dolaylı ve direkt vergi olarak vatandaşlar tarafından fazlası ile devlete ödenir. askerlik bir vatan borcu değildir. devletin topladığı vergileri har vurup harman savurmasından doğan güvenlik zaafiyetini de vatandaşa mal etmesidir...
her nasıl olduysa artık, vatan borcu kavramı, enteresan çıkarları için masa başında yeni düşmanlar ve yeni korkular üreten amcaların savaşcılık oyununda bir takım görevleri yerine getirmek gibi bir manada kullanılmaya başladı. açık söylüyorum, ben bir vatandaş olarak benim payıma düşen alacaktan vaz geçiyorum. artık payıma ne düşüyorsa işte.
13 yaşındaki çocuğun taleplerini kırmayıp* ona tecavüz eden ibnelerin cezasında indirime giden afilli cübbe giymiş abiler askere gittiyse vatan borcunu ödemiş oluyorlar ya, işte onlardan olan alacağımdan da asla vaz geçmeyeceğimi de söyleyeyim. sonra maloğlan bizi de ibra etti diye ferah ferah uyumasın onlar da.
yok öyle bişi. ülkemde insanlar acil kapısından içeriye alınmıyorsa, hastahane kapısında ölen insanlar varsa, yeni doğan çocuklar açlıktan ölebiliyosa, sıçarım öyle borca. kime göre neye göre borçluyum? yada hangimiz borçluyuz?
vatanmı vatandaşına borçlu yoksa yurttaşmı vatana borçlu?
yıllardır namus borcu diye fakir, eğitimsiz, silahtan, disiplinden, ağır doğa koşullarından bir haber insanların şehitlik mertebesinde kurban edildiği, diğer yandan şerefi namusu üzerine yemin edip devleti soyup, soğana çevirmekten utanmayanların bahsettiği borçtur.
sahi vatan borcu nedir ?
askere gitmek mi yoksa bulunduğun konumda insanlık için yaşamak mı?
diye sıralanandır. bunların hepsinin birden bir birey tarafından ödenebileceği gibi, birinden biri yapılarak da ödenebilir. ne mutludur o ülkeme ki her birey bu üçünü de yerine getirsin.
mevcut iktidar tarafından 30.000 tl olarak nakite tahvil edilen borçtur.
ülkede genel yargı olan, vatan borcu = namus borcu denkleminden yola çıkılarak, kimilerinin namus bedeli hakkında da fikir sahibi olunabilir.
askerlik yapmayana kız verilmez düsturunun hakim olduğu bir ülkede kız verme bedeli olarak da düşünülebilir, keza matematik işte.
ha ben bedelli askerliğe karşı mıyım? değilim, net.
lakin bedeli karşısında bir askerlik bir hizmet verilecek ise desteklemekteyim. fakat neticede zamanında anayasada ki eşitlik ilkesine dayanarak üniversite giriş katsayı vs.lerine müdahale edilmiş imam hatip, meslek liseleri vs. mezunları haklarını almışlardı.
benzer bir itiraz bugünde 30.000 tl'ye, yaş sınırına veya askerlik hizmetinden muafiyete itirazı olanlar tarafından da dile getirebilir pek tabi.zamanında bulduğu gibi demokratik bir şekilde karşılık bulur mu, bu muamma.
nihayetinde son 8-10 yılda çıkarılan bir çok kanun, yönetmelik gibi adrese teslim bir karar olduğu aşikar. yalnız konu adreslerde kimlerin yakınlarının ikamet ettiği bilinmemekte.
demek ki neymiş, sadece her türk asker doğmuyor kimileri de zengin doğuyormuş. gel sen bunu dağda, bayırda, karda, kışta inandığı kutsal değerler adına gece gündüz hizmet eden gençlere anlat.
yıllardır terörle mücadele de verilen şehitlerin hangisi 30 yaşın üstünde, zaten tasarı da 30 yaşın üstündeki vatan evlatlarını kapsıyor diyenler olabilir. o vatan evlatlarının önemli bir kısmı 30'una kadar, kendini bilime,vatana millete hayıra adayıp soğuk füzyonu bulanlar hariç, acaba neden ve nasıl bu vazifelerini ertelediler diye sorarlar adama.
