niye geldim ki diye iç çekilen, onca tatil anılarