avusturya nın başşehri olan viyana şatoları dev gösteri salonları ve parklarıyla meşhurdur.. altın strauss heykeli görülmeye degerdir.. bunun dışında şehir merkezindeki maria hilfer caddesi sabahtan akşama kadar gezilecek bir yerdir bu cadde ring caddesine baglanıp eski viyanayı oluşturmaktadır.. kuşatıp ta alamadığımız viyana nın aslında bugunki kadar buyuk bir sehir olmadığını da belirtmek isterim
viyana'nın en güzel yanı, insanların hala o tarihin içinde, o binalarda yaşıyor olmaları. tarihleriyle bağlarını sıkı tutmuşlar, takdir edilesi bi durum
budapeşte ve pragla beraber mimari açıdan avrupanın en güzel şehirlerinden birisi.kesinlikle koruduğu tarihi dokusu,şehre daima hüzün veren tuhaf iklimiyle insanı melankolik bir havaya sürükleyen,sonbaharda ziyaret edilmezse kendisini asla tam olarak hissedemeyeceğiniz orta avrupa şehri.gerekli yerleri ziyaret etmek dışında iki şey yapılmadan dönülmez bu şehirden.zamanınız kısaysa şnitzel yemeden,eğer zamanınız varsa vals öğrenmeden asla geri dönülmemeli.
"türkenkugel" sokagini gördügümde cok sasirdigim, ayrica efes müzesinin bulundugu evet izmir efesten alinip konulan eserlerin sergilendigi bir müzeye 8 euro verip gezilesi bir müzeye sahip, pazar günleri gazetelerin sokak baslarina direklere asilip yaninada paralarin atilmasi icin kumbara tarzi birsey konulan ve görüldügünde acaba buna para atan varmidir dedittiren ilginc bir avrupa sehri
Avrupa`nin kültür ve sanat baskenti, 5 yildir üniversite egitimim nedeniyle bulundugum, türklere karsi önyargilarin yogun oldugu sehir. Cok güzel mutlaka ziyaret edilmesi gereken sehir.
insana gerçekten avrupada olduğunu hissettiren, mimarisi, caddeleri, doğal güzellikleriyle insanı büyüleyen, çikolatalarıyla ünlü avusturya' da gerçekten harika çikolatalar yiyebileceğiniz bir çok market barındıran, etrafınızda pek çok türkle karşılaşabileceğiniz ve bir o kadar da başı kapalı kişiye rastlayabileceğiniz, kliselerinin mimarisiyle de bir çok kliseden farklı olan, merkezinde 'müzeler caddesi' şeklinde adlandırılabilecek bir caddesi ve onlarca müzesi olan ( ki bu müzelerin içinde gerçekten enteresan örnekler mevcuttur, müzik müzesi ya da heykel müzesi gibi), hala büyük özenle korunan müthiş mimarisi ve içindeki öyküleriyle avusturya ve macaristanın ileri gelen üyelerinin barındığı sarayı görülmeye değer olan, ünlü besteci mozart' ın vakti zamanında yaşadığı ve taşındığı 13 evden birinin bulunduğu ve 'mozart hause' ismiyle geziye açık olduğu ( ki bu küçük müze tarzındaki ev gerek belgeleri ve gerekse gösterileri ile mozart' ı yakından ve bilinmeyen yönleriyle tanıtıyor), mezarlığında mozart, Ludwig van Beethoven ve bir çok ünlü müzisyenin yattığı( ki bunlar dışında pek çok ünlü kişide bu mezarlıktadır) inanılmaz güzel ve gittikten sonra mutlaka akılda kalacak olan inanılmaz pahalı başkent.
Viyana kuşatmasında Osmanlı ordusunun dağılmadan önceki son muharebesini yaptığı yerde şu anda bir park vardır. Bu parkın adı türkenschantzplatz olup, türkçesi türkleri püskürtme meydanı anlamına gelir.
Ayrıca 2.viyana kuşatmasında kara mustafa paşanın kellesinin gitmesine sebep olan ve avusturya ordusunun ele geçirdiği osmanlı sancağı kent müzesinde saklanmaktadır.
1529 ve 1683 senelerinde, osmanlı ordusu' nun 2 kez kuşatıp düşüremediği, avusturya başkenti. 18. yüzyılda harika çocuk mozart ve beethoven gibi birçok ünlü besteciye ev sahipliği yapıp müziğin de başkenti olmuştur.
iki gencin bir trende tanışarak başladığı, bir günlük dolu dolu bir aşka tüm harikulade mekan ve sokaklarıyla ev sahipliği yapmış ya da yaşanmış bir hikayesi daha olmuş bir şehir; Viyana... (Before Sunrise)
avrupa'da türk izinin en yoğun olarak yaşandığı kenttir.şöyle ki viyana'nın çoğu yerinde özellikle ikinci kuşatma esnasında yaşadığı yoğun taarruzlar ve şehir halkının türkler hakkında edindiği yanlış bilgilerin izlerini günümüzde dahi görmek mümkündür.kimileri bu gavur millet üzerine korku salmış olmamızı iftiharla anlatır;ne var ki şehri fethetmeye kalkışmış insanların torunları olarak avusturyalılar tarafından bugün bile barbar korkunç türkler olarak nitelendirilmek bizler için üzücü olsa gerek.
(bkz: vienna)
başlık yönlendirmesi nedeniyle buraya yazmak zorunda kaldığım bir the fray şarkısı. how to save a life albümünde yer alır. sözleri de şöyledir:
The day's last one-way ticket train pulls in
We smile for the casual closure capturing
There goes the downpour
Here goes my fare thee well
There's really no way to reach me
There's really no way to reach me
There's really no way to reach me
'Cause I'm already gone
Only so many words that we can say
Spoken upon long-distance melody
This is my hello
This is my goodness
There's really no way to reach me
There's really no way to reach me
There's really no way to reach me
'Cause I'm already gone
Maybe in five or ten yours and mine will meet again
Straighten this whole thing out
Maybe then honesty need not be feared as a friend or an enemy
This is the distance
And this is my game face
There's really no way to reach me
There's really no way to reach me
Is there really no way to reach me
Am I already gone?
çok düzenlidir. bir süre ayak uyduramadıktan sonra, başka şehirlerdeki karmaşa size batmaya başlar. tramvay, metro ya da otobüslerde karşı koltuğunuzda oturanın türk olma ihtimali %50dir. yol sorun sizi gideceğiniz yere kadar bırakır hemşehriler. Dünyanın en güzel bahçelerine sahip olan Schönbrunn Sarayını gezmeyi ve bahçelerinde 3-5 saat geçirmeyi sakın unutmayın. viyana'yı siz fethedin gelin*