vladimir vladimiroviç mayakovski

entry105 galeri1 video1
    75.
  1. 'olsun! yanıp kül olmuş bir yapıda da evsiz serseriler yaşar bazı!'

    'hayatın en hüzünlü anı, mevsimine kapıldığın kişinin bahçesinde açabilecek bir çiçek olmadığını anladığın andır.'

    Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
    2 ...
  2. 76.
  3. PANTOLONLU BULUT'DAN

    PANTOLONLU BULUT'dan (Giriş)

    Pelteleşmiş beyninizde
    kirden parlayan bir kanepede yan gelip yatan semiz bir uşak gibi

    hayal kuran düşüncenizi,
    kanlı bir yürek parçasıyla tedirgin edeceğim,
    dalga geçeceğim, geberesiye küstah ve zehir dilli.

    Tek bir ak saç yok ruhumda,
    yaşlılığın çıtkırıldımlığı yok onda!
    Dünyayı bozguna uğratarak sesimin gücüyle
    yürüyorum - yakışıklı,
    yirmi iki yaşında.

    Çıtkırıldımlar!
    Kemana yatırırsınız aşkı siz.
    Kabalar, onu trampete yükler.
    Fakat, tersyüz edebilir misiniz, kendinizi benim gibi,
    Öyle ki, dudaklar kalsın ortada, salt dudaklar!

    Çık da gel konuk odasından
    gel de bir adam tanı,
    kibirli, patiskadan ve melek soylu memur karısı.

    Sen ki dudaklar çevirirsin aynı kayıtsızlıkla,
    bir aşçı kadın nasıl çevirirse yemek kitabının sayfalarını...

    ister misiniz
    ten kudurtsun beni,

    - ve gök gibi, renk değiştirerek ansızın -
    ister misiniz
    öylesine yumuşayım, sevecen olayım ki öylesine
    hani, erkek değil de, pantolonlu bir bulut desinler bu!

    inanmıyorum çiçekli Nice diye bir yerin var olduğuna!
    Benimle göklere çıkarılacaktır yeniden
    hastane gibi bayatlamış erkekler,
    ve atasözleri gibi yıpranmış kadınlar da...

    Vladimir MAYAKOVSKI

    Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU
    1 ...
  4. 77.
  5. ŞAiR iŞÇiDiR

    Bağırırlar şaire:
    "Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
    Şiir de ne?
    Boş iş.
    Çalışmak, harcınız değil demek ki..."
    Doğrusu
    bizler için de
    en yüce değerdir çalışmak.
    Ve kendimi
    bir fabrika saymaktayım ben de.
    Ve eğer
    bacam yoksa
    işim daha zor demektir bu.
    Bilirim
    hoşlanmazsınız boş lâftan
    kütük yontarsınız kan ter içinde,
    Fakat
    bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
    Kütükten kafaları yontarız biz de.
    Ve hiç kuşkusuz
    saygıdeğer bir iştir balık avlamak
    çekip çıkarmak ağı.
    Ve doyum olmaz tadına
    balıkla doluysa hele.
    Fakat
    daha da saygıdeğerdir şairin işi
    balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
    Ve doğrusu
    işlerin en zorlusu
    yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
    su vermektir kızgın demire.
    Fakat kim
    aylak olduğumuzu söyleyerek
    sitem edebilir bize;
    Beyinleri perdahlıyorsak eğer
    dilimizin eğesiyle...
    Kim daha üstün, şair mi?
    yoksa insanlara
    Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
    ikisi de.
    Yürek de bir motordur çünkü
    ve ruh, onun çalıştırıcısı.
    Eşitiz bizler
    şairler ve teknisyenler.
    Vücut ve ruh emekçileriyiz
    aynı kavganın içinde
    Ve ancak ortak emeğimizle
    bezeriz evreni
    marşlarımızı gümbürdeterek
    Haydi!
    laf fırtınalarından
    ayıralım kendimizi
    bir dalgakıranla.
    iş başına!
    Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
    Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
    değirmene yollansın dosdoğru!
    Unculuğa!
    Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!

