halk komiseri gibi düşünüyorum... ben de kendisi gibi, biraz mala bağladığım, biraz gerzek olduğum için çok uzun yazılarını gafam almıyor. alsa da hemen unutuyorum.
ben de daha kısa ve net cümleleri severim. misal: "nohut." veya "meşe."
işte ben bunlara gülerim.
tanım: tarayıcısı tek sözlüke izin verdiği için, ekşi sözlükte yazıp, uludağ'dan vazgeçen yazar.
sayet sözlügü terketti ise, author un gelisiyle götü tavana vuranlara müjde olsun.
Tanim: Emek sarfedip yazdigi o uzun entryler ve yüzümde olusturdugu tebessüm icin tesekkür ettigim üstad.
yazılarına ekşi sözlükte kelevelelis nickiyle devam eden üstad. işletiyorum özel mesaj atıp, kız sanıyor beni gariban. hala güzel yazıyor bu arada, buraya yazmaması gerekir çünkü oylanmıyor. vödvil bile oylanmıyor, okunmuyor. ekşi sözlükte daha göze görünür, daha keşfedilir insallah. yolu açık olsun.
okunası takip edilesi yazardır. hatta sözlüğe yeni gelenlerin devamlı okuması, yazdıklarından bir anlam çıkarması gerekmekedir.
şöyle düşün eyyy metabolizma hızı beyin hızını geçmiş genç arkadaşım;
"bu adam bir hikaye anlatmış lan, hayal dünyasına sokabilmiş beni. ben se elalemin cep telefonu zili ana fikirli anketler açıyorum"
bak ve n'olur az daha kas kendini. yalvarıyorum..
burası çıraklık eğitim merkezi olmaktan çıkmalı, hocaların konferanslarını da izlemek istiyoruz artık.
uludağ sözlüğe giriş yaptıktan sonra "bişey yazmış mı" diyerekten takip edilen yazar. neredeyse iki aydır her gün bakıyorum, nerden baksan yaklaşık iki saatim bu işleme harcanmıştır abiko. ama vizelerin kasvetli havasında uzun zaman sonra #6418862 ile onu okumak antartikaların soğuk sularından bilmemnerdeki sıcak sulara ulaşabilmiş canlının tarif edilemez mutluluğunu yaşatıyor adama.
geri döndüğüyle ilgili duyumlar aldığım, eğer geri dönmüşse de hoş geldin dediğim yazar. mutlu ettin beni be vendetta, helal olsun sana. uludağ sözlük seninle gurur duyuyor. *
'yalnızın iptilasıdır yalnızlığı' başlıklı yazısıyla vaudeville for vendetta'nın, işin sonu olduğu su götürmez bir gerçeklik haline gelmiştir. yazının başında anlattığı rüya ile aslında son bölümdeki insanları tarif ettiğini anladığımda 'benim ne işim var lan burda' diye sordum kendime. ama tabi daha sonra başkalarının yazılarını da okuyunca biraz rahatladım, bütün telaşım dindi.
ekşi sözlük'te daha tam manasıyla keşfedilememiştir kendisi. durup dururken enişte sikmek bile faide eylemiyor uzak diyarlarda. ama zamanla olacak. olacak olacak. ben buna inanıyorum.
"...bu derece düşük randımanlı, baştan savma yazılarıma rağmen yine orada da beni takip eden bir kitlenin oluşması hiçbir yeteneğin gizli kalmıyor olmasıyla alakalı sanırım."
gizli kalmayan insanın sadece yetenekleri değil sanırım.
yok arada bir entry giriyormuş, yok üç günde bir entry girsem ben de böyle güzel şeyler yazarım mıy mıy mıy öten yazarların varlığı ve bu izan, herkesin içinde kendisine karşı olan kıskançlıktan doğan mağrur bir karakter yarattı sanırım. taklitlerini gördük, tenkit ettikleri stratejiyi uygulayanlar elbet olmuştur ama popülerlik bakımından yanına yaklaşabilen yok. yani kabul edilemeyen muhtelif farklılıklar var. bu bedihi gerçeğe saçma bahanelerle ket vurmak kıskançlıktır canlar ve isteklerinize zıt yönde sonuçlar doğurur. gururunuzu daha müspet dönüşümlü şeylerle perçinleyin.
sözlükte üç tane sivilceli kızın ilgisine mazhar olunca kendini bir şey sanmış anlaşılan. oraya buraya röportajlar vermekler, ekşi sözlüğü kırar geçiririm muhabbetleri...
hoşaftan anlamayan eşeklerin yarattığı üfürükten kahraman kısaca.
böyle sahte kahramanlara övgüler düzerken author gibi gerçek değerleri küstürüyoruz. sonra da ortam niye tatsız falan.
vodvilin bilindik jargonuyla kimseye eyvallahım yok hesabı aklına geleni, akla uygun nedenlere dayandırarak söylediği bir röportaj olmuş. gözünü budaktan sakınmadan harbi verilen cevaplar her zaman bir tarafın tepkisini çeker ama biz de bu herifi aman kimseyi gücendirmeyim herkes benim en sevdiğim arkadaşımdır esra ceyhanlığında olmadığı için sevip takip etmiyor muyuz zaten. röportaj verdi diye eleştiren trollerin işgüzarlığını siktir et adam ne bir eksik ne bir fazla bildiğin enis gibi konuşmuş.
yahu kim olduğunu bilmiyorum açıkcası dikkatimide çekmedi. ama beni ciddi ciddi verdiği ropörtajı güldürdü. görende te allahım te.
yani zall anlarım daa bu herif tuhafıma gitti açıkcası..
hani bir başlık vardı ben uludağ sözlük yazarıyım lan gibi bişi heh artık bu kadar önemli oldu demek!
allah daha güzel işlerle uğraştırmayı nasip etsin.
ben bluevelve yazarınında ropörtajını bekliyorum inşallah... zira çok merak ediyorum..
edit: efendim yazarı tanımıyorum ve takip etmedim. ve değer verilen kişi için yazdıklarım haksızlık olabilir. takip edip yargılama gücünü kendimde bulmuyorum orasıda ayrı. sevilen kişilik olması kendi açısından güzel olsa gerek. kendisine mutluluklar diliyorum..
vaudeville for vendetta denen adam çoğunluğun kendini ernest hemingway gördüğü ve en ufak eleştiride/ayarda 'meyve veren ağaç taşlanır' diye havaya girdiği böyle bir oluşumun, daha doğrusu yazınsal çöplüğün içinde şans eseri bulunmuş olan, gerçek manada bir kalem erbabıdır.
ne hikmetse bir ego mevzu dönüp duruyor hakkında. 'şöhret sevdalısı, kıskanç, kendini çok önemsiyor' diyen diyene. bakın arkadaşlar, ben bu adama röportaj teklifiyle gittiğimde önce beni kırmamaya çalışarak aradan sıyrılmaya çalıştı. hukukumuz, hatırımız olmasa sikseler mülakat vermezdi bu adam, bu kadar da net söylüyorum! onun böyle bir fırsata balıklama atladığını ya da sırf aramızdaki kankalık ilişkisinden dolayı hiç hesapta yokken bu röportajın tarafı olduğunu düşünenler varsa söylesinler, çaylak olmaktan çekinmem, mesajlaşmalarımızı gösteririm. kabul etmesinde 'senle olmazsa zall a giderim haccip' dememin de etkisi var mıdır bilmiyorum. * 'hakkında bunlar söyleniyor, sen muhatap alıp sözlükte cevap vermiyorsun. çünkü bunlar daha ziyade kapalı kapılar ardında konuşuluyor. ihtiyacın olduğundan değil, biz merak ettiğimizden cevapla' dedim, o da sağ olsun aydınlattı bizi. yahu hala aynı saçmalığın yeni segmentleriyle arz-ı endam etmek nedir?
bu sözüm size ego teşhiscileri; kıskançlık krizlerine girip, kelam edememenin, karşılık verememenin getirdiği öfkeyle saçma sapan tespit sıçacağınıza elinize bir kitap alın. belki o zaman cümle kurabilir, v f v karşısında ilk rauntta nakavt olmaktan kurtulursunuz. vaudeville for vendetta çürüklerle dolu bu kasadaki üç beş sağlam domatesten biridir. neyi kıskanıyorsunuz oğlum? sizden iyi yazmasını mı? evet, ben de kıskanıyorum ama bu başlığa girdiğim ilk entryde de (bkz: #5249052) söylediğim gibi sadece gıpta ediyorum, hasedimden çatlamıyorum. evet, bu çocuk benden de iyi yazıyor. üstelik ondan 7 yaş büyük olmama, belki çok çok daha fazla kitap okumama, basılma aşamasında çıkan bir aksilik yüzünden yayımlanamayan bir kitap sahibi olmama - ki ülkenin sayılı yayınevlerinden biri basacaktı eseri-, ekşi sözlükte 99'dan beri dönem dönem boy göstermeme, bir e-derginin editörlüğünü ve renkhaber.com gibi bir sitenin yazarlığını yapmama rağmen, yani bir çoklarınızın bu apoletleri taktığında sahip olacağı egonun benzerini taşımama rağmen vodvil'in benden iyi yazdığını kabul ediyor ve sadece saygı duyuyorum. zaman zaman bir kaç entrysi için ''hımm bak bu vodvil'e göre hafif, ben de yazardım bu kadarını'' dediğim oldu ama asla kendimi daha yukarda göremedim. bu tavır hem estetik anlayışıma hem de adalet mefhumuna ters düşerdi çünkü. ''bu çocuk benden yetenekli değil'' dersem allah çarpar kardeşim, allah çarpar! zorunuza da gitse borunuza da gelse kabul edeceksiniz kardeşim, çok sevdiğim eski bir uludağ yazarının sözüdür bu; ''abi bu adam sözlüğün en iyisi. o taç başına takılacak, isterse bunu en doğal hakkıdır.'' sizin bu kadar takipçiniz olsa mabadınız arş-ı ala'da gezmez miydi bir sorun içinizden, kendinize iki dakikalığına dürüst davranarak.
sizden iyi yazmak dışında ne yaptı bu çocuk size, lütfen biri cevaplasın. mesaj attınız da cevap mı vermedi? zirve kelebeği olmaması mı suç? adamın okulu var, işi var, bir hayatı, sorumlulukları var. tüm vaktini buraya ve size mi harcayacaktı? ''beni kendinize ait görmeyin'' demesi mi suç oldu? yahu kardeşim, bu adamla tek bir defa konuşmuşluğumuz yokken, sırf nickaltımda askere gideceğimi gördüğü için geldi hayırlı teskereler diledi ve çok da güzel bir aforizma yaptı. o yazıyı okuyup iyi ya da kötü oylayanlardan, benimle daha önce bir hukuku olmamış kaç kişi daha bu davranışı gösterdi? şimdi vendetta mı 'soğuk, götü kalkık, kimseyle muhatap olmayan' ? enis lise öğrencisi bir sözlük yazarıyla bile defalarca mesajlaşacak kadar sıcak, içten, komplekssiz bir adamdır kardeşim. yeter ki sizde saygı duyulacak ya da sevilecek bir taraf görsün. eğer sizler hoşlanmayacağınız birine bile sırf iyi geçinmek adına sahte gülücükler ve sevgi sözcükleri dökebiliyorsanız bu enis'in eksisi değil sizin ikiyüzlülüğünüzdür.
diyelim vendetta çok iyi bir yazar değil, egosu yüksek vesaire; ona karşı böyle açıkca tavır alabilenler neden otorite sahipleri sözkonusu olduğu zaman süt dökmüş kediye dönerler? kapalı kapılar ardında yahut zirvelerde zall'ı çekiştirenlerin, salca'ya, july 4th'a sallayanların kaç tanesi burda yazarken de aynı dobralığı gösterebiliyor? tabii, ne de olsa vaudeville for vendetta'ya bok atmanın karşılığı sadece ayar, moderasyonun suratına hafifçe hapşırmanın bedeli ise çaylaklık. herhangi bir yazarın girmesi durumunda belki 'ıyyy' diye defalarca eksilenecek kadar sıradan bir entrynin, sırf zall'ın kaleminden çıkmış olması sebebiyle haftanın en iyisi olması kaç kişiyi rahatsız etti? tam hatırlayamamakla birlikte başlık uludağ sözlük'ün hacklenmesi gibi bir şeydi ve ''şifrelerini de vereyim tam olsun'' entrysine şukela oylar adeta yağdı. burda mesele zall'ın kötü bir yazar olması falan değil, bilenler bilir en ufak bir derdim yoktur. işindeki ustalığına da saygı duyarım. bu örneği vermemdeki amaç sözlük yazarlarının ne derece gücetapan nasıl omurgasız ve adamına göre farklı kisvelere bürünen kişiler oldukları. o güçlü, bu mahallenin sahibi. sabah kalkar, şöyle bir etrafı kolaçan eder, kavga tartışma falan varsa ayırır, kirayı toplar gider. vaudeville ise semtin komik abisi, fırlama çocuğu, bir çoğumuz severiz, güleriz ama canımızı sıkarsa da 'sie lan' diye küfrederiz. çünkü bunun karşılığında yapabileceği en fazla bir dahaki sefere anlatacağı hikayede bize kötü adam rolünü vermesi ihtimalidir. sadece sözlük mü böyle? vallahi de billahi de uludağ sözlük türkiye'nin tam anlamıyla mini bir örneklemesi. ve ben maksim'de bülent ersoy'u izlerken mest olan, zeki müren'e 'paşam, sanat güneşim' diye övgüler yağdıran, döküntü pavyonlarda ün yapmış, para sahibi olmuş transseksüel şarkıcıya aşk şiirleri okuyan ama sonrasında eve dönerken de e-5 kenarında sırf karnını doyurmak için müşteri bekleyen travestilerin üzerine arabalarını süren, hemcinslerinden hoşlandığı için mahallesindeki gencecik çocuğa 'ibne, top' diye hakaretler yağdıran bu insanların ikiyüzlü ahlak anlayışlarından, onursuzluklarından, güçlü karşısında süt dökmüş kediyken garibana kaplanlaşmalarından tiksiniyorum.
''sana ne oluyo tırto'' diyenler çıkar, röportajı yapmış olmamdan dolayı sahiplendiğimi düşünen olur mutlaka. verdiğim emeğe yahut değerlerime saldırıldığını düşünerek böyle bir reflekste bulunduğum iddia edilebilir. benim uğraşımı,emeğimi boş verin. ben sadece gerçekten değerli, düzgün bir insana böyle haksızlık yapılmasına bozuluyorum. yoksa ne bu iş çok zamanımı aldı, ne vodvil benim babamın oğlu ne de canciğer kardeşimdir. sadece o çirkin ithamları hak etmeyen, işinde gücünde bir adam. onu bu röportaja az da olsa zorladığım için pişmanım, hepsi bu.
enis, kusura bakma abikosu; bilseydim böyle olacağını, yok yere sana çamur atılıp, kendi yarattıkları sözde vendetta kibirinden dem vurulacağını, yeminle o soru kağıdını götüme sokmakta beis görmezdim. 'abi boşver, oluyor böyle şeyler her yerde' demene rağmen bilirim ki üzülürsün, hassas bir ruhun var. bu dravdan eleştriler senin erojen bölgendeki bitki örtüsünü bile dalgalandıramayacak kadar güçsüz esintilerdir. dur biraz eyvah necdet'lik yapayım sana, belki keyiflenirsin azıcık:
''sen sibirya kurtlarını bilir misin vodvil? bakıcısı bu buz mavisi gözlü hayvanı sokakta gezmeye çıkardığı zaman sokak köpekleri çevresini sarıp tehditkar bir şekilde havlarlar. o ise dönüp bakmaz, hafifçe bile yalpalamadan dümdüz yürür. kurt yürüdükçe sokak köpekleri açılır, ona yol verirler, havlamalarının şiddeti de gittikçe azalır. işte sen de böyle yapacaksın, saçmalamalara kulak asmayacak, sadece bildiğin yolda yürüyeceksin. lider ruhlu canlılar böyledir, her zaman etraflarında en azından bir kolpa trio bulur yönünü şaşırtmak için. bu konuyla ilgili tek bir kelime dahi etmeyeceksin. zaten gerekli her şeyi söyledin vodvilim.''
''güzellikler dilerim en halisane, en deruni ve dahi cümle bikbik..''
renkhabere yaptığı röportajla, şahsımı bir konuda aydınlatan yazardır. kendisi hakkında okuduğum bir yazıda, kendisinin karma düşkünü olduğu yazılmıştı. biraz merak etmekle birlikte hiç sormadım. dediğine göre değilmiş, ki bu beni çok sevindirdi. hep böyle devam edersin umarım, takipteyiz.