hele 2005 bir clio symbol'e binmiştim.
yan oturmama rağmen başım tavandaydı, rahatsız edecek kadar. her kasiste beynim sallandı diyebilirim.
mercedes'in yeni bir jipine binmiştim. en kötü ihtimalle 2012.
onun bile arkada şaft tünelinin olduğu koltukta başım cam tavana yapışmıştı. kasis olsa cam kırılacak..
sürekli perde değiştirme, rafa bir şeyler koyma işleri size kitlenir.
özellikle ağaçların dallarının yola sıçradığı sokaklarda eğilerek yürümek zorunda kalırsınız.
şayet kız/erkek arkadaşınız ile boyunuzun arasında epey fark var ise bel ağrıları başlayabilir buluşma sonrası.
uygun kız bulamıyorsun. çekyata sığmıyorsun.kırkbeş numara ayakkabı az üretiliyor.fotoğraflarda ilk göze çarpan sen oluyorsun.raht koltukta oturup sehpayı önüme çekip kahvaltı edeyim diyorum ayakları koyacak yer bulamıyorsun. bir şeyi beceremeyince zürafada da boy var sözü ile muhatap oluyorsun.fantazi için tuttuğun ahşap çatı katına sürekli başın çarpıyor.dolmuşta ayakta kalınca ineceğin yeri görmek için iki kat eğiliyorsun. vs...
183 olarak kafamı bazen hissetmiyorum. Çünkü daldır kapıdır baya vurmaktan anam ağlıyor. Şimdi de zeytin dalına çarptım dün akşam. Sivri tarafı girdi resmen. Sıkıntı.
Benim gibi sürekli direksiyon başındaysanız büyük sıkıntı. Sürekli bi yan dönme çabaları falan.. hayır sanırsın 45 metreyim amına koyim neden sığılmıyor bu koltuklara?
- “Kavakta da boy var” gibi bir söze maruz kalmak.
- bazı yerlerden istifini bozmadan geçen kişileri kıskanmak.
- “boyun posun devrilsin” denildiğinde üstüne alınmaktan başka bir çare bulamamak.
- sınıf, amfi, salonlarda projeksiyon makinası açma işlerini devralmak.
Kesinlikle herhangi bir cinsten kişiyle konuşurken eğer o kişi kısaysa sanki kıskanıyormuş gibi düşünmem ve bir şekilde bir yere oturmaya çalışmak. Ayrıca bu çift-katlı otobüsler kısalar için hazırlanmış sanırım . Tüm yolu kafamı eğerek gitmek zorundayım felç kalacam en sonunda. *