    Vladimir MAYAKOVSKI

    Çeviren : Ataol BEHRAMOĞLU
    0 ...
  6. 78.
  7. BiLiRiM GÜCÜNÜ SÖZCÜKLERiN

    Bilirim gücünü sözcüklerin, o çınlayan sözcüklerin ben;
    onların değil, o yığınları coşturan, kendinden geçiren,
    başka sözcüklerin gücünü, çıkarıp ölüleri topraktan
    tabutları meşeden adımlarla götürenlerin her zaman.

    Gün olur okunmadan, basılmadan atılırlar da sepete,
    bir çıktıları mı oradan gemi azıya alırlar elbette,
    gümgüm öterler yüzyıllar boyu, tırmanıp gelen trenlerdir
    öpüp yalamağa nasır tutmuş ellerini şiirin bir bir.

    Bilirim gücünü sözcüklerin. Esip geçmiş de bir rüzgâr
    bir halayın topraklarına düşmüş taçyapraklarıdır bunlar.
    insandır bütün ruhu, dudakları ve bütün iskeletiyle.

    Vladimir MAYAKOVSKI

    Çeviren : Sait MADEN
    0 ...
  8. 79.
  9. OMURGANıN KAVALı

    Dumanlar içinde mavi olmayı unutan
    gökyüzü,
    paçavralar giyinmiş
    sığıntı gibi bulutlar,
    son aşkımla tutuşacaksınız bütün!
    Sevinç çığlıklarımla bastıracağım
    ordular
    gürültünüzü!
    Siz ki bir yuvanın sıcaklığını unutmuşsunuz,
    dinleyin !
    Ve çıkın artık siperlerden:
    bitirmeseniz de olur
    savaşı..
    Ne en korkunç dövüşlerin,
    ne de
    kan tüten yaraların en derini
    solduramaz aşk sözlerini!
    Bilmez olur muyum hiç
    sevgili Almanlar!
    Dudaklarınızın ucunda hep
    Goethe'nin
    Gretchen'i var...
    Ama o,
    yüzyıllardır sayıkladığınız
    tombul
    pembe tenli kız,
    neme gerek benim!
    Seni söylüyorum türkülerimde
    şimdi ben,
    makyajlı
    kızıl saçlı sevgilim!
    Bu kasatura uçları gibi
    sivri
    günlerden,
    yaşadığımız,
    yüzyılların sakalı ağardığında
    kalacak olan
    sensin yalnız!
    Bir de ben...
    o kentten
    bu kente...
    senin ardında!
    Londra'nın
    kalın
    sisinde yitirsem seni,
    alev dudaklarıyla
    gece lambalarının
    gene de uzanır
    öperim..
    ............................................
    Dalgın
    ve hüzünlü,
    köprüden geçsen:
    "Aşağısı da güzel" diye düşünerek,
    "Ve ölmek
    de belki güzeldir !" diyerek,
    bil ki benim
    köprünün altında akan,
    benim la Seine,
    benim çağıran seni
    çürümüş dişlerini göstererek..
    ...............................................
    Güçlüyüm ben,
    gerekliyim çünkü onlara.
    "Sıran geldi!"
    deseler günün birinde,
    savaşa itseler beni,
    vurulsam:
    Kan değil
    adın fışkırır
    yırtık dudaklarımdan..
    ister
    taç giydirsinler,
    ister -
    se Sainte - Hélène 'e sürsünler:
    Hayat fırtınalarının dalgalarını
    gene de
    ben
    mühürlerim!
    Ellerim
    kelepçelidir evet
    ama evrenin
    tahtıdır yerim!
    Siz
    ürkek çocukları
    hüznün,
    ve siz
    gökyüzünün
    mavi olduğunu unutanlar!
    Dinleyin artık
    susun da!
    Belki de
    son
    aşkıdır
    bu
    gökyüzünün:
    onulmaz yarası
    kanar da kanar
    veremli ciğerlerimin dokusunda.


