bugün

2005 yapımı joaquin phoenix ve reese witherspoon un döktürdükleri filmdir...johnny cash in hayatı, joaquin phoenix tarafından canlandırılmıştır...filmin soundtrack indeki şarkılar da joaquin phoenix ve reese witherspoon tarafından seslendirilmiştir...müzikleri kesin dinlenilmesi gereken filmlerden biridir...

(bkz: i walk the line)
(bkz: folsom prison blues)
(bkz: it ain t me babe)
(bkz: jackson)
johnny cash'in hayatını anlatan aslında hikaye olarak kendi tarzındaki filmlere benzeyen ama içinde çok başka şeyler olan harika film.
`
--spoiler--
johnny cash,jerry lee lewisveelvis presley`'nin aynı turnede oldukları ve birlikte içtikleri sahnelerle , konserlerinde birbirlerine iltifatları ve sataşmaları ile yüzlerde tebessüm oluşturup güzel bir gece geçirmenizi sağlayan film.
--spoiler--
joaquin phoenix i sevme nedenim olan olan filmdir. gerçekten güzel bir performans sergilemiştir. oscar a da aday olmuştur ama alamamıştır. canı saolsundur...

not: reese ye söylenecek laf bulunmamaktadır bile. zaten heykelcik de evde yatmadır.
en yetenekli iki genç oyuncunun buluştuğu güzel film. cash in hayatını, dertlerini anlatıyor ve de aşkını. arada reese ile joaquin de harbiden söylüyorlar şarkıları. çok da güzel söylüyorlar hani
(bkz: jackson)
(bkz: it ain t me babe)
johnny cash'in hayatını anlatan 2005 yapımı filmdir. film, belgeselvari lüzumsuz bir didaktizmi olmadığı için diğer biyografik filmlerden kolaylıkla ayırtedilebiliyor.

film, johnny cash'in hayatını anlatınca otomatikman, hafiften, bir müzikal havasına bürünmüş. bu yüzden hem cash'i, hem de müziği sevenlerin çok fazla zevk alacakları bir film çıkmış ortaya.

walk the line'ı izleyince ister istemez insanın aklına yakın zamanda gösterime girmiş olan bir başka biyografik film, la mome geliyor. edith piaf'ın hayatını konu alan la mome'u fazla sıkıcı bulan bünyelerin bu filmi daha çok beğenecekleri ortada.
oyuncuların müthiş derecede iyi benzediği, iyi oynadığı ve
bir kaç kez üstüste izlenebilecek kapasiteye sahip bir film.
(bkz: ben yaptım)
(bkz: yine olsa yine yapardım)
filmin soundtracklarından biri. joaquin phoenix ve reese witherspoon kendi sesleri ile söylediği parça. işte sözleri:

go away from my window
leave at your own chosen speed
i'm not the one you want, babe
i'm not the one you need
you say you're lookin' for someone
who's never weak but always strong
to protect you and defend you
whether you are right or wrong
someone to open each and every door

chorus:
but it ain't me babe
no, no, no, it ain't me babe
it ain't me you're lookin' for, babe

go lightly from the ledge, babe
go lightly on the ground
i'm not the one you want, babe
i'll only let you down
you say you're lookin' for someone
who'll promise never to part
someone to close his eyes to you
someone to close his heart
someone to die for you and more

chorus

you say you're lookin' for someone
to pick you up each time you fall
to gather flowers constantly
and to come each time you call
and will love you for your life
and nothin' more

chorus"
Underrated'in allahı film inanılmaz akıcı ve güzeldi joaquin phoenix yine show yapmış . Reese witherspoon da harikaydı ve bu arada bence kendisi sarı yerine filmdeki saç rengini tercih etmeli ve son olarak kimse bana bu filmin nasıl oscar'a aday bile olmadığını açıklayamaz.
yıl 2013 ve bu filmi yeni izliyorum. bir yandan kayıp, diğer yandan umut veriyor insana. bazen canınız sıkılınca şöyle düşünüyorsunuz ve aydınlanıyor: "hala izlemediğim yüzlerce güzel film var."

bu da o kategoriye ait bir film.

witherspoon'un sesi güzelmiş dedirten film.

son sahnesiyle iki damla yaş akıtan film.
gerçek aşka, saf sevgiye güvenini kaybeden her bünyenin izlemesi elzem johnny cash'in gerçek hayat hikayesini anlatan; pek çok güzel film. filme dahası johnny cash'in anarşik varoluşunun ilham verici muhteşemliğine özel not olarak ;

--spoiler--
1968'de Folsom Hapishanesi tüm zamanların en popüler plağı oldu, Beatles'lardan bile fazla sattı...
--spoiler--
johnny cash in hayatını anlatan harika bir film.
başından sonuna kadar hiç durmadan devam eden bir efsane.
yıkılışı kalkışı durmayışı devam edişi.
abisi.babası.
en başından sonuna kadar johnny cash.
Joaquin Phoenix çok iyi bir oyunculuk sergilemiş ayrıca.

