bugün

yapılan hatalarda herkesi kandırabiliriz belki ama içimizde bizi denetleyen vicdanı susturmak ve kandırmak mümkün değildir. işte gece yastığa başımızı koyduğumuz an bize sıkıntı veren, "onu öyle yapmayacaktın" diyen şey vicdan azabıdır.
vicdanı olan herkeste bulunması gereken, iç kemirici insansı duygu.
yaptığı kötü şeylerden pişmanlık duymakla eşdeğerdir.
fayda getirmeyendir.
en buyuk yargi araci.
''ölmekten daha beter''... terimini kullanabileceğiniz ender acılardan biri. napolyon bile der ki; ''tanrı kimseyi kendi vicdanı ile yargılamasın''...
Yaparken karşımızdakini ne kadar üzdüğümüzü anlayamadığımız tavırlar bize sonra vicdan azabı olarak dönerler.
kendinize yabancılaşmanızı sağlayan en kıdemli duygulardan biridir.
çocukken karıncaları ezdiğimizde annemiz bize "onlarında canı var yavrum!" dediğinde duyulan his...
otoyargılama hadisesi sonunda devreye giren, dişe sıkışan mısır gibi kendini birtürlü utturmayan en insani duygulardan biri.
'kabir azabından bile kötüdür' demiş büyüklerimiz. yeryüzünde insana mahsus en kötü cezadır kanımca..
BiRi ÖLDÜĞÜNDE, YA DA BiRi BiRi HAYATINIZDAN GiTTiĞiNDE ARDINDAN YAŞANAN BOĞAZDA DÜĞÜMDÜR. ViCDAN ALLAH 'IN SESi DERLER AYRICA, ViCDANLI iNSAN, ,iMANLI iNSANDIR DERLER VE NE KADAR DOĞRUDUR. EN SiLKiNiP, SÖKÜLÜP ATILASI, DIŞA DOĞRU KUSMAK iSTENiLEN YEGANE DUYGUDUR, ÇOK AĞIRDIR, TAŞIMASI GÜÇTÜR. SÜREKLi BiR iÇ SIZISI, KALP AĞRISI, MiDE YANGINI, BEYiN FIRTINASIDIR. iNSANI BAZEN HATTA GENELLiKLE KENDiYLE DÜŞMAN EDER, KENDiNiZi SORGULAMAYA BAŞLARSINIZ ÇÜNKÜ. O BiR BALYOZDUR YUTTUĞUNUZ, iÇiNiZDEKi VE YiNE BU KEZ DAHA GÜÇLÜ BiR BALYOZ GEREKiR BU iÇ SESiNi BU AZABI SUSTURMAK iÇiN. *
kişinin ruhundaki; suçla devreye giren ceza mekanizmasıdır vicdan...

hiç kimse bilmese bile kişi kendisine saygısını yitirmeye başlar yavaş yavaş, suç ve ceza romanında en etraflı şekilde açıklanmış ilahi bir kavramdır. herşeyden ve herkesin vereceğinden çok daha ağır bir cezanın insanın içini kemirmesi, zamanla derinleşmesi, dayanılmaz hale dönüşmesidir ıstırabın.

vicdan; "insan"i vasıfları kaybetmemek adına, bireysel bir yaşam mücadelesidir. ne yaparsan yap temizlenmeyen bir "siyah"tır, siyah olarak kalıp ruhun çürümesine engel olur...
dört ayaklı masada kurulan bir sofrada, herkes kendi ağzından çıkanı duydu. yalnız bir tanım asılı kaldı ünlem bulutlarıyla kafada;
en sulu armutu bencilce ve iştahla yiyip bitirdikten sonra, sapını kimin kıçına soksam diye düşünmektir, şımarıkça belki evet. nokta ve sonsuz sessizlik.
dinledikçe büyümesine engel olamadığım kulaklarımla koştum. öğrendiklerimden unuttuğum bir şey olmalı deyip. bir kutu b vitamini içtim üzüntüden. hafızamı mıncıklasın unuttuklarım geri gelsin diye. baygın bulmuşlar mutfağın ortasında hastanede gözümü açtığımda öğrendim. anı zehirlenmesi demiş doktor.
hayretim şaştı. "niye bana bu ceza" özlem tekin söylüyordu.
dünyanın en büyük hapisanesi kalbin dört duvarı arasındaki hapisanedir.
lev tolstoy'un diriliş adlı kitabında muhteşem şekilde tanımlanan, acı veren duygu.
bu vicdan azabı denen nane, birini günahını almak suretiyle arkasından itip düşürdüğünüzde zuhur etmeli en çok. en az da, çıkarsız, altmetinsiz, saf gerçekliğiniz sebebiyle..

misal; hakkını almak için greve giden direnişçi, işverenin işlerine sekte vurduğu için azap çekmemeli değil mi? çekmemeli elbette. çekmez de zati.

demem o ki arafillim farozlim, oy kurbanlar olduğum mahallemin mastisi; anlamamışsın sen onu. hiç hem de.

olsun.

olsun tabi de bak ne geldi aklıma, bizim kızanlar ep ister içsin, iç istemez çalışsın. bu takılıyor aklıma bi tek. hadi bakalım, trabzon kolbastısı'nı da açtım şimdi ben volkan'dan, girişine hayran kaldım, çıkışı da allah kerim.. bir, iki, üç deyince başla sen tamam mı? hah..

bir, ki, üç, hoptek! uy uşacığımın keklik gibin sekmesine ölem ben. ahan da iki kere ölem be heyyy.
amansız bir hastalık gibi. kaçmak, kurtulmak en kötüsü ise unutmak mümkün değil. kendinden başkalarının hayatlarını değiştirdiğinden ben herşeye razıyım diyemezsin çünkü ödenecek bedel paylaşılmalıdır. ruh sağlığı en düzgün, yaşamasını en seven adamın bile aklına bu dünyadan çekip gitmek gelir, rabbim düşmanımın başına vermesin.
Vicdan aklın bir fakültesidir. Eğer ruh aklı ikna ederek fizik vücudun pozitif bir davranış yapmasına sebep olursa vicdan rahatlar, huzur duyar.
sen kaçtıkça daha da sinirli saldıran eşek arısı. işin kötüsü çoğu zaman bir nimet olan nisyan, burda işlemez. vicdan, periyodik aralarla zamanaşımına uğramasından korktuğu davayı ısıtır ısıtır önünüze koyar. sizi yüzleşmeye çağırır. başına bir de şunları eklemeden duramaz: "herşeye rağmen uvjb" evet ne pahasına olursa olsun. insanoğlu denen şu etten kemikten ve yumruk kadar kalpten mürekkep organizma ne kadar da aciz. işte vicdan bu acziyetin sefalete düşmemesi için bir koruma rolünde. gözü kapalı adalet mümessili kadın gibi boyuna içinizde. fırtınalı okyanuslarda pusula.
ankara'da bir yerlerde şöyle bir yazı görmüştüm. bir duvara koca koca yazmışlardı. tam hatırlamıyor olabilirim ama yaklaşık şöyleydi: "sen polisten kaçabilirsin. kanundan da kaçarsın. peki içindeki polis seni kovalamayacak mı?" irkilmiştim. bu söz her aklıma geldiğinde anılarım canlanıverir gözümde. ah insansın işte. bir damla kan ve sayısız ızdırap. sâdi ne güzel tanımlamış insanı.
vicdanı bulunan insanlarda görülecek his. yanlışların egemen olduğu şu günün dünyasında pek az kimsede bulunur.
ömrüm yettiğince çekeceğim azaptır.
affettirmeyen ve affedilmeyen bir azap.
sıkıntısı ile "öff"lemeler "pöff"lemeler eşliğinde azab sürecini en olağan biçimde geçirmenin gerektiği ruhi manyaklık dönemidir.

az önce tıpkı şu peder zickler künyeli vatandaşın efsanesi gibi gerçekleşti olay.

mahal: bim

amaç: tek tabanca geçirilen 10 günün ardından otel odasında bir ziyafet çabası. ihtimallere sığınarak bim diyorum. dışarıda yenilen pahalı yemeklere son dedim, dedik, diyoruz...

bim 'de olağan şüpheliler edasıyla gezinirken birden gözüme bir hanımefendi takılır yanında müstakbel bilmem nesi ile... yahşi bir rind takınımıyla hareket ederken muhtemelen yine aynı ilişki statüsünde bir hanımefendi daha takılır gözüme. işte bu kötü olmşutur efendim. hanımefendinin müstakbeli önce bana sonra ışık hızıyla hanım kızın gözlerine dikti ya maksum bakışlarını, içimi ürpertti. ne yalan söyleyeyim aldığım saçma sapan bir hazır tatlı ile uzaklaştım o diyardan.

işin romantik komedi ile hiçbir alakası da yoktur. zira az kalsın dram yaşanıyordu oracıkta.

kıssadan hisse çıkarılır. önümüze bakalım efendim.
(bkz: vicdan azabı)