    Vladimir MAYAKOVSKI

    Çeviren : Attilâ TOKATLI
    1 ...
  10. 80.
  11. SON MEKTUP

    (Şairin cesedinin yanında bulunmuştur)

    Hepinize!..
    işte ölüyorum. Kimseyi suçlamayın bundan ötürü. Hele dedi-
    kodudan, unutmayın ki, merhum nefret ederdi.
    Anacığım, kardeşlerim, yoldaşlarım! Bağışlayın beni. iş değil
    bu, biliyorum (kimseye de öğütlemem),ama benim için başka bir çı-
    kar yol kalmamıştı.
    Lili, beni sev.
    Hükümet Yoldaş! Ailem : Lili Brik, anam, kız kardeşlerim ve
    Veronika Vitoldovna Polonkaya' dan ibarettir. Yaşamlarını sağlar-
    san, ne mutlu bana..
    Bitmemiş şiirleri Brik'lere verin, ne lâzımsa onlar yapar.
    "Bir varmış bir yokmuş"
    derler hani :
    Aşkın küçük sandalı
    hayat ırmağının akıntısına
    kafa tutabilir mi!
    Dayanamayıp parçalandı işte sonunda...
    Acıları
    mutsuzlukları
    karşılıklı haksızlıkları
    h a t ı r l a m a y a b i l e d e ğ m e z :
    Ödeşmiş durumdayız kahpe felekle.
    Ve sizler mutlu olun
    yeter.



    Vladimir MAYAKOVSKI

    Çeviren : Attilâ TOKATLI
    0 ...
  12. 81.
  13. mayakovski için yapılan şarkı 'guten morgan mayakoski', çok güzeldir.

    1 ...
  14. 82.
  15. 83.
  16. 84.
  17. kesinlikle insan değildir arkadaş. yok böyle bir adam nasıl oluyor da... gerçi herhalde o zamanın ruhu çok farklıydı. bu şekilde açıklanabilir dahi şairin neden devrim peşinde koştuğu..

    omurganin kavali

    dumanlar içinde mavi olmayı unutan
    gökyüzü,
    paçavralar giyinmiş
    sığıntı gibi bulutlar,
    son aşkımla tutuşacaksınız bütün!
    sevinç çığlıklarımla bastıracağım
    ordular
    gürültünüzü!
    siz ki bir yuvanın sıcaklığını unutmuşsunuz,
    dinleyin !
    ve çıkın artık siperlerden:
    bitirmeseniz de olur
    savaşı..
    ne en korkunç dövüşlerin,
    ne de
    kan tüten yaraların en derini
    solduramaz aşk sözlerini!
    bilmez olur muyum hiç
    sevgili almanlar!
    dudaklarınızın ucunda hep
    goethe'nin
    gretchen'i var...
    ama o,
    yüzyıllardır sayıkladığınız
    tombul
    pembe tenli kız,
    neme gerek benim!
    seni söylüyorum türkülerimde
    şimdi ben,
    makyajlı
    kızıl saçlı sevgilim!
    bu kasatura uçları gibi
    sivri
    günlerden,
    yaşadığımız,
    yüzyılların sakalı ağardığında
    kalacak olan
    sensin yalnız!
    bir de ben...
    o kentten
    bu kente...
    senin ardında!
    londra'nın
    kalın
    sisinde yitirsem seni,
    alev dudaklarıyla
    gece lambalarının
    gene de uzanır
    öperim..
    ............................................
    dalgın
    ve hüzünlü,
    köprüden geçsen:
    "aşağısı da güzel" diye düşünerek,
    "ve ölmek
    de belki güzeldir !" diyerek,
    bil ki benim
    köprünün altında akan,
    benim la seine,
    benim çağıran seni
    çürümüş dişlerini göstererek..
    ...............................................
    güçlüyüm ben,
    gerekliyim çünkü onlara.
    "sıran geldi!"
    deseler günün birinde,
    savaşa itseler beni,
    vurulsam:
    kan değil
    adın fışkırır
    yırtık dudaklarımdan..
    ister
    taç giydirsinler,
    ister -
    se sainte - hélène 'e sürsünler:
    hayat fırtınalarının dalgalarını
    gene de
    ben
    mühürlerim!
    ellerim
    kelepçelidir evet
    ama evrenin
    tahtıdır yerim!
    siz
    ürkek çocukları
    hüznün,
    ve siz
    gökyüzünün
    mavi olduğunu unutanlar!
    dinleyin artık
    susun da!
    belki de
    son
    aşkıdır
    bu
    gökyüzünün:
    onulmaz yarası
    kanar da kanar
    veremli ciğerlerimin dokusunda.
    0 ...
  18. 85.
  19. başka bir dünya mümkün; ama benim için değil. elleri nasırlı emekçiler, bağışlayın beni.
    vladimir mayakovski.
    2 ...
  20. 86.
  21. sovyet pasaportu üzerine