where is your line?
en ünlü johnny cash şarkısı olması muhtemeldir.
2005 yapımı, başrolde joaquin phoenix ve reese witherspoon'un olduğu, ünlü country müzisyeni Johny cash' in inişli çıkışlı hayatını anlatan keyifli bir film. Günümüze aitbir çok müzik tarzına, özellikle şarkı sözleri anlamında ön ayak olmuş bir adam Cash. Ve tabii ki June Carter. joaquin phoenix ile reese witherspoonise bu ikiliyi mükemmel canlandırmış, filmin başından sonuna değin bu karakterleri hissediyorsunuz. Şarkılar ve dönem dönem değişen tarzları dinlemesi, genç elvis'i vb. görmek güzel. iyi bir dönem ve karakter filmi.
johnny cash'in otobiyografisinin high fidelity deki siradan kahramanimizin neden basucu kitabi oldugunu anlamanizi sagliyor film.
unlulerin marjinal hayatlariyla yine dustuk yollara diyorsunuz once, sonra bir de bakmissiniz biz olagan insanlarin acilari, korkulari, kayboluslari, basari ve basarisizlik arasindaki uzun bekleyisleri, azmetmeleri, sevincleri, asklari cikmis karsiniza. amerikali contry/folk muzigin 1950 lerden beri degismez ismi cash in hayati hepimizin yanindan gectigi hayatlardan degil aslinda.
trajediyle erken yasta tanismanin agirligini omuzlarinda omru boyunca tasimak zorunda kalanlardan o.
siyahlar icindeki adam o, etrafini eglendirirken daimi kayboluslarinda 'vakti bitirmeye cabalayan' o; gitmedigi yol, sevmedigi kadin, ugramadigi sehir bulunmayan, arayisinda calmadigi kapi kalmayan, her evden 'yine olmadi' deyip kapiyi vurup cikan, 'gormek icin bakmayi bileceksin' derken esine, gitarinin ucunu bile goremeyen, varolusunu gereksiz oksijen tuketimi ve kendinden baska 'iyi' bir insanin varolma hakkini elinden alisi olarak gorecek kadar 'kayip' bir adam, inanmak isteyip neye inanacagini bilmeyen, inanmayi arayan, saskin ve sudan cikmis yerinde durmaz balik, hem olume yakinlastiranlarla kendi kendini yok etme birligi; hem de kendini yeniden sekillendiricek guc, eline formul tutusturulmayan, tesadufi bir sekilde baskalasmis ve farkliliklari hazmedeyim derken guzellesmis, sekerlenmis hayatin kahramani bir adam.

sahnede uzun sure siyahlar icinde cikiyor karsimiza .

'till things are brighter, i'm the man in black' man in black diye sarkilar soylerken hicbir seyin daha iyiye gitmeyecegine kendini kurdugunun farkinda mi?
hayatinin aski olarak tanimlayacagi onun kahramani, june carter ile tanisincaya kadar farkinda.
sonra ise umut ve umutsuzlugun koruklendigi, orta yolun bulunmadigi , bir ters bir duz gidilen, yuksek dozajli mutluluk ve mutsuzluklarla bir surec basliyor cash in hayatinda:
and then i see a darkness oh no, i see a darkness do you know how much i love you cause i'm hoping some day soon you'll save me from this darkness

june carter toplumun bosanmayi lanetlemek olarak gordugu donemdeki dul kadin sarkici. topluma ve ailesine karsi sorumluluklarini bir kenara itemeyip uzun sure baskalarinin uygun gorduklerinin ardindan kostursa da asla yuzeysel bir hayatin parcasi olmuyor.
makyaj kupu sahne performanslarinda bile ortaya cikan dogalligi, ictenligi, yasama azmiyle insanin icini isitiyor.
reese witherspoon un oyunculugu sapka cikartiyor; huzne karismis enerjiyi, ihtisamli durusun arkasindaki kucuk kadini, yumusak tavirlarin hakim oldugu; lakin gerekli durumlarda eli masali bir cadalozu barindiran karakteri pek guzel gozler onune seriyor.
kederi, sevinci oynamanin otesinde sarkilari seslendirken onlari yasamasi ve yasatmasiyla ise hayranlik topluyor:
"i go out on a party and look for a little fun but i find a darkened corner because i still miss someone love is a burning thing and it makes a fiery ring bound by wild desire i fell into a ring of fire i fell into a burning ring of fire i went down, down, down and the flames went higher and it burns, burns, burns the ring of fire"

binlerce hayranina, yuzlerce basarili konserine karsin hayatinin gereksizligini ve kendisinin basarisiz oldugu saplantisini paltosunun sol cebine diken cash hep 'dokunsaniz aglarim' der gibi bakiyor.
tanri'ya inanmanin yeterli olmadigi, onemli olanin kendine inanmak oldugu su hayatta cash kendine inanan gozleri june de gordugunde ise 'zamanin, son gunu getirmek icin tuketimi cagristirdigi yasam'i yeni bir anlami agirliyor.
sevdigini kazanmak icin verdigi mucadele once kendini kazanmaktan geciyor ve olaylar gelisiyor…

cash otobiyografisinde june icin sunlari soyluyor: "what june did for me was post signs along the way, lift me when i was weak, encourage me when i was discouraged, and love me when i was alone and felt unlovable."
kutu kutu uyusturucuyla beynini yok saydirmayi kayip dunyasinda varolma kaynagi edinen cash beyniyle savasi birakiyor, onunla yasamayi ogreniyor. nefret ettigi babasinin, guzel kahramanlik hikayelerini hatirlattigi gun ise gulumsuyorsun:
insan kendini kazanınca gecmis de anlasmaya katiliyor. seyirci icinden gectigi onlarca duygusal hallerden huzuru ve umutu son durak belleyip salondan agiza takilan enfes sarkilarla ayriliyor:

"as sure as night is dark and day is light i keep you on my mind both day and night and happiness i've known proves that it's right because you're mine, i walk the line"

ocak, 2006, paris
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar