Duyuyor musunuz?
Duyuyor musunuz bu at kisnemelerini?
Duyuyor musunuz?
Duyuyor musunuz otomobillerin ulumasini?
Bunlar
yikanmaya giden kentlilerdir Onun bereketinde.
Bir insan batakligi tüm.
Sürüklüyor beni kalabalik
rastgele bir yere
saskin, süklüm püklüm.
Dizginlere asiliyorum bense,
eteklere,
etekliklere.
Bu gördügüm de ne?
Sen misin?
Oraya mi götürüyorlar?
Yalan, zindikça bir küfür!
Gözümün bebegini kan bürümüstür
kizil feneri gibi
kerhanelerin.
Niçin sen ama?
Dur!
bildigim daha tatli zevkler var!
Ulu ormaninda kirpiklerin yok bir kimildama.
Dur!
Geçti gitti bile...
Iste oralarda, basi baslar üstünde.
Isildiyor kafatasi,
bir kundura dense yeri,
dazlak,
piril piril cilali deri.
Ancak
son bogumu üstünde
yüzük parmaginin
üç pirlanta yaninda
bir iki tüy var
dikilmis.
Yaklasiyor yosma, görüyorum.
Egiliyor öpmek için elini.
Dudaklari fisildiyor
küçük tüyler arasinda
birine 'küçük flütüm' deyip,
birine 'küçük bulutum'
üçüncüsüne de
isitilmemis, ünlü bir ad vererek
yaratmakta oldugum.
Saat Bir'i geçti. Yatmış olmalısın
Samanyolu, geceye doğru gümüş gibi akarken...
Acelem yok; ışık hızıyla giden telgraflar varken
Seni uyandırmak ya da rahatsız etmek için hiçbir sebebim yok.
Ve, hayatın son bulduğunu söylediler.
Aşk teknesi, günlük angaryalara çarparak parçalanırken.
Şimdi Ben ve Sen dengiz. Ne gereği var o halde
Karşılıklı yeminleri, acıları, yaraları eşitlemekle uğraşmanın.
Nice diyarlar var dünyada sessiz ve sakin.
Gökyüzünü yıldızların armağanıyla sarmalarken gece.
Bu saatlerde, yıldızlardan biri işaret etmek için yükselir
Asırları, tarihi ve tüm kainatı.
(14 nisan 1930'da intihar etmeden önce yazdığı bir şiir. şair'in intihar notu bu şiirin orta kısmının biraz değiştirilmiş halidir)
(çeviri konusundaki tavsiyelere açığım)
(21 ağustos 07 güncellemesi ile yeniden, daha okunur hale getirdim. keyfi değişiklikler yaptım. şiir yetersiz çevirim nedeniyle zaten farklılaşmıştı, şimdi bambaşka bir hâl aldı.
**
orijinal hal: 03.12.2006 19:43
bilmem kaçıncı gözden geçirme: 19.02.2007 11:04)
Mayakovski'nin hayatı mütemadi bir kavga seyrinden ibarettir. Hayatlarında dövüşenlerin isimleri, ölümlerinden sonra da, sağ kalan düşmanlarıyla kavgada devam ederler... Mayakovski'nin arkada kalan ismi ve eserleri daha uzun seneler büyük inkılabın düşmanlarıyla çarpışacaktır...
Mayakovski'nin şiiri ile benim şiirim arasında ortak olan şey, öncelikle, şiir ile nesir arasındaki kopukluğun aşılması; ikinci olarak çeşitli türler arasında kopukluğun aşılması; üçüncüsü, şiire siyasa dilinin getirilmesidir.
Fakat biçimlerimiz farklıdır onunla. Mayakovski öğretmenimdir, fakat onun gibi yazmıyorum ben.
Moskova'daki öğrenim döneminde ben de Mayakovski gibi bir tribün şairiydim. Şiirlerim bir nefesli çalgılar orkestası gibiydi. Topluluk önünde okuyordum onları. *
kapitalizmin menfaat ve para odaklı teşvik sistemi yerine, inandığı değerler uğruna kişisel istek, gönüllülük ve emeğin halk için olduğuna inandı. eserleriyle, yapıtlarıyla, meydana getirdiği afişlerle bunu ortaya koydu.
"size bildiriyorum
dahi olup olmadığım,
önemli değil,
elveda dedim boş işlere
cesaret ettim rosta kesimine girmeye"
diyerek, insanları rosta'ya, rus telgraf ajansındaki çalışmalara davet ediyordu.
kısacası, paranın buyurganlığı ve tanrılığı yerine, sanat ile "çalışın!" diyordu.
A CLOUD in trousers
--
"your thought,
musing on a sodden brain
like a bloated lackey on a greasy couch.
i'll taunt with a bloody morsel of heart;
and satiate my insolent, caustic contempt.
no grey hairs streak my soul,
no grandfatherly fondness there!
i shake the world with the might of my voice,
and walk -- handsome,
twentytwoyearold.
tender souls!
you play your love on a fiddle,
and the crude club their love on a drum.
but you cannot turn yourself inside out,
like me, and be just bare lips!
come and be lessoned --
prim officiates of the angelic league,
lisping in drawing-room cambric.
you, too, who leaf your lips like a cook
turns the pages of a cookery book.
if you wish,
i shall rage on raw meat;
or, as the sky changes its hue,
if you wish,
i shall grow irreproachably tender:
not a man, but a cloud in trousers!
i deny the existence of blossoming Nice!
again in song I glorify
men as crumpled as hospital beds,
and women as battered as proverbs"
umut
doldur yüreğime
kan doldur kabarıncaya kadar damarlarım!
tepeleme fikirler sok kafa tasıma!
yaşadım ben
sonuna kadar yaşamadım daha hakkım var
ve sevmedim bu dünyada hakkım olanı sonuna kadar...
bir devdim ben
devdim ama
neye yarar?bir pirede yapardı yaptığım işleri:
katlanmış bir gözlük misali kılıf-odamda
sabahtan akşama kadar dizeler yazdım...
oysa bir alay şey gelirdi elimden ve hazırım hepsini bedava yapmaya
ortalık siler süpürür
çamaşır yıkarım
elbise fırçalar
düğme dikerim
gözcülükde galir elimden
nöbet tutarım.
kapıcı yerinede kullanabilirsiniz beni
isterseniz tabi...
kapıcı denen şey
sanırım
sizde de vardır?
şen şakrak biriydim ben
ama söyleyin neye yarar bu sevinç
insanlar sınırsız bir acınınortasında yüzerken?
dişler
ısırmak için gösterildi benim çağımda
eller
kırılmak için.
nasıl acı çekilir
bunu siz
nerden bileceksiniz!
diyeceğim şu ki...
bir maskarada bazan işinize yarayabilir
modası geçmiş şiirler yazan
teşbihli meşbihli
el çabukluğu marifet
kime niyet kime kısmet misali dizeler döken bir maskara-şair...
bir hünerim daha vardır:
sevmesini bilirim
ama karıştırmayalım bunu hiç!
canınmı yandı oğlum?
beter ol!
ama ben hayvanları da severim
sanırım sizde de vardır hayvan hayvanat bahçelerinde?
bekçi diye alın beni
ne olur
hayvan bekçisi...
bayılırım hayvanlara
inanın...
fino köpeğiniz de mi yok
bizim fırıncının ki gibi örneğin?
ne şeker şey bilseniz
yesin diye söküp çıkarır kendi yüreyinizi verirdiniz...
Rus Edebiyatı'nda heceleri kısaltıp orijinal sesler yaratma yoluyla oluşturulan"fütürizm" akımını deneyen ve bu yönüyle hem dünya çapında ses getiren, hem de Nazım Hikmet'in şiirinin oluşumunda önemli bir basamak noktası olan şair.
ne hikmet ki yine sonraları aklına yatmadığı bazı fikirlere karşı çıktığı için rus komünist partisinden çıkmak istemiş, kendisine ölüm tehditleri gelince de intihar etmiştir. sebebi aşk falan değildir. konuyla ilgilenenler rus kaynaklarına bakabilir. yazıktır.
--spoiler--
1916'da bilicisiydim sonumun
ve şunları kazıdım
şerareler çıkaran parmaklarımla
her kapıya:
"mayakovski sokağı derler
bin yıldan beri bu sokağa
canına kıydığı yer burası işte
sevgilisinin kapısında"
ödeşmiyorum seninle
sevgili yaşam,
uzlaşmıyorum da
"ruhumda benim yok tek ağırmış tel,
ve ihtiyarca bir sevecenlik yok ruhumda!
dünyayı sarsa sarsa sesimin kudretiyle,
yürüyorum-- -- yakışıklı
yirmi iki yaşımda"
"sevimli baylar!
onarın ruhumu sil baştan
onarın da su sizmasin boşluk içeri
hakaret mi demektir tukruk? nerden bileyim
kupkuru bir kadin gibiyim taştan
sağdılar beni bir temiz
sevimli baylar
dilerseniz
önemli bir ozan dansedecek şimdi yavaştan."
Dumanlar içinde mavi olmayı unutan
gökyüzü,
paçavralar giyinmiş
sığıntı gibi bulutlar,
son aşkımla tutuşacaksınız bütün!
Sevinç çığlıklarımla bastıracağım
ordular
gürültünüzü!
Bağırırlar şaire:
"Bir de torna tezgâhı başında göreydik seni.
Şiir de ne?
Boş iş.
Çalışmak, harcınız değil demek ki."
Doğrusu
bizler için de
en yüce değerdir çalışmak.
Ve kendimi
bir fabrika saymaktayım ben de.
Ve eğer
bacam yoksa
işim daha zor demektir bu.
Bilirim
hoşlanmazsınız boş lâftan
kütük yontarsınız kan ter içinde,
Fakat
bizim işimiz farklı mı sanırsınız bundan:
Kütükten kafaları yontarız biz de.
ve intihar...
hepinize! ölüyorum, ama kimseyi suçlamayın bu yüzden. dedikodu etmeyin. merhum nefret ederdi bundan.
anneciğim, babacığım, yoldaşlarım; bağışlayın beni, iş değil bu (kimseye de salık vermem), ama başka bir çıkar yol da kalmamıştı benim için. lili, sev beni.
hükümet yoldaş, ailem şu kişilerdendir: lili brik, annem, bacılarım ve veronika vitoldovna polonskaya. geçimlerini sağlarsan ne mutlu bana.
bitmemiş şiirleri brik'lere verin, bulunursa.
iş işten geçmiş ola derler ya hani,
günlük yaşamın akıntısına çarparak parçalandı aşk teknesi de.
yaşamaktan alacağım ne kaldı ki?
artık anımsamak boşuna
acıları,
felaketleri,
karşılıklı haksızlıkları.
sizler mutlu yaşayın yeter.
AŞK
Bir olasılıktır evet
gene de bir olasılıktır
ki hayvanat bahçesinin bir dönemecinde
göz açıp kapayıncaya kadar
çıkar birdenbire ortaya
ve salınır da salınır
- o da hayvanları severdi hep -
salınır gülümseyerek
çekmecemdeki fotoğrafta gülümsediği gibi.
evet,
bakarsın gülümseyiverir.
Ve güzeldir o
diriltmeye değecek kadar güzeldir.
Ve sizin Otuzuncu Yüzyılınız
bizi paramparça eden hiçleri
aşacaktır şüphesiz.
Ve bundan böyle derim ki
sevmediğimiz ne varsa sonuna kadar
sevelim
acısını çıkarırcasına&.
Dirilt beni
günlük hayatın o saçma
o ahmakça yanını reddedip
seni bir şair gibi
bekledim diye
dirilt beni
sadece bunun için dirilt!
Dirilt beni
en doğal hakkımı istiyorum!
o hizmetçi- aşk olmasın diye artık
evlenmeler
zinalar
başlıklar olmasın diye
ve aşk
iki kişilik yataklardan
öfkeyle fırlayıp
bütün evren boyunca
salına salına dolaşsın diye
dirilt
dirilt insanlar
acıyla soysuzlaşan gün ışığını
artık ağlayarak dilenmesinler diye
dirilt beni.
Dirilt ki
''yoldaşlar'' diye kopan ilk çağrıda
Tüm insanlar doğrulsun
Köpek yuvasını andıran evlerden
kurtulmuş yaşamak için.
Dirilt
evet
dirilt ki
bundan böyle
aile
denen şey
baba
hiç değilse tüm evren
ana hiç değilse yeryüzü olsun*