Neler mi istiyorum uyanınca her sabah
Ne bahardan bir neşe, ne de yazdan bir çiçek
Siyah, siyah çok siyah kadife kadar siyah
Bir saçın buklesini bana kim getirecek
Neler mi istiyorum gurbette akşamlardan
Ne rüzgardan bir buse, ne de bir pembe kelebek
Derin, derin çok derin, ufuklar kadar derin
Bir çift gözün rengini bana kim getirecek
Dilenci
Sen, her gün köşe başlarında
Yırtık urbanla kirli ellerinle
Avuç açan, sefil insan.
inan yok farkımız birbirimizden.
Sen belki tüm yaşamınca dilenecek;
Beklediğin beş kuruşu biri vermezse,
Ötekinden isteyeceksin.
Ama ben, tüm yaşamım boyunca
Tek bir kez dilendim,
Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.
Öylesine boş öylesine açık kaldı ki elim,
Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.
M.Kemal Atatürk hakkında "Hey o mavi gözlü Yunan çocuğu" isimli bir şiiri vardır. Türk Edebiyatımız da Emin Bülent Serdaroğlu buna karşı bir şiir yazmıştır. Selanikte doğdu diye Yunanlı olucak hali yok.
fransa'nın iyi zamanlarına denk gelmiş edebi kişilik. eyfelden nefret edermiş bu yüzden öğle yemeğinde pencereden eyfeli görmemek için yemeğini hep eyfelde yermiş. true story.
Hayatının son döneminde sosyete ve toplum hayatına olan eleştirilerini giderek radikalleştiren ve göç ettikten sonrada yazdığı muhammed şiiri ile aforoz sürecini tamamlayan değerli edebiyatçı.
Artık bedenimize küçük gelen bu çocuk elbisesi, "nankör" der, "bir zamanlar kötü havalarda seni koruyup ısıtmadım mı?" O çürümüş balık; "Beni neden yemek istemiyorsunuz, beni denizden çıkarmadınız mı?" der...O sevdiğimiz koku; "Bir zamanlar ben koklamayı sevdiğin bir güldüm." der. Ceset: "Ah, seni ne çok sevmiştim!" der. Manastır da kişioğluna "Ona medeniyet getirdiğini" söyleyecektir. Evet fakat bütün bunların tek bir yanıtı var: "Evet ama, bir zamanlar..." Ölen şeyleri sonsuza kadar yaşatabileceğinin hayalini kurmak, hükümetleri mumyalaştırmak, sakat doğmaları önlemek, sandukaları yaldızlama, yıkılan manastırları tekrar yapmak, boş inanları beslemek, tutuculuğu güçlendirmek, kiliselerdeki kutsal su kaplarını ve kılıçları yenilemek, manastırları askeri güçle donatmak, parazitlerin çoğalmasıyla beraber toplumun kurtuluşuna inanmak, geçmişi zorla günümüze yüklemek, bütün bunlar çok çelişkin fikirler... Ama böylesi fikirlere yandaş olan geniş yığınlara yayılan bir yöntemdi bu. Siyah bir ineği beyaza boyar ve alın işte size beyaz bir inek derlerdi: "Bos cretatus."
Hayatta öyle musibetler vardır ki , zayıfları alçaltır ; Güçlüleri yükseltir . Mahrumiyet bir harp meydanıdır ; o meydanın kendisine has kahramanları vardır ... Onlar gözlerden uzak olsalarda Allah'a pek yakındır ...