Victor hugo'nun Sefiller kitabında alakasız bi şekilde sayfalarca tasvir edilen savaş. Sıçayım waterloo ovasının orta yerine. Sen bize iki satır daha bir gavroche, cosette, marius, madlen baba filan anlataydın ya. Hade onlar olmadı ibne javert göt thenardier filan oldu diyelim onlar da olumlu.
Edit: koduumun yerinde ne kadar çok galyalı varmış. Sanki şanzelize'de boynunda fular kafe dö şekersiz içiyo koltuk altı kıllarını kesmekten aciz ibnesi.
Fransa'nın 25,000 ölü ve yaralı 8,000 esir 15,000 kayıp ile toplam 48.000 askerini kaybettiği, sonucunda Napolyon Savaşlarının sona erdiği ve Paris Antlaşmasının imzalandığı savaştır.
bir yanda birleşik krallık ve müttefikleri, bir yanda prusya'dan oluşan ittifak karşısında napoleon bonaparte'ın başında olduğu fransa ordusu çıkmıştır. çatışmalar uzun sürse de özetle durum şudur:
savaş başlamadan önce birleşik krallık ve müttefiklerinin 68.000, prusya'nın 50.000 eri vardır.
fransa'nın toplam gücü 72.000'dir.
savaş öncesinde napoleon bonaparte birleşik krallık ve prusya ordularının birleşmelerini engellemek için ordusuyla tam aralarına, prusya güçlerine dalar. prusyalılar çil yavrusu gibi önce geri çekilir sonra yeniden düzene girip çember çizerek yandan fransız ordusuna dalar. o sırada birleşik krallık ve müttefikleri de diğer yandan dalar ve fransızlar'ı makasa alırlar.
işin ilginç yanı ağır hasar almasına karşın fransızlar'ın geri çekilmemeleridir. fazla av görüp gözü dönen kış uykusundan çıkmış boz ayılar gibi bir prusyalılar'a bir müttefiklere atılır dururlar. olayın sonu +18'e bağlanır.
bu savaşta müttefiklerin kutlanması gereken yönleri hiç tek cepheden fransızlar'a karşı durmaya çalışmamalarıdır. birleşik krallık ordusu hep karşı karşıya çarpışmış; prusya ordusu ise sürekli yandan yeni cephe açarak fransızlar'ın düzenini bozmuştur.
bu nedenledir ki yalnızca 1200 prusyalı ölmüştür. kaçanlar, yaralalanlar falan toplamda 7000'dir ki 72.000 kişilik orduyla savaşan 50.000 kişilik bir ordu için bu son derece düşün bir sayıdır.
burada belirtmeden geçemeyeceğim bir konu ise kötü hava koşullarıdır. saldıran fransızlar'a büyük bir kazık atmıştır hava durumu. savunma durumundaki ittifak için bu büyük bir talaydır. örneğin 1'de bitmesi gereken akın hava koşulları nedeniyle sabaha kadar sürmüştür.
fransız top ateşinin neredeyse hiç durmadığı, fransızların barut sıkıntısı falan çekmediği savaştır. fransız ordusunun da tamamının değil 3'te birinin yok olduğu savaştır. fransızlar'ın bu savaştaki en büyük hatası mareşal ney'in piyade ve yeterli top desteği olmadan sadece süvarilerle ingiliz piyadelerine saldırmasıdır.
ileri seviyede hasta olan napoleon ordusunun kontrolunu neredeyse tamamen komutanlara bırakmıştır.
ayrıca fransızların şöyle bir öküzlüğü olmuştur; adını hatırlayamadığım bir komutan idaresindeki bir grup süvari ingiliz toplarına saldırır ve bunları ele geçirir. toplara yapılacak iki şey vardır, ya çivi çakılarak kullanılmaz hale getirilecek ya da fransız askerleri tarafından fransız saflarına götürülecektir. çivi bulunamaz(ki yanlarında olmak zorundadır), bunun üzerine "bir fransız süvarisi atından inip de top itmez" mantığı ile kimse toplara ellemez. orada kalır onlar. birkaç saat sonra ingilizler tekrar o bölgeye girer ve topları tekrar kontrol altına alarak fransızları o alandan tamamen püskürtür.
hepimizin az veya çok ingilizce bilmemize neden olan savaşlardan en önemlisi.
ingilizler, ilk önce zamanın dünya devi ispanyolları 1588'de dağıtmış, sonra iyice palazlanan fransızları 1815'de yenmiş, ardından 'ben de büyük ülkeyim,' diye ayağa kalkan almanları, evladı ve ortağı amerika ile iki dünya savaşında susturmuş, en son olarak soğuk savaşla da sovyetlerin canına okumuştur.
şimdi şili'den filipinlere, norveç'ten pakistan'a, her kimle itetişim kurmak isterseniz, ingilizce bilmeniz gerekmekle birlikte, konuşulamadığı tek yer ülkemizin devlet liseleridir.