tanrı, kitap, peygamber, ruh, şeytan, cin, melek.... Bu tür safsata, efsane, mit ve insan zihninden başka biryerde olmayacak kavramlara inanan tiptir.
Afyondur inanmamak gerekir.
kendi bilirdir. başka kimsenin işi değildir. başkalarına karışmamalıyızdır. o bayan şu şeğkıl inanır'dır. ben pastafaryen olsam bu başkasını neden ilgilendirsindir. ya bırak, istediğine inansın ya da inanmasın. karışma insanlara. ben agnostiğim, Müslüman, Hıristiyan, ateist, deist, teist arkadaşlarım var. ben bu insanlarla anlaşabiliyorsam sen de anlaşabilirsin.
bu mesele "Allah yok ki yae" gibisinden ergence bir düz mantıkla çözülemez. Düz mantığı, tümden gelimi felsefe zannetmeyi bırakın artık. Uzun olacak ama "ignorance is bliss" mantığını bırakın da gelin size felsefeyi göstereyim.
var-yok meselesi. Ben varım diyoruz. Masa var. internete girdiğim telefonum var. Neden diye sorulduğunda, bakınca görüyorum, dokununca hissediyorum, vurunca çıkan sesi duyuyorum diyoruz. Demek ki var.
Ya kör olsaydık? Dokununca yine hisseder ve sesini yine duyardık. Ya bu hislerimiz de olmasaydı?
Hiçbir şeyi göremeyen, hiçbir şeyi dokunduğunda hissedemeyen ve hiçbir sesi duyamayan bir insan için dünya nedir? Böyle bir insanı neyi anlatabilirsiniz ve neyi gösterebilirsibiz?
Öyleyse "var" şeklinde nitelediğimiz "madde" belki de sadece beynimizin içindeki sinir uyartıları. Nasıl emin olabiliriz ki?
Allah yok diyoruz. Yani haşa siz diyorsunuz. Neden? Göremiyoruz, hissedemiyoruz, duyamıyoruz. Demek ki yok diyoruz.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu arkadaşım. Kör bir insan gelse, renk diye bir şey yok ki ahaha salaklar dese. Duyamayan ama gören biri buraya yazsa şarkı dinlediğinizi sanıyorsunuz, ses diye bir şey yok ki mallar dese. Neyi nasıl anlatabilirsiniz ki? O kendini görmemeye şartlamışsa nasıl gösterebilirsiniz?
Bunları düşünebilecek kavrayabilecek zekanız yoksa hep şuna sığınıyorsunuz, hadi Allah kendini göstersin. Ulan o gösteriyor da sen bakmıyorsun ki. Hangi akıl bu evrenin, hadi evreni bırak, küçücük bir hücrenin içindeki o muhteşem ve karmaşık metabolizmanın bile tesadüfen oluştuğunu iddia edebilir?
Bunlar Allahın varlığına işaretler işte.
Allah yokmuş. Kendini evrenin merkezi düşünüp sen görmediğin için yok olduğunu düşünürsen bu nasıl mantıktır? Beni de görmüyorsun şu an öyleyse ben de mi yoğum?
Asıl mevzuya geçeyim. Bu mesele var-yok meselesi değil madde-mana meselesi. Sen maddesin, bilgisayar madde, masa sandalye bilgisayar madde. Rüya mana, hayal mana, melek Allah iman korku cesaret hep mana.
Şu olay çok basit: Madde varsa var yoksa yok. Bunu biliyoruz. Ama şu olay bir bilmece: mana varsa yok, yoksa var. Bunu beş dakikada anlayamayınca bırak git yav zır deli demeyin çünkü bu kardeşiniz, zaten kendi bulamadığı * bu bilmeceyi beş ayda ancak anladı.
Mana var olduğunda yok, yok olduğunda var. Yani onu maddeymiş gibi kabul edip anlamaya çalışırsanız, yok zannedersiniz. Mana olduğunu kabul ederseniz ve onu düşünerek bulabileceğinize ama gözünüzle göremeyip ** elimizle tutamayacağınıza inanırsanız o zaman anlarsınız.
Ya madde var ya mana var. ikisi de yok ya da ikisi de var diyemezsiniz çünkü bunlar proton ve elektronun kütleleri gibi. Birini varlığını kabul etmek için diğerinin sadece görüntüden ibaret olduğunu kabul etmek zorundasınız.
Şimdi söyleyin bana, buraya kadar kaç kişi okudu bilmiyorum ama, madde ile manadan hangisi görüntü, hangisi gerçek? Gördüğünüz mü görmek istemediğiniz mi?