bugün

"Vurulduk ey halkım unutma bizi"

uğurlar olsun. 27 senedir katillerini bulamayan bu sisteme de yazıklar olsun.

24 Ocak 1993 - 24 Ocak 2020

görsel
uğur mumcu denince benin aklıma cem karaca'nın deniz üstü köpürür şarkısı geliyor alakası yok ama nedense hep o şarkı aklıma geliyor.
unutulmayacak.
ne fikrileri nede kendisi.
vefatının ( suikast ) üzerinden 27 sene geçmiş ülkemizin değerli aydını, yazarıdır. o henüz hayatta iken benim gibi pek çok çocuğa aileleri tarafından bizzat kendisinden dolayı uğur ismi verilecek kadar sevilen birisi idi rahmetli.

o zamanlardan beri neden hedef olarak gösterildiği belli idi zaten. ancak şu son günlerde gündemin birinci sırasına oturan fetö bağlantılı cia ajanı olan enver altaylı üzerinden nihayet suikastinin üzerindeki ( kimilerine göre ) "sır perdesi" de aralanmış olacak. kimilerine göre dediğim "kimileri" malum. işlerine gelmediği için uğur mumcu gibi değerli insanların kaba tabir ile "katledilmelerini" karanlıkta bırakanlar, aydınlatmayanlar. sıradan vatandaşlar dahil ülkedeki birçok kimse neden kahpece tuzak kurularak suikaste uğradığını biliyoruz zaten. rahmetli tee 30-35 sene önce neyin ne olduğunu çözmüş ve bugün "efsane mücadele veriyoruz" denilen teröristlerin kimliklerini ve abd bağlantılarını ifşa etmeye başlamıştı. tamamını edemesin diye zaten evinin önünde hayatına son verdiler kahpece.

mekanın cennet olsun dürüst ve güzel insan. ne sağcısı ne solcusu ne muhafazakarı ne atatürkçüsü ne kürdü ne lazı ne çerkezi.. bu ülkenin her kesimden aklı selim tüm insanları seni hiçbir zaman unutmayacak.
Ölümünün değil öldürülüşünün yıl dönümü olan, her daim saygı, sevgi ve özlemle anılacak olan, yaptığı her tespitin, kurduğu her cümlenin haklılık payı her geçen gün daha da anlaşılır olan, uygar, öngörülü, donanımı tartışılmaz gazeteci yazar.

Doğru söyleyenin, dokuz köyden kovulduğu kahpe bir dünyanın kurbanı olmuştur.
Karanlık zihniyetler tarafından, kahpece, onursuzca hayatına son verenler bilmelidirler ki;
Güneş balçıkla sıvanmaz!

Bir uğur mumcu gider, bin uğur mumcu geliriz!

huzurla uyu güzel adam!
Allah rahmet eylesin.
Unutulmadın gerçekleri söyleyen büyük insan.
22 Ağustos 1942-24 Ocak 1993
Hiç bir şey yazamıyorum sadece bir resim yeterli.

görsel
"Bu ülkede sağcı solcu yoktur. Bu ülkede namuslular ve namussuzlar vardır." Uğur Mumcu işte o namuslulardan sadece bir tanesiydi. Allah rahmet eylesin...
çomarize zihniyet tarafından, birilerinin işine gelmediği için katledilmiştir.
tıpkı diğer aydınlık insanlarımızı katlettikleri gibi.
onların kim olduğunu ve neyi temsil ettiğini hepimiz az çok biliyoruz.
Bir pazar sabahıydı...
görsel

UĞUR MUMCU YAZDı: TÜRK VE KÜRT

Atatürk, Kürt sorununa nasıl bakıyordu?

Birçok konuda olduğu gibi bu konudaki yasakçılık da gerçeklerin saptırılmasına yarıyor.

Atatürk, 1923 yılı 16/17 Ocak günü izmit’te istanbul’dan gelen gazetecilerle konuşurken Ahmet Emin (Yalman)’ın bir sorusu üzerine Kürt sorunu konusundaki görüşlerini şöyle açıklar.

Bugünkü dile çevirerek aktaralım:

Türk ve Kürt...

“Kürt sorunu, bizim, yani Türklerin çıkarları için kesinlikle söz konusu olmaz. Çünkü, bizim ulusal sınırlarımız içinde Kürt unsurları öylesine yerleşmişlerdir ki pek sınırlı yerlerde yoğun olarak yaşarlar. Bu yoğunluklarını da kaybede ede ve Türklerin içine gire gire öyle bir sınır oluşmuştur ki, Kürtlük adına bir sınır çizmek istesek, Türkiye’yi mahvetmek gerekir. Örneğin, Erzurum’a giden, Erzincan’a, Sivas’a giden, Harput’a kadar giden bir sınır aramak gerekir. Ve hatta Konya çöllerindeki Kürtleri de göz önünde tutmak gerekir.”