    "Şu memur zihniyetini
    bir kurt bir kuzuyu paralar gibi
    paralamak isterdim,
    ve en ufak bir saygı duymadım
    bu cinsten belgelere
    ömrüm boyunca
    ve cehenneme kadar
    yolu var
    tüm evrakların derdim.
    Ama bu... bu başka...
    Ve daima
    gururla çekip çıkaracağım
    ceplerimden
    pasaportumu:
    Iyi okuyun sayın baylar:
    ve gıpta edin:
    Yanılmıyorsunuz evet
    Sosyalist bir ülkenin
    Yurttaşıyım ben."
    2 ...
  22. 87.
  23. ...ağzı hiçbir bıçağın,
    bakışların kadar senin
    kesemez beni.
    yarın unutacaksın
    seni taçlandırdığımı,
    ve yakıp tükettiğimi
    çiçeklenmiş bir ruhu
    aşkla.
    ve uçarı günlerin fırtınalı karnavalı
    dağıtacak
    sayfalarını kitaplarımın.
    sözlerimin kurumuş yaprakları mı
    durduracak seni
    çırpınan soluğuyla?
    bırak hiç değilse
    son bir sevgi dalgası sereyim
    beni bırakıp giden adımlarının altına.
    mayakovski
    1 ...
  24. 88.
  25. ataol behramoğlu nun çevirisiyle...

    şair işçidir

    bağırırlar şaire:
    "bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
    şiir de ne?
    boş iş.
    çalışmak, harcınız değil demek ki..."
    doğrusu
    bizler için de
    en yüce değerdir çalışmak.
    ve kendimi
    bir fabrika saymaktayım ben de.
    ve eğer
    bacam yoksa
    işim daha zor demektir bu.
    bilirim
    hoşlanmazsınız boş lâftan
    kütük yontarsınız kan ter içinde,
    fakat
    bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
    kütükten kafaları yontarız biz de.
    ve hiç kuşkusuz
    saygıdeğer bir iştir balık avlamak
    çekip çıkarmak ağı.
    ve doyum olmaz tadına
    balıkla doluysa hele.
    fakat
    daha da saygıdeğerdir şairin işi
    balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
    ve doğrusu
    işlerin en zorlusu
    yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
    su vermektir kızgın demire.
    fakat kim
    aylak olduğumuzu söyleyerek
    sitem edebilir bize;
    beyinleri perdahlıyorsak eğer
    dilimizin eğesiyle...
    kim daha üstün, şair mi?
    yoksa insanlara
    pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
    ikisi de.
    yürek de bir motordur çünkü
    ve ruh, onun çalıştırıcısı.
    eşitiz bizler
    şairler ve teknisyenler.
    vücut ve ruh emekçileriyiz
    aynı kavganın içinde
    ve ancak ortak emeğimizle
    bezeriz evreni
    marşlarımızı gümbürdeterek
    haydi!
    laf fırtınalarından
    ayıralım kendimizi
    bir dalgakıranla.
    iş başına!
    canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
    ve ağzıkalabalık söylevci takımı
    değirmene yollansın dosdoğru!
    unculuğa!
    değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!
    0 ...
  26. 89.
  27. ozanım ben. şiire verdim kendimi. bu nedenle yazıyorum. sevmem, kumarcılığım, kafkasya'nın güzellikleri - bütün bunlar sözcüklerin birikip dibe çökmesinden gelir.
    1 ...
  28. 90.
  29. nazım'ı biçim ustası sayabileceğimiz şair-ozan.
    aynı zamanda; ustasının intiharına dayanamayıp intihar etmiştir. sonsöz'ü okunmalıdır.
    0 ...
  30. 91.
  31. "babamın ölümü. bir parmağını delmişti (kağıtlar iğnelerken). kan yangısı. o günden beri ödüm kopar iğnelerden."

