büyük kentlerin göç almalarıyla oluşan, şehrin merkezine uzak kenar mahalleler.
türkiye'de bakacak olursak çeşitli tiplerde gelişirler:
1- göç dalgasıyla anadolu'dan kopan güruhun, hemşehricilik nedeniyle belirli bir bölgede kurdukları gecekondulara popülist politikalarla verilen imar izinleriyle oluşan bölgeler. bunların en önemli özellikleri üç aşağı beş yukarı herkesin aynı bölgelerden gelmiş olmalarıdır. buraların insanları ya küçük yaşta çalışmaya başlayıp kalifiye işçi olurlar ya da bakkal, kahvehane gibi işletmeler kurarlar.
2- kurtarılmış bölgeler. bunlar dini ya da siyasal nedenlerle belli bir görüş ya da inancı paylaşan bireylerin toplu konut gibi projelere girerek kurdukları bölgelerdir. özellikle islamcılık hastalığından muzdarip bünyeler bu işe çok girerler. dışarıdan bakıldığında imar izni çıkmış gecekondu semtlerine göre daha derli toplu, yaşanır görünseler de garip bir havaları vardır. ortalıkta kolay kolay kimseciklerin olmadığı yerlerdir. hayalet kasaba ya da the walking dead havasından kurtulmalarının tek nedeni apartman dairelerinin camla kapatılmış balkonlarında kurumaları için asılmış çamaşırlardır. dışarıda dini bütün müslüman takılırlar ama kapalı kapılar ardında yemedikleri halt, işlemedikleri suç kalmaz.
örneğin başakşehir bunlara örnektir. bugünün akplilerinin zamanında ibb'den çarptıkları paralarla yaptıkları bir bölgedir.
3- lüks rezidanslar. bunlar kısa yoldan parayı kırmış, kıroyum ama para bende tiplerin yeni gösteriş mekânlarıdır. allah ın siktir ettiği yerlerde, genelde gecekonduların dibinde yükselen 150 katlı bloklardır. araplar'daki gökdelen çılgınlığının son noktasıdırlar. her şeye uzak ve pahalıdırlar ama her türlü hizmet de bulunur. aslında ikinci sıradakine benzerler ama biraz daha paralıdırlar.
aralarında mutlaka vardır iyi insan bir kaç tane...
Ama genelde huzur bozan, kavga çıkaran, bela, görgüsüz, hatta türkiye' nin gelişememesinde katkıda bulunan bi sike yaramayan insan topluluğu. Saygısızlık ve milletin işine karışma bunlarda dik aladır. Şahinler falan geçer sokaklarda. Hep şu insanları sevmeye çalışırım ama alayı işsiz vasıfsız serseri moron sahtekar ne ararsan var..
Ayrıca bir hakaret... evet annemden öğrendim geçenlerde bunu. Bu konu üzerine birkaç arkadaşla tartışırken "ben varoşlarda büyüdüm bununla gurur duyuyorum" dedim. Sevgili validem ne varoşu sen varoşta büyümedin dedi. Herhalde hakaret olarak algıladı bunu. Egemen medya büyüdüğümüz yetiştiğimiz yerleri öyle kötülemiş öyle nefretle işlemiş'ki ekranlarda, varoşlarda yetişmek lüks yerlerde oturmamak yadırganmış... hemde bizler tarafından.
istanbul/Kartal/Yakacık çarşı mahallesinde doğdum büyüdüm. Yakacık elitlerin mekanı mıydı? Evet aşağıda ayazmanın altında zenginlerin villaları vardı ama bizler hep çamurlu yollarında yürüdük istanbul'un.
tanım: macar dilinden dilimize girmiş kelime olmakla beraber "kenar mahalle" anlamında kullanılmaktadır.
örnek: adana'daki anadolu mahallesi, şakirpaşa mahallesi gibi.
Arada kalanların yaşadığı yerdir.Şehirli olabilmek ya da en azından şehirden pay alabilmek umudu ile bulundukları köy ya da kasabada 'falan hanım' ve filan bey iken yeni yurtlarında hanımlıktan ve beylikten uzak muameleye maruz kalanlardır.
Yurt değiştirmek sanki çok kolaymış gibi bu uyum sağlama aşamasında saçma bir aşağılanma görürler.insanlar evlerini değiştirdiklerinde bile mahalleye,komşularına alışmaları uzunca bir zaman alırken onların 40-50 yıllık ata-dede topraklarından ayrılıp büyükşehire adım atar atmaz adapte olabilmeleri beklenir.Geldikleri yerlerdeki tüm sıfatları bir anda silinmiştir,işsizlikle boğuşurlar ve kendi sosyal çevrelerinin doğal olarak kendi kurallarını yaratırlar.Tuh kaka diye atılıverirler ve hemen evlerini yıkmaktan söz eder birtakım beyzadeler.Devlet şehre uyumları için uğraşacağına şehirden uzaklaşmalarını ister.Ancak mesela Armutlu'da etrafı Etiler,Emirgan..vs gibi lüks semtlerle çevrili,yolun hemen altında baraka misali bir evde temizlikten gelmiş kadın ve aylardır iş arayan erkeğin şöyle bir başını yukarı kaldırıp da gördüğü manzara karşısında neden hırslandığını anlayamaz.'Gelmesinler kardeşim' der,ama bizzat kendisi yağız delikanlı döneminde gelmiştir büyükşehire.Yaşadıkları sosyolojik,ekonomik ve de psikolojik sorunlar saçma karşılanır.Şöyle bir şehrin içine girelim deseler 'apaçiler indi' denir.Hadi bunlar sosyoloji..vs bilmezler ama hiç mi Orhan Kemal okumamıştır diye düşünesi gelir insanın.
Varoşta yaşayanın bir ömür boyu orada yaşaması beklenir,ya da 'köyüne geri dönmesi'..iki üç fabrika daha kuralım,üretimi arttırmanın çarelerine bakalım,bunlar işçi sınıfına dahil olsun,sosyalleşsinler ,şehir hayatına katılıp kentli olabilme yolunda sağlam adımlar atabilsinler denmez de seçimden seçime sokaklarında elinde yardım paketleri ile yürürken çamurlanmış ayakkabısına zoom yapan kameraya bakarak 'işsizlik azalacak' denir.
macarca'dan türkçe'ye geçmiştir ve kent anlamına gelir ki, bu da, türkiye'nin içerisinde bulunduğu kültürel karışıklığı çok güzel tarif eden bir ironidir. *
eğitim olanakları, barınma, sağlık, güvenlik, ve kabul görme gibi insanın temel ihtiyaçlarından yararlanabilmek için şehire göçmüş ama burada da geldiği yerden daha kötü şartlarda yaşamaya başlayan insanların yaşam savaşının çok vahşi anlarına sahip olunan mekan.
fakir insanların genellikle fakirce konuştuğu bir cehennemdir varoşlar eroini esrarı bir yerde kol gezerken bir yerde emekçisi evine helal lokma götürmeye uğraşır kendine has nasmus anlayışı vardır buraların insanları ikinci hatta üçüncü oda olmadı sınıfta kalmış bireylerdir her zaman aç ve arkasız yaşarlar televizyon denen kutuya bakıp hayallerini canlandırırlar beyinlerinde
babaları genelde işçi sınıfına mensup olur, anneleri camdan cama bağırarak konuşur ve sokaklarada deli gibi halı yıkar. bu ana babaya sahip insan. bide bunların artisleri de var ki sormayın v yaka pembe tişrötler giyip kafaya da jöleyi bastılarmı yolda tarkan gibi gezerler. aman aman evlerden ırak.