Atatürk, bu gerçekçi gözlemi yaptıktan sonra şu çözümü de öngörüyor:

“Bu nedenle başlı başına bir Kürtlük düşünmekten çok, anayasamız gereğince zaten bir çeşit yerel özerklik oluşacaktır. O halde hangi bölgenin halkı Kürt ise onlar kendi kendilerini özerk olarak yöneteceklerdir.”

Atatürk’ün bu sözlerini 1921 Anayasası’nın getirdiği sisteme bakarak değerlendirmek gerekir.

1921 Anayasası’nın 21. maddesi, illerin “manevi kişiliğe ve özerkliğe” sahip olduklarını belirtiyordu. Bu “yerel özerklik” bugünkü bir çeşit belediye yönetimi gibiydi. iç ve dış siyaset, adliye ve askerlik ve ekonomik ilişkiler ile ilgili yetkiler tümüyle hükümetin elindeydi. Özerklik, “vilayet şûraları” eliyle illerin günlük işlerinin yönetimini kapsamaktaydı.

Atatürk’ün bu sözlerinden “Kürtler ayrı devlet kursunlar” gibi bir anlam çıkmıyordu. 1921 Anayasası da böyle bir sistem öngörmemişti. Atatürk, Kürtler için “bir nevi mahalli muhtariyet”ten söz ederken, “üniter devlet” dışında bir çözüm de öngörmüş değildi.

Öngörülen; Kürtlerin yoğun olarak yaşadıkları il ve ilçelerde yerel yöneticilerini seçme haklarıydı.

Atatürk, daha sonra görüşlerini şöyle açıklamıştı:

“Bundan başka Türkiye’nin halkı söz konusu olurken onları da beraber ifade etmek gerekir. ifade olunmadıkları zaman bundan kendileri için sorun çıkarabilirler. Şimdi TBMM hem Kürtlerin hem Türklerin yetkili temsilcilerinden oluşmuştur. Ve bu iki unsur, bütün çıkarlarını ve yazgılarını birleştirmiştir. Yani onlar bilirler ki bu ortak bir şeydir. Ayrı bir sınır çizmek doğru olmaz.”

Bugün Türkiye’de Kürt kökenli milletvekilleri var, Kürt kökenli bakanlar var, belediye başkanları var, genel müdürler var, generaller, öğretim üyeleri ve işadamları var.
Kürtler ve Türkler, Türkiye içinde öylesine birbirlerine karışmışlardır ki Türkler ile Kürtler arasında bir sınır çizmek, o gün olduğu gibi bugün de olanaksızdır.
Bugün istanbul, izmir ve Ankara gibi büyük kentlerde yaşayan Kürt kökenli yurttaş sayısı, Diyarbakır, Malatya, Tunceli’de yaşayan Kürt kökenli yurttaşlarımızdan daha çoktur.

Bu açıdan Atatürk’ün 1923 yılındaki görüşleri bugün de geçerliğini koruyor.

Öyleyse sorun nedir?

Sorun, Kürt sorunu konusunda izlenen emperyalist siyasetlerdir.
Atatürk’ün 1923 yılındaki bu basın toplantısının üzerinden iki yıl geçmeden Doğu’da Şeyh Sait isyanı patlak vermiştir.

O günler, genç Cumhuriyet için çok önemli günlerdi. Lozan Antlaşması, Musul petrolleri konusunu çözüme bağlamamıştı.

Sorun, ingiltere ve Türkiye arasında çözülecekti.

Bu isyan “padişahlık, hilafet, şeriat ve Abdülhamid oğullarından birinin saltanatını sağlamak” gibi din sömürüsü ile perdelenmişti. (TBMM tutanakları, I; 64, 25.2.1341, C:2, S:309).

isyanın sonunda Musul petrolleri Türkiye’nin elinden kaçtı. Şeyh Sait isyanı’nın Türkiye’ye faturası Musul petrolleriydi!

Bugün Kürt sorunu, azınlık şovenizmi, ayrımcılık ve terör ile değil; demokrasinin yerleştirilmesi ve insan haklarının, Edirne’den Ardahan’a kadar, her yerde uygulanması ile çözülür.

ABD ve öteki Batılı ülkeler, niçin birdenbire bu kadar Kürt yanlısı oldular?
Bu soruya yanıt aramak zorundayız.

ABD için sorun, iran, Irak ve Türkiye’nin birer bölümünü kapsayacak bir Kürt devleti üzerinde şimdiden egemen olmak ve olası petrol yataklarını bu Kürt devleti aracılığı ile elinde tutmaktır.

Kürtler üzerindeki “Amerikan mandacılığı” hazırlığına kimse “sosyalizm”, “Marksistlik” ya da “devrimcilik” etiketi yapıştırmamalıdır.

ABD emperyalizmi, gerçekten “emperyalizm” ise Kürt sorununun bu kadar canlı tutulmasında bu emperyalist siyasetin güttüğü amaç niçin göz ardı ediliyor?

Cumhuriyet, 5 Aralık 1989.
görsel

Uğur Mumcu'nun katledilmeden 2 gün önce yayınlanan son satırları... 22 Ocak 1993.
görsel
Emperyalist köpekler tarafından öldürülmüş aydın gazeteci.Tam bağımsız Türkiye’yi savunduğu için göz göre göre öldürülmüştür.Çocukken farkında değildim ama şimdi daha iyi anlıyorum.Bu ülkede yürekli,lafını esirgemeyen,halkı uyandırmaya çalışan sabahattin Aliler,Uğur mumcular suikastlerle susturulmaya çalışıldılar.Umarım düşünceleriniz ışık olmuştur.Huzur içinde uyuyun.
Hayatı :

Uğur Mumcu, 22 Ağustos 1942 tarihinde, Kırşehir'de doğdu.

Eşi Şükran Güldal Mumcu (Homan) idi.

evliliğinden bir oğlu (Özgür) ve bir kızı (Özge) olmuştur.

Uğur Mumcu anısına ailesi tarafından bir vakıf kurulmuştur.

Eşi Şükran Güldal Mumcu, 23. Dönem TBMM'ye izmir Milletvekili olarak girmiştir.

Ağabeyi işçi Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Ceyhan Mumcu'dur.

Ve Kardeşim Uğur Mumcu adıyla bir kitapta toplanmıştır kendisinin yaşamı ağabeyi tarafından.
"insanlar sadece konuştukIarı şeyIerden değiI, sustukIarı şeyIerden de sorumIudurIar."
-uğur mumcu
görsel

isterler ki susalım; yazdıklarımızın hiçbiri , hele bu dönemde yazılmasın. Bunun içindir ki bizleri susturmak için her türlü yola başvururlar.

Yazacağız, susmayacağız. Bütün yolsuzlukları,kaçakçıları, pislikleri, cinayetleri tek tek sergileyeceğiz.

Uğur Mumcu, 4 Şubat 1981.

https://www.facebook.com/...6/posts/3764837773560677/
oğlunun peşinden gittiğidir.
iyi ki bu coğrafyada doğmuştur.
Uğurlar olsun uğurlar olsun hüzünlü bulutlar yoldaşın olsun bir keskin kalem bir kırık gözlük yürekli yiğitlere hatıran olsun...
Suikaste uğrayıp şehit olmasa silivride kanserden ölmüş olacak araştırmacı gazeteci.
Uğur mumcu bir kişi, yazar ya da gazeteci değildir. Uğur Mumcu dev gibi bir cumhuriyet kurumudur. Şu anki gazeteciler ya da yazarlar ancak o kurumun bir üyesi olabilirler ki bu bir şereftir.
Bu topraklarda harcanan gerçek gazeteci.
Toprağı bol olsun.
ilk tanıştığım yazarlardandır.

80'lerin sonunda vitrinde kitapları vardı.
uğur mumcu ve emin çölaşan'ın kitapları ile başladım kitap okumaya.

uğur mumcu'nun okuduğum ilk kitabı "papa ağca mafya" adlı kitaptı.
bu kitabı okuduğumda ya 11, ya 12 yaşımdaydım...

ardından gazi paşa suikasti, tarikatlar(tarikat-siyaset-ticaret) kitapları ile devam ettim.

12 eylül, sakıncalı ve sakıncasız, çatlı, karabekir anlatıyor, suçlular ve güçlüler...

terörsüz özgürlük'ü okuduğum sırada terör saldırısı ile şehit edildiğine şahit oldum...o kitabı yarım bıraktım. hala okuyamadım...

aradan yıllar yıllar geçti.

uğur mumcu gibi değerli, onun gibi kahraman ve vatansever bir türk evladı, uğur mumcu'dan 8 sene sonra aynı gün katledildi.
(bkz: ali gaffar okkan)

bugün şehadetinin 28. yılı olan uğur mumcu'nun failleri hala bulunamadı.

ruhu şad, mekanı cennet olsun...
"kimi ölüler bize ne kadar yakın. yaşayanların birçoğu ne kadar da ölü."

Saygı ve rahmetle..
Öyle çok ahım şahım bir gazeteci yazar değildi.

Alçakça Bir cinayete kurban gitti.

Ölünce kahraman oldu.