hikaye tadında bi çırpıda okunabilen, psikolojiden anlamayanlara sıkıcı gelebilen fakat psikolojiyle ilgilenenlere irvin yalom'un diğer kitaplarını fellik fellik aratan, insanı psikoloji ve felsefe dallarında derin araştırmalara sürükleyen, nietzsche'nin hayatını araştırtan, kitaplarını okutturan, sonu muhteşem, başı ayrı muhteşem kitap ötesi kitap.
çok sevgili bir dostumun tavsiyesiyle okuduğum ve hayran kaldığım romandır. arka kapağında "edebiyatla düşünülebileceğini gösteren kitap" gibi bir cümle geçmekte, ki benim de son dönemde edebiyattan anladığım ve beklediğim bu idi. hayran kalışımın sebebini bununla açıklayabilirim.
her şey bir tarafa eser bir roman olarak ileri düzeyde bana kalırsa. hiç karşılaşmamış karakterleri aynı romanın karakteri edebilmek, o dönemin havasını yansıtabilmek, o insanların fikirlerinden yola çıkarak ruhsal portreler çizebilmek ustalık isteyen işler. isminde nietzsche geçiyor diye nietzsche'yi anlatmak, tanıtmak zorunda olmadığına inanıyorum. ki zaten nietzsche'yi, freud'u, lou salome'u bir romandan öğrenmeyi beklemek ne kadar doğru olur bilinmez. neticede ne olursa olsun, o kişileri değil de yalom'u okuyoruz kitabı okurken.
nietzsche ye aşırı yüzeysel yaklaşıp karakterle hamur gibi oynayan kitap. nietzsche adeta bir anime karakteri gibi işlenmiş formata uydurmak için. balyozla felsefe yapan bir fikir canavarını ehlileştirme ve modernize etme çabasıdır.
Bir gün kadınlar hakkında konuşurlarken Nietzsche sandalyeye oturup birdenbire ağlamaya başlıyor. Breuer ağlamasının sebebini sorunca da duygularını biriyle paylaşmış olmasının onu duygulandırdığını söylüyor. Kitabın adı da bu sebepten dolayı 'NiETZSCHE AĞLADiğinDA' konuluyor. Çünkü Nietzsche kitapta nerdeyse hiç ağlamayan,gülmeyen, katı biri olarak tasvir ediliyor.
Fakat insanın duygularını bir yere kadar saklayabildiğinden en nihayetinde gözyaşlarnı tutamıyor.
-
Ümit kötülüklerin en kötüsüdür, çünkü işkenceyi uzatır.
filmi de yapılan yalom şaheseri.
kitabı okumayanlar yahut zaman ayıramayacak olanlar en azından filminden istifade edebilirler lakin ne kadar doyurucu olur? orasını eyyorlayamam.
yine de izleyin lan.
mal mal akasya durağı izleyeceğinize, beyninizde bi kıpırdanma olsun.
muhtemelen bi sik anlamayacaksınız lakin en azından beyniniz aktif hale gelir.
+ yalnızlık , sadece yalnızlıkta var oluyor. paylaşıldığında buhar olup uçuyor, sevgili arkadaşım.
- arkadaşız? bunu söylemeyi seviyorum. daha önce kimse dememişti. hoşuma gitti. hoşuma gitti. arkadaşız.
böyle buyurdu zerdüşt adlı yapıtının doğumu için çektiği sancıdır ağlaması. irvin d yalom'un yazdığı eser beyaz perdeye uyarlanmıştır. eserden bir kaç alıntı:
- içinizdeki karanlığı yok edin.
-şu ağaca bakın. bu görkemine ulaşabilmesi için fırtınaya ihtiyacı var. öğrenmek, yaratıcılık ve keşif hepsine acıyla ulaşılır.
- hiçbirşey herşeydir. güçlenmek için öncelikle köklerini hiçliğin derinliğine batırmalısın. ve kimsesiz yalnızlığınla yüzleşmeyi öğrenmelisin. kendi alevlerinde yanmaya hazır olmalısın. önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz.
(bkz: nietzsche ağladığında) irvin yalom'un dünya klasikleri ayarında mesaisi. özellikle freud ve breuer ile edebiyatta felsefe yapılabileceğinin benim için yegane kanıtı olmuştur bu kitap. gerçi okunduktan sonra öğretilerin hiç biri uygulanmamıştır ya. neyse.
okunması gereken kitaplardandır.hele sonlarında insan nasıl okuyacağını şaşırıyor.ya bir anda bitireceksin boşlukta bulacaksın kendini ya da yavaş yavaş okuyup meraktan gebereceksin.
bütün kitap boyunca aslında insanların mutluluk için yaşadıklarını söyler nietzsche. ama kendi hastalığı, ona hayatı zehir ediyor olmasına rağmen tedavi olmayı kabul etmez. sebebi ise "öldürmeyen güçlendirir"*. diğeri de; onu yüz yıl sonra anlayacak insanlar için bu acıyı çekmesi ve mutsuz olması gerektiğine inanmasıdır. adam sen ne deli misin?* bütün kitap boyunca insanları, en çokta kadınları aşağılayıp sonra da küçük gördüğün insanlar için hayatından vaz geçiyorsun. samimi değilsin nietzsche. aslında sen insanları seviyorsun. *
cinsel arzu, aslında, karşındaki insanın zihni ve bedeni üzerinde mutlak hakimiyet kurmak için duyulan arzudan ibarettir.
bu bana doğru gibi gelmedi. benim duyduğum arzu böyle değil!
öyle, öyle diyen nietzsche ısrarlıydı, daha derinlere bakarsanız, bu arzunun da tüm diğer insanlardan daha üstün olma arzusu olduğunu görürsünüz. aşık, seven kişi değildir; aslında o, sevdiği kişinin mutlak sahibi olmayı amaçlar. bütün isteği, tüm dünyayı o değerli malından soyutlamaktır.