    "mapushanede Sanin ( Artzibaşef'in açık saçık bir romanı) okuma fırsatı geçmişti elime, şaşakalmıştım. nedendir bilmem, her mapushanede var bu kitaptan. ruhun kurtuluşuna yarıyor anlaşılan."

    "öyle çıtkırıldım olurum, öyle incelirim ki
    çıkarım insanlıktan, dönerim pantolonlu bir buluta!"
    1 ...
  32. 92.
  33. sinemayla da yakın ilişki içerisinde olan şair. sinema ve sinema adlı kitabında, sinema ile ilgili olarak şunları söylemiştir kendisi:

    --spoiler--
    sizin için sinema, bir gösteri. benim içinse neredeyse dünyayı kavrama biçimi. sinema, devrimin taşıyıcısı, yazının yenilikçisi, estetiğin yıkıcısı, yüreklilik, sporculuk ve düşünce dağıtımcısıdır. ama bugün sinema hastalıklı. kapitalizm, gözlerini altınla boyadı. kurnaz girişimciler, elinden tutup, istedikleri yere sürüklüyorlar onu. gözü yaşlı küçücük konularla yürekleri titretip ceplerini dolduruyorlar. bu sona ermeli artık. komünizm, sinemayı madrabaz bekçilerin elinden kurtarmalı. gelecekçilik, yavaşlığı buharlaştırmalı. yoksa yalnızca amerika'dan ithal edilmiş step dansları ya da mosjukin'in bitip tükenmez yaşlı gözleri kalacak bize. ve bunların ikisi de birbirinden sıkıcı.
    --spoiler--

    belli başlı sinema çalışmaları:

    1913- şan şöhret peşinde (senaryo)
    1914- 13 numaralı fütürist kabarede dram (oyuncu)
    1918- para için doğmamıştı(senaryo), (jack london'un martin eden uyarlaması)
    1920- cephede(senaryo)
    0 ...
  34. 93.
  35. bana şiiri sevdiren güzel şair:
    "ama ben
    ben
    kendi kendime boyun eğdirdim
    kendi türkümün
    gırtlağını
    çiğnedim,"
    0 ...
  36. 94.
  37. 5 yıl önce okul kütüphanesinde takip ettiğim dergilerin birinde rastlamıştım o şiirine. bende yeri çok çok ayrı olan, hayatımın dönüm noktasında bana ışık tutmuş şiirin şairidir.
    1 ...
  38. 95.
  39. " her şey bitti, her şey bitti, her şey bitti!
    yanıt ver şimdi,
    yalanın bin çeşidiyle
    yoruldum artık
    (nasıl geriye dönebilirim bu durumda?)
    yeni açılan iki mezar gibi gömülü yüzünde gözler.

    mezarlar genişliyor
    dibi yok derinliğin.
    inanıyorum
    düştüğüme günlerin tribününden.
    bir ip gibi gerdim ruhumu uçuruma,
    ve dengeliyor onu, oynuyorum sözcüklerle. "
    2 ...
  40. 96.
  41. Pantolonlu Bulut

    Düşünceniz
    Sünepe beyninizde yatar ya miskin miskin
    Yağ bağlamış bir uşak yatar gibi pis bir yatakta
    Çileden çıkararak kanlı paçavralarıyla yüreğimin
    Alaya alacağım onu, hınzır ve hayta

    Ne gönlüme tek bir ak düştü,
    Ne ihtiyar bir sevecenlik başımda!
    Tuttu bütün dünyayı sesim, o korkunç gümbürtü;
    Yakışıklı yürürüm şimdi
    Yirmi iki yaşımda.

    Siz çıtkırıldımlar!
    Kemanlara geçirenler sevdayı.
    Siz geçiren hamhalatlar dümbeleklere.
    Derinizi kolaysa tersyüz edin benim gibi,
    Ortada baştan aşağı dudaklar kalsın bir kere!

    Gelin de görün –
    Melekler takımında görevli bir hanım var salonda,
    Keten gibi düzgün.
    Ahçı nasıl çevirirse yemek kitabını
    Dudaklar çeviriyor yollu yordamlı o da.

    isterseniz
    Ben çılgına dönerim tenden,
    -ya da renk değiştiren bir gök gibi ufukta-
    isterseniz öyle çıtkırıldım olurum öyle incelirim ki
    çıkarım insanlıktan, dönerim pantolonlu bir buluta!

    inanıyorum çiçekler içindeki bir Nis’e!
    Yine herkes benim yüzümde tafra sahibi,
    Bir hastane gibi köhne erkekler de,
    Yıpranmış kadınlar da bir atasözü gibi.

    Vladimir Vladimiroviç Mayakovski
    2 ...
  42. 97.
  43. Şair işçidir

    Bağırırlar şaire:
    'Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
    Şiir de ne?
    Boş iş.
    Çalışmak, harcınız değil demek ki...'
    Doğrusu
    bizler için de
    en yüce değerdir çalışmak.
    Ve kendimi
    bir fabrika saymaktayım ben de.
    Ve eğer
    bacam yoksa
    işim daha zor demektir bu.
    Bilirim
    hoşlanmazsınız boş lâftan
    kütük yontarsınız kan ter içinde,
    Fakat
    bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
    Kütükten kafaları yontarız biz de.
    Ve hiç kuşkusuz
    saygıdeğer bir iştir balık avlamak
    çekip çıkarmak ağı.
    Ve doyum olmaz tadına
    balıkla doluysa hele.
    Fakat
    daha da saygıdeğerdir şairin işi
    balık değil, canlı insan yakalamadayız çünkü.
    Ve doğrusu
    işlerin en zorlusu
    yanıp kavrularak demir ocağının ağzında
    su vermektir kızgın demire.
    Fakat kim
    aylak olduğumuzu söyleyerek
    sitem edebilir bize;
    Beyinleri perdahlıyorsak eğer
    dilimizin eğesiyle...
    Kim daha üstün, şair mi?
    yoksa insanlara
    Pratik yarar sağlayan teknisyen mi?
    ikisi de.
    Yürek de bir motordur çünkü
    ve ruh, onun çalıştırıcısı.
    Eşitiz bizler
    şairler ve teknisyenler.
    Vücut ve ruh emekçileriyiz
    aynı kavganın içinde
    Ve ancak ortak emeğimizle
    bezeriz evreni
    marşlarımızı gümbürdeterek
    Haydi!
    laf fırtınalarından
    ayıralım kendimizi
    bir dalgakıranla.
    iş başına!
    Canlı ve yepyeni bir çalışmadır bu.
    Ve ağzıkalabalık söylevci takımı
    değirmene yollansın dosdoğru!
    Unculuğa!
    Değirmen taşı döndürmeye laf suyuyla!

    en sevdiğim şiiridir.
    2 ...
  44. 98.
  45. "yuceltin beni!
    esit degilim ben hicbir buyuk kisiye.
    ustune var olan her seyin,
    yaziyorum hic diye."
    2 ...
  46. 99.
  47. “Aşkın küçük sandalı / hayat ırmağının akıntısına kafa tutabilir mi! / Dayanamayıp parçalandı işte sonunda…”
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük