uçurtmayı vurmasınlar

entry257 galeri20 video4
    131.
  1. ufacık tefecikken seyrettiğim ve gözlerimin buğulanmasına sebep olan olağanüstü bir türk filmi.
    1 ...
  2. 130.
  3. büyük bir hikaye barış'ın hikayesi... o henüz çocuk yaşında ailesinin başına gelenlerden dolayı annesi ile birlikte hapishaneye giriyor. sonra inci'yi tanıyor. bütün dünyası inci oluyor... bize insanoğlunun mutlu olması için çok büyük mucizelerin, hediyelerin gerekli olmadığını anlatıyor barış.
    **
    bir uçurtmanın gökyüzünde ki özgürlüğü bile yüzümüzde gülümseme olabilir. kuşların seyri, denizin görkemi, güneşin doğuşu, çiçeğin her rengi... mutlu olmak zor zanaat. silkinmek lazım önce. sonra da hayata sarılmak. denizi görmek gibidir mutluluk. eğer mutlu olmayı istiyorsanız görmeyi bileceksiniz. hem, biz görmek istedikten sonra neden göremeyelim denizi? bakın ne diyor sabahattin ali, "görmesen bile denizi /yukarıya çevir yüzü /deniz gibidir gökyüzü" sonrasında devam ediyor rahmetli "aldırma gönül aldırma" mekanı cennet olsun, doğru söylüyor. önümüze çıkan engellere aldırış etmeden küçük mutluluklar büyütmeliyiz içimizde. ve önce sevmeliyiz; hayatı, insanı, doğayı, öğrenmeyi... sırt üstü uzanıp çimenlere gökyüzünü seyretmeliyiz. ve sonrasında yıldızları, yine aynı şekilde... insana insan olduğu için değer vermeliyiz. paranoya dolu dünyamızdan bizi ancak sevgi kaçıracaktır. sevgiyle kaçmayı planlamalıyız.
    **
    o kadar çok hikaye var ki dünya dediğimiz gezegende. bu kadar his, bu kadar duygu yoğunluğu, bu kadar zaman boşuna olamaz. bırak dünyayı, hiçbir gezegen bu kadar hikayeye boşu boşuna ev sahipliği yapmaz, yapamaz.
    **
    öyle ki; bir sınırsızlık, bir doyumsuzluk var insanoğlunda. dünyanın her metrekaresine sahip olsa diğer gezegenlere gözünü dikecek. ve zulüm hiç bitmeyecek yeryüzünde. düşünmeden yapamaz elbette insanoğlu. dünya meselelerini, ülkesini, çevresini mutlaka düşünecek. ama "onlar böyle düşündükleri için ben de şöyle düşünmeye başladım" cümlesinde ki, düşünmeyi başka bir düşünceye tepkiymiş gibi göstermekten ziyade "onlar da iyi düşünsünler diye iyi düşünmekten vazgeçmiyorum" cümlesinde ki düşünceyi diğer insanları da iyiye yönlendirmek, iyiyi istemek şeklinde yorumlamak çok daha ulvi bir amaca hizmet edecektir. keza bizi her ne kadar yorsalar da mutluluğu arayan olmalıyız.
    **
    ve barış soruyor, "neden uçmuyor inci?" inci de insanoğlunun en çok ihtiyacı olanı veriyor barışa; umut şu cümlelerle giriyor barış'ın kanına "uçar bir gün." filmin sonunda barış'ın gönlü olmuş inci uçurtma olarak geri dönmüştür. umuyorum ki bir uçurtmanın özgürlüğü bizim de yüzümüzde gülümseme olsun. sevmek, öğrenmek, anlamak, dinlemek ve insan olabilmek ve insan kalabilmek dileğiyle...
    8 ...
  4. 129.
  5. küçük barış'ı ozan bilen'in oynadığı film

    http://www.facebook.com/group.php?gid=21165009654# !/group.php?gid=21165009654&v=photos
    0 ...
  6. 128.
  7. soğuk bir kış gecesi, battaniye altına girip okunası, yeniden izlenesi, yine ağlanası, o paylaşamadığın yalnızlığının dibine vurmuş özleminin acısı çıkarılasıdır Barış'ın "Burnun uzadı mı, inci?" sorusuyla başlayan mektuplarıyla başbaşa kalmak.

    Hakikaten beş yaş insanın en olgun çağı mıdır, diye sorası geliyor insanın tüm gerçekliğinin beş yaşındaki kahramanlar tarafından anlatıldığı hikayeleri okudukça. (bkz: oğullar ve rencide ruhlar)

    Kendi adıma konuşmam gerekirse, evet, biz atarilerin son versiyonlarıyla oynayıp bilgisayarların kocaman halleriyle başladık oyalanmaya. Mektuplarımızı birtek okyanus aşırı ülkelerdeki mektup arkadaşlarımıza yazdık dil öğrenmek uğruna. Hiçbir kitabımız elimizden alınıp yakılmadı, zaten yakılacak kitaplar bizim neslimizde hiç yazılmadı. Geçmişimiz hakkında ne görüp ne öğrendiysek kar bildik geleceğimiz adına.

    Hiç uçurtma uçurmadık, hep filmlerde gördük onu. Arada sıkışmış bir nesildik. ilk kumarımızı bilyelerle oynayıp ditijal serüvenlere atıldık sonra. Kafamızda hep bir yenilik, hep keşfetmeye açık bir hayal ürünü vardı. Ama öyle somut, öyle gündelik, öyle kafa kurcalayıcı ki... Kendinizden çıkardınız, kafanız hep onun ve onun gibi bir sürü işe yaramaz şeyle meşgul olurdu.

    -dınız, -du, evet. Sonra işte soğuk bir kış gecesi, battaniyenizin altına girip kitaplığınızın bir köşesine sıkışmış soluk kitabı elinize aldığınızda anlarsınız, özlediğiniz ne siz, ne onlar, ne de başkası...

    Bir tek düşünmeyi özlemişsinizdir. O kimsenin müdahale ettirmeden yapabildiğiniz tek şeyi (tam da burada yazarın burnu uzamaya başlar, yazmayı bırakır, kitabına döner, kendisine yalanlar söylemeye devam ederek).

    Sevgiler...
    1 ...
  8. 127.
  9. filmin ortalarından sonuna kadar hüngür hüngür ağladım. kendimi barışın yerine koydum filmi öyle izledim. allahım o nasıl müziktir öyle. hiç birşey olmasa o müziğe ağlanır.
    0 ...
  10. 126.
  11. tek kelimeyle bir başyapıt. hele o barış adlı minik ne kadar da tatlı.
    0 ...
  12. 125.
  13. izlerken doluşan duygularımın sonlara doğru gökyüzünde uçurtmanın belirmesiyle çipil çipil gözlerimden taşmasına neden olmuş muhteşem ötesi tunç başaran filmi.

    ben film izlerken ağlamam. izlerken ağladığım tek film vardı o da dönüş'tür. babam ve oğlum'da herkes ağlamaktan ölüp biterken ağlamadım ben. ruhsuz duygusuz herifin tekiyim pek çoğuna göre.

    milyon dolarlar olmadan muhteşem bir film nasıl yapılır sorusunun cevabı gibi bir film. yorumunu yazamam göz yaşlarım mani.

    özgürlüğün ne büyük bir nimet olduğunu idrak edecek kadar tutsak kaldığım için bir dönem duramadı göz yaşlarım yerinde.

    izleyin, izlettirin, elinizdeki en büyük iki şeyden birinin* değerini idrak edin.
    1 ...
  14. 124.
  15. 123.
  16. duygu sömürüsü yapmaya en müsait senaryolardan birine sahipken bunu asla ve asla yapmamıştır yönetmen. ağlatır evet, hüngür şangır ağlatır ama asla duygu sömürüsüyle değil. o kadar yalın anlatılır ki her şey. hatta, o köhne, çaresiz hapishanede bile umut fışkırır. şartlar el verdiğince güzel bir şekilde yaşamaya çalışan, "çıkacak çıkacak af çıkacak" diye oynamaya başlayan insanlar, orada doğmuş olan dünyanın en sevimli çocuğuna da umut etmeyi öğreten bir inci ve o inci'ye aşık olan bir barış vardır. ne güzel sorular sorar barış ve ne güzel cevaplar inci onun sorularını.

    --spoiler--

    barış: niye uçmuyor inci?
    inci: uçar bir gün.
    --spoiler--

    en önemli diyaloglardan biriyken, bir de aklımda şu kalmıştır:

    --spoiler--
    iftira ne demek inci?
    --spoiler--

    sonuç olarak izlemeye doğmayacağım, her izleyişte de ağlayacağım film.
    1 ...
  17. 122.
  18. izlediğim en güzel film bişeylerin değişmesine neden olan güzel bir yapıt.
    < inci >
    0 ...
  19. 121.
  20. küçük barış ın "inciiii" diye seslenişi hala aklımda.
    0 ...
  21. 120.
  22. nur sürer'in başrolü küçük oyuncu barış'la paylaştığı hapishane yaşamını kadınların gözüyle anlatan siyasi mesajları yerinde kullanabilmeyi başarmış film.
    küçük bir çocuğun babasına olan özlemi, dört duvar arasında geçen çocukluğu, barış ve inci arasındaki diyaloglar iç burkar, nefes keser.
    0 ...
  23. 119.
  24. Başrolde erkek çocuğunu oynayan veletin , aslında bir kız çocuğu olduğu filmdir .
    türk sinemasının baş yapıtlarındandır .
    (bkz: ben işemedim miki işedi)
    0 ...
  25. 118.
  26. sadece son sahnesini çekip işte benim filmim deseydi şaşirmazdim...
    1 ...
  27. 117.
  28. --spoiler--
    niye uçmuyor inci?
    uçar birgün .
    --spoiler--

    --spoiler--
    ben yapmadım miki yaptı.
    --spoiler--
    yön:tunç başaran
    feride çiçekoğlu'nun yazdığı roman.
    müzik :özkan turgay

    2 ...
  29. 116.
  30. 1989 yılına ait tunç başaran filmidir. sekizinci uluslararası film festivalinde 'yılın en iyi türk filmi' ödülünü kazanmıştır. barış'ın 'innciii' demesi için bile tekrar tekrar izlenilesi bir başyapıttır.
    0 ...
  31. 115.
  32. son zamanlarda popülist insanların ağzında laçka olmuş ve onlara ibretle bakmama sebep olan harika film.
    0 ...
  33. 114.
  34. mükemmel bir feride çiçekoğlu kitabı. filmi de ayrı güzel.
    0 ...
  35. 113.
  36. 112.
  37. 111.
  38. 1989 yılının ankarası. ağır bir sis, kış ayı tüm donukluğu ev ve fabrika bacalarından akıyor. cezaevinin ortasında onlarca kadın ve bir çocuk. nutkun tutulduğu anda, karşında karakterlerle iç içe girmemek için zorlarsın kendini bu filmde. hıçkırıklarla ağlamazsın belki ama göz bebeklerinin büyüdüğünü de hissedersin.

    -suçun ne senin?
    -düşünce
    -ukalalık yapma

    sonra küçük barış sesi: inciii. tüm camlar kırılır altında sen kalırsın. içilen tüm yeminler tekar hafıza dolar. susmuş beyinlerden nefret edersin. ister 15 ister 50 yaşında ol aynı his kaplar kalbini: acırsın, hayıflanırsın, susarsın...

    filiz'i gördüğünde aşık olursun ona. hemen cast'a dalarsın. isimleri teker teker google'a arattırsın. bulamazsın baştan. gerçek mi diye düşünürsün bir an. gerçek olmasa bile ulucanlarda, mamakta, bucada. bu bizim hikayemizdir. kimsenin ağlamasına izin vermeyeceğiz bir daha...
    1 ...
  39. 110.
  40. ismiyle ilgi çeken kitap ve film isimleri olur ya onlardan biridir.tabi film de güzel yani o da ayrı mesele.

    bir sahnesi kalmış aklımda hani amir gibi adam 3 adamını birbirlerinin peşine veriyor ya orada sanki film komedi filmine dönüyormuş gibi gelmişti bana sen git onu takip et sen de git o onu takip ediyor mu ona bak falan
    0 ...
  41. 109.
  42. imdb puanı 8.5 olması rağmen, top250'de yer almayan harika film.
    0 ...
  43. 108.
  44. 107.
  45. ne zaman izlesem aklıma kaplani şiiri olan "bir gün" ü getiren türk sinemasının efsanevi filmlerinden biri.

    (bkz: bir gün/#4072027)
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük