mevcut iktidar tarafından 30.000 tl olarak nakite tahvil edilen borçtur.
ülkede genel yargı olan, vatan borcu = namus borcu denkleminden yola çıkılarak, kimilerinin namus bedeli hakkında da fikir sahibi olunabilir.
askerlik yapmayana kız verilmez düsturunun hakim olduğu bir ülkede kız verme bedeli olarak da düşünülebilir, keza matematik işte.
ha ben bedelli askerliğe karşı mıyım? değilim, net.
lakin bedeli karşısında bir askerlik bir hizmet verilecek ise desteklemekteyim. fakat neticede zamanında anayasada ki eşitlik ilkesine dayanarak üniversite giriş katsayı vs.lerine müdahale edilmiş imam hatip, meslek liseleri vs. mezunları haklarını almışlardı.
benzer bir itiraz bugünde 30.000 tl'ye, yaş sınırına veya askerlik hizmetinden muafiyete itirazı olanlar tarafından da dile getirebilir pek tabi.zamanında bulduğu gibi demokratik bir şekilde karşılık bulur mu, bu muamma.
nihayetinde son 8-10 yılda çıkarılan bir çok kanun, yönetmelik gibi adrese teslim bir karar olduğu aşikar. yalnız konu adreslerde kimlerin yakınlarının ikamet ettiği bilinmemekte.
demek ki neymiş, sadece her türk asker doğmuyor kimileri de zengin doğuyormuş. gel sen bunu dağda, bayırda, karda, kışta inandığı kutsal değerler adına gece gündüz hizmet eden gençlere anlat.
yıllardır terörle mücadele de verilen şehitlerin hangisi 30 yaşın üstünde, zaten tasarı da 30 yaşın üstündeki vatan evlatlarını kapsıyor diyenler olabilir. o vatan evlatlarının önemli bir kısmı 30'una kadar, kendini bilime,vatana millete hayıra adayıp soğuk füzyonu bulanlar hariç, acaba neden ve nasıl bu vazifelerini ertelediler diye sorarlar adama.
diye sıralanandır. bunların hepsinin birden bir birey tarafından ödenebileceği gibi, birinden biri yapılarak da ödenebilir. ne mutludur o ülkeme ki her birey bu üçünü de yerine getirsin.
yıllardır namus borcu diye fakir, eğitimsiz, silahtan, disiplinden, ağır doğa koşullarından bir haber insanların şehitlik mertebesinde kurban edildiği, diğer yandan şerefi namusu üzerine yemin edip devleti soyup, soğana çevirmekten utanmayanların bahsettiği borçtur.
sahi vatan borcu nedir ?
askere gitmek mi yoksa bulunduğun konumda insanlık için yaşamak mı?
yok öyle bişi. ülkemde insanlar acil kapısından içeriye alınmıyorsa, hastahane kapısında ölen insanlar varsa, yeni doğan çocuklar açlıktan ölebiliyosa, sıçarım öyle borca. kime göre neye göre borçluyum? yada hangimiz borçluyuz?
vatanmı vatandaşına borçlu yoksa yurttaşmı vatana borçlu?
her nasıl olduysa artık, vatan borcu kavramı, enteresan çıkarları için masa başında yeni düşmanlar ve yeni korkular üreten amcaların savaşcılık oyununda bir takım görevleri yerine getirmek gibi bir manada kullanılmaya başladı. açık söylüyorum, ben bir vatandaş olarak benim payıma düşen alacaktan vaz geçiyorum. artık payıma ne düşüyorsa işte.
13 yaşındaki çocuğun taleplerini kırmayıp* ona tecavüz eden ibnelerin cezasında indirime giden afilli cübbe giymiş abiler askere gittiyse vatan borcunu ödemiş oluyorlar ya, işte onlardan olan alacağımdan da asla vaz geçmeyeceğimi de söyleyeyim. sonra maloğlan bizi de ibra etti diye ferah ferah uyumasın onlar da.
dolaylı ve direkt vergi olarak vatandaşlar tarafından fazlası ile devlete ödenir. askerlik bir vatan borcu değildir. devletin topladığı vergileri har vurup harman savurmasından doğan güvenlik zaafiyetini de vatandaşa mal etmesidir...
türkiye'de insanların oğullarını askere davul zurnayla yollamasını, evlatları ölünce vatan sağolsun demesini hazmedememiş insanların sevmediği borçtur vatan borcu. türkiye'de yaşayan bir erkeksen, türkiye cumhuriyeti vatandaşı olmak için kimlik sahibi olmanın yetmeyeceğini anlaman gerekir. gerçi anlamasan da gideceksin tabi. gerçi bence de istemeyen gitmemelidir. çünkü gitmesi sakıncalıdır. gerektiğinde canını vermeyecek insanın askerde olması fayda değil zarar verecektir.
bazı gerizekalıların yok çay götürcem, yok izmarit toplayacam, yok paşaya şöför olacam; böyle askerlik, borç mu olur diye kendini tatmin ettikleri, vatan borcuna ve askerliğe bok atmak sureti ile karalamaya çalıştıkları olay.
lan evinde baban sigara al dediğinde koşa koşa alırsın da, iş yerinde olur ya patron ya da müdür git şunu yap dediğinde eşek gibi yaparsın da askerde yapınca mı batıyor.
bizde bir laf vardır; "devlet baba" deriz her zaman. devlet babalık yapar milletine, halkı borçlu hisseder kendini. ama tabii devlet babalık yaparsa...
bu vatan borcu bu nedenle, neye dayanılarak, ne sebeple tahakkuk ettiği anlaşılamayan borçtur. devlet babalık vazifesini yerine getirmektemidir ki halkına karşı, halk vatan borcunu kabul eylesin?
1998 senesinde üzerime düşen kısmı hakkari-şemdinli'nin dağlarında mahsup edilmiştir. gün itibari ile hiçbir şekilde hakkım helal değildir.
bana kalsa iyi eğitim almak, ilimle bilimle içli dışlı olmak, farklılıkları kabul edebilmek, barış yolunda adımlar atabilmek ve ülkenin başına şuanki insanlar gibi insanlar getirmemektir. ama bana kalmıyor tabii.
devletin bizden askerlikle ödememizi beklediği şey. ama ben öyle olduğuna inanmıyorum. vatan borcu; askerlikle ödenmez. vatan borcu ölmekle ödenmez. vatan borcu sakat kalmakla ödenemez. vatan borcu öldürmekle ödenmez. eğer benim ölmeme rağmen sonuç değişmeyecekse, şerefsiz pkk gerilla savaşına bir şekilde devam edecekse, ben ölümümü nasıl sizlere helal edeyim? benim ideallerim var, hayallerim var. bilim yapmak istiyorum, öğrenciler yetiştirmek istiyorum vatana borcumu yaşayarak, yaşatarak ödemek istiyorum. ölerek öldürerek vatan borcu ödememizi isteyen bir devleti aklım almıyor. korkuyorum.
çok agır olan borçtur çünkü bu memlekette dogan her bebek imf, bilmemne bankası gibi sömürü gruplarına bilmem kaç bin dolar borçla dogmaktadır ve bu borç yaşadıkça hiç azalmamakta hatta artmaktadır. bu borcun tek sebebi ise sadece bu vatanda dogmuş olmak türk olmaktır.
anne karnında borca sokulduğumuzun, en belirgin örneği.
vatan sevgisi eşit değildir vatan borcu. herkes *vatanını sever. zaten sağcılarla, solcuların tek kesişme noktası budur neredeyse. ama sen bu sevgiyi alıp, ''madem vatanını seviyorsun, e okulda okumuyorsun. hadi gel o zaman askere'' diye kullanırsan, olmaz o iş.
alakasız konulara gireceğim ama *; eskisi gibi değil hayat. sen kendince bir hesap yapıp, hayata atılmaya çalışan insanları borçlu çıkartıp zorla askere alırsan, verim alamazsın ne psikolojik olarak ne de fiziksel olarak.
eskiden liseyi bitiren öğretmen oluyormuş, üniversiteyi bitirenler ise ilah zaten. işsizlik oranı çok yüksek değil, nüfus az. bir nevi askerden döndüğünde işin garanti. ancak artık, askerliğini yapıp gelmeni bekleyebilecek ahmet abi'nin yeri yok. artık mr and mrs brown ltd şti aş var. bu brown'larda, senin 1.5-2 sene askerliğini yapıp geri gelip çalışmanı bekleyemez.
yıllarca okul okuyorsun, bitirip hayata tutunman lazım bir an önce. tam kafanda gelecek için planlar kurarken, evine bir mektup geliyor ''pis kafa hadi gel anam askere''. haydaa. okulunu bitirmişsin, kafan harıl harıl çalışıyor, tüm bilgilerin taze, bunları bir yerde kullanman, verimli olman gerekiyor. ama olmaz ''sen türk gencisin, aslansın kaplansın, askere gel. biz seni bir kalıba sokup, hayata salarız''. yaa abi ben aslan kaplan filan değildim yahu.
kafanda '' tanjant, kotanjant, fizibilite, iş, verimlilik'' gibi şeyler geçerken; birden kendini, hülya avşar posterinin karşısında mastürbasyon yaparken buluyorsun. çünkü sen, ''sen'' değilsin artık. oradaki binlerce kişiden sadece birisin. ölsen, ''zayiat'' olarak kayıtlara geçeceksin lan, mal gibi. saçların herkesle aynı, sakalların aynı, kıyafetin aynı, düşüncelerin bile aynı; hülya avşar ve bacakları. *
askere gitmek için can atan, binlerce belki de milyonlarca insan var. bunları alsana askere, sana gerçekten verimli olsunlar. diğer adamdan verim alamazsın ki sen, sadece psikolojisini bozarsın. hayata 1-0 yenik atarsın onu. illa bir borçtur tutturduysan, askerliği istemeyen adamları da başka yerlerde, başka projelerde kullan.
askerliği reddetmek için, bir ton mantıklı sebep var. illa vatan haini olunması gerekmez yani. üniforma fobisi olan birçok insan var.* bu insan ''hayy ağzına sıçayım yaa'' nidalarıyla askere gelse ne olur, gelmese ne olur. tatmin mi olacaksın, o herif gece 3-5 nöbetinde tek başına bekleyince. ne faydası olur bu adamın sana.
bu noktada vicdani ret hakkı devreye giriyor. ancak bu hakkını kullanmaya cesaret edebilirsen; ya vatan haini ilan edilirsin, ya da pembe tezkere almış bu muhabbetlerine maruz kalırsın. vicdani ret hakkın da bir nevi iptal yani. sike sike asker olacaksın demiş sana bu ülke, sen doğmadan yıllar önce.
isteyen kendini borçlu hisseder, isteyen hissetmez. senin tek zorunluluğun/sorumluluğun yaşadığın ülkenin kanunlarına uymak, iyi bir vatandaş olmak, kimseye zarar vermemektir.
askerlik mi "borç"?
mesela (şahsi konuşmam gerekirse) elimde olsa askere gitmezdim.*
unutma, gönüllü olarak borç altına girmediğin sürece kimseye borçlu değilsin.
hükümetlerin kafana soktuğu gereksiz derecede ideolojik saçmalar da sen değilsin.