kağıt üzerinde harp sanatını öğrenmek ve uygulamak olarak görünse de aslen birçoğu sivilde bir baltaya sap olamamış subay, astsubay ve uzman çavuşların her türlü emirlerine mutlak itaat etmek, gerekirse hakaretlerine katlanmak, boklarını temizlemek, kısacası onlara hizmetçilik yapmaktır. kendi rızasıyla ya da değil, şehit düşmüş bütün gençlerimizi tenzih ederim; sırf onlardan biri olmadığınız için koşullarınıza ve komutanlarınıza minnet etmeniz gerektiği zihninize işlenir.
bazı kişiler vatan borcu vatan borcu diye yaftalamaktalar. Peki vatan borcu ise kadınlar neden askere gitmez yada neden hiç bir villadan şehit cenazesi çıkmaz da hep fakir fukara vatandaşların evinden şehit çıkar neden fakirler vatana daha çok borçlu olduğu için mi evlatlarını şehit verirler?
halk arasında askerlikle ödenmesi gerektiği vurgulanan alelade bir cümle.
ve açıkça söyleyeyim benim bu vatana zerre kadar bir borcum yoktur. benim geleceğim çalınmışken bu vatana nasıl bir borcum olabilir? asıl ben hakkımı istiyorum bu vatandan.
çalınan, çöpe atılan geleceğimi talep ediyorum.
efendiler, ben vatansever ve milliyetçi bir insan olmakla beraber sosyalizme sempatiyle bakan, ama komünizmin ve hümanist fantezilerin bu dünya için fazlasıyla saf, salakça ve bazen haince olabileceğine inanan, üniveristede iki bölümde okuyan bir beşerim. vicdani ret'i, askerliğin herkese zorunlu olduğu bir ortamda vicdansızlık olarak görürüm. neyse efendiler, devam edeyim ben şeceremi saymaya...
babamın soyu danişmentli türkmenlerindendir. annemin soyu ilk olarak hacı yunus oymağı diye kayıtlara geçmiş, 16. yüzyılda göçebeliği bırakmış bir yörük/türkmen obasına/boyuna dayanmaktadır. gerek annem, gerek babam iç anadolu'nun boz topraklarında, kayseri vilayetinde dünyaya gelmişler. annemin dedesi ve onun akrabaları milli mücadele'ye katılmış, hatta bir hanemizden 7 oğlun 6'sının şehit olduğu acıklı hikayeler arda kalmıştır. annemin dedesi gururla anlatırmış, kendi deyimiyle şemşamer sırıklarıyla yunanı nasıl denize döktüklerini...
hey gidi, neyse efendiler annemin dedesine madalya vermemişler. içine çok battığından olsa gerek buna hep yakınırmış. sebebine gelince, devlet babavatan borcu diyerek şemşamer sırığıyla yunan kovalattığı bu adamcağıza 'inne' vurunmaktan korktuğu ve kaçtığı için madalya vermemiş... doğru veya yanlış bilmem ama sebebi buymuş rahmetlinin dediğine göre...
dinle beni devlet baba, dedem 1936 doğumlu köyünde 'gaffarın memet', arkadaşları arasında 'kelek' diye bilinen, gençliğinde her haltı yemiş, 40'ından sonra imana gelip daha da sonra kendi deyimiyle hicaz'a gitmiş bir adam. evin en küçüğü ve tek erkek çocuğu. bu adam kıtlık görmüş devlet baba, gözünü açtığı köyünde karnı doymamış, sırtı palazlanmamış, ayağında çarıktan başkasını görmemiş... bak devlet baba, sen bu adamı doyuramamışsın... yetmemiş, zamanında siktir etmişsin yaban ellere... dedem avrupa'ya ilk giden gözü açıklardan. ama biliyor musun devlet baba, dedem 13 yaşında nişanlanmış, evlendiğinde daha ceviz oynamaktaymış... işte bu çocuk devlet baba, belkide hayatında köyünden gayrısını görmeden yaban ellere gitmiş... evet bilmiyorsun, biliyorum devlet baba, dedemin o toy zamanında yediği naneleri, köyünde geride bıraktığı aç karısını ve çocuklarını hiç arayıp sormamasını, başka eş bulup ondAN çocuk peydah etmesini en sonunda tekrar ailesine dönüp peydah ettiği çocuğu inkar etmesini... köyünde kurdun kuşun, ve açlığın ortasında, 5 çocukla ersizlik nedir bilir misin devlet baba?..
dedem, ailesini avrupa'ya getirmiş, sonra annem babamla evlenmiş ben doğmuşum 80'lerin sonuna doğru. ben seni tanımadım delvet baba. türkiye'ye her gelişimde selamlaştık o kadar. sen beni sadece askerlik için arayıp sordun. türk töresince daha haşır, neşir olmamız lazımdı ama anlıyorum, senin kucağında doğmadım, büyümedim... ayıplamıyorum seni... vatan borcu diyorsun bana... dedemi siktir etmişsin karnını doyuramadığın için, senin yüzünden ben yaban ellerde dünyaya gelmişim ve sen bana vatan borcu diyorsun...
de devlet baba, benim sana borcum olsun... hem öyle ya, biz ne bilek beyim, böyükler bilir... önemli değil yani,vallahi bak. ama içimi acıtan ne biliyor musun devlet baba? sormadın biliyorum ama anlatmak istiyorum bir kez dinle beni, ben yolunacak kaz mıyım devlet baba? beni şimdi askere de almıyorsun, 10 000 avro ver kurtul diyorsun... 10 000 avro ne demek haberin var mı? biliyorum, senin ve senin üzerinde nefes alan herkes için yoluncak kazlarız biz ama el insaf... alın terimizi olmayan borcumuza mı istiyorsun? ne sanıyorsun sen devlet baba? para mı basıyoruz?
bak bana devlet baba, türkiye cumhuriyeti pasaportum da var benim. çifte vatandaşım yani. ya beni adamlar gibi askere al, yada hiç alma. allahım şahit, beni herkesler gibi askere alırsan bırak yakınmayı, çok sevinirim. çocukken asker olmak isterdim hep. ama beni para kaynağı görmen içimi acıtıyor... göz göre göre keriz muamelesi görmem dokunuyor bana. hadi diyelim verdim avro'yu, peki sen bana ne veriyorsun? eyvallah, hadi öyle olsun, benim sana borcum olsun... ama devlet baba, ben senin babalığını hiç görmedim. ceddim de görmedi... kanımızda vatanseverlik, türklük olmasa sadece vatan borcu diyerek askerde bulamazsın ya, neyse devlet baba... sen sağ biz selamet... *
nasıl bir şey olduğunu anlamadığım borçtur. bildiğim tek şey türkiye'de sadece askerlikle ödenebiliyor.
misal dünyaca ünlü bir bilim adamı oldunuz. teorik fizikte mit * de kürsünüz var, teorilerinizle dünyayı sallıyorsunuz, herkes sizden bahsediyor. ama işte vatan borcunu ödemiş sayılmıyorsunuz. memlekete dönüp askerliğinizi yapmak zorundasınız. bir başçavuşa selam durup, iki mermi attın mı... tamam kardeşim ödedin vatan borcunu.
misal milli bir sporcusunuz. olimpiyatlarda altın madalya aldınız, yetmedi dünya rekoru da kırdınız... ama hayır halen daha vatan borcunuz ödenmedi. o borç ki sadece kantinde subaylara garsonluk yaparak ödenebilir. o borç ki kutsal apoletlere selam durmadan silinmez...
misal kardeşinizi, babanızı, amcanızı, kısaca bir yakınınızı şehit verdiniz. aile olarak canınızdan can gitti. ama hayır yine vatan borcunuz ödenmedi. siz de kardeş olarak askere gidip, belki yozgat'ta belki trabzonda, ailenizin size en çok ihtiyaç duyduğu zamanda, çalışmanız onlara destek olmanız gerekirken yat-kalk-sürün yapmalısınız ki vatan borcunuz ödensin.
ama öte yandan 30.000 tl niz var. vatan-sana-param-feda diyerek de borcunuzu ödeyebilirsiniz...