insanların önce var olduğuna sonradan öz kazandıklarına inanırlar bu yüzden varoluş özden önce gelir derler. insanın varoluşuna bu yüzden bir anlam yüklemezler. tipik kafirler işte.
bi bunlar bide nihilistler gibi yazı yazabilirseniz çok kişiyi tavlarsınız. ciddi diyorum, bunların o kasvetli sözleri milleti kendinden geçiriyor. bakın çok enteresan, ulan hayat çok anlamsız diyen benim anadolu nihilistti amcam neden karizmatik bir hal alamıyor? sonuçta aynı şeyi söylüyor.
Fransız varoluşçuluğudur, absürdtür, saçmadır, sartredır hiçbir önemi yok. Yaşadığını bildiğin her an acı duyuyorsun ve bundan kaçamazsın. Uyku var ya uyku,varoluşçuluğun tek placebosu. Tüketimcilik de olmasa biz ne yapardık! Okul olmasa nasıl unuturduk bu acıyı! Anlamsız sorumlulukların rutini olmasa ne halt ederdik!
insandır ki kendisini nasıl yaparsa öylece var olur, değerlerini kendi yaratır, yolunu kendi seçer. yeryüzünde insana yol gösterecek, kendisinden başka hiçbir şey yoktur. insan, kendi kendisini yarattığı için, özgür ve sorumlu olmak zorundadır.
varoluşçuluk, nesnel varlığı insansal varlığa, insansal varlığı kişisel varlığa, kişisel varlığı da kişisel düşünceye indirgemekte ve zorunlu olarak idealizme varmaktadır.
evren, insana karşıdır, mantıksal olarak anlaşılmazdır ve ölüm gibi fizikötesi bir anlaşılmazlıkla son bulmaktadır.
ağlayan çocukların eline sussun diye oyuncak verilir ya, işte varoluşçuluk bunu biz aptal büyüklere yapma felsefesidir. özgürlük, eylem, zaman, toplum, tarih... tüm bunlar bir yana varoluşçuluk asıl olarak bireyi hayata bağlamayı amaç edinmiş bir çırpınış felsefesidir. peki ama hangi bireyi? sevgilisi olan, arkadaşlarıyla eğlenen, ailesini seven, mutlu ve hayattan beklentilerini olan bireyleri değil elbette. bunlar zaten hayata wifi ile aynı odada bulunan bilgisayar gücüyle bağlanmışlardır. varoluşçuluğun amacı; kendi hiçliğinin farkında olup, kendini başka birisine fırsat vermeden, kendi elleriyle yenilgiye uğratmış kişilere dokunmaktır
yenilenlerin felsefesidir varoluşçuluk; isteyerek bilerek ve belkide tek çare olarak yenilgiye koşmuş bireylerin.
evet hayat anlamsızdır; her eylem, her düşünce kısacası her şey altında hiçliği taşır. ''şey''lere üstlerindeki ince yanılgı tabakasını kazıyıp bakınca kocaman bir anlamsızlıkla karşılaşır insan. önce kendini sonra diğerlerini yok eder. giderek daha çok kendi içine kapanan, dış dünyaya daha az ihtiyaç duyan, yaşayan bir ölü ortaya çıkar. bunu farkeden sartre son bir çare olarak ortaya fırladı; hastasını tedavi etmek için önce hasta olduğunu ona kabul ettirmeye çalışan bir doktor edasıyla: ''evet sevgili dostum hayat tümüyle anlamsızdır, tarih koca bir çöplüktür. ama bu vazgeçeceğin anlamına gelmez, gelmemelidir. eğer hayat anlamsızsa bu belkide senin hayata anlam katman gerektiği manasına gelir. hiçlik her yerdeyse, devinimle-hareketle hiçliği delip varolmanın hazzını elde edebilirsin. çalışmak, yaşamak, çabalamak varoluş hastalığına tek ilaçtır. kısacası sen bir hiç olarak doğdun ve bunu ancak sen bitirebilirsin'' dedi bizlere. keza kendisi de hayattan duyduğu bulantıyı unutmak ve yok etmek için hayatı boyunca siyasetin içinde kalmış, katı bir hümanist tutum sergilemiştir. bu durum evinin 2-3 defa bombalanmasına neden olsa da hiçlik daha ağırdı elbette, hiç vazgeçmedi bu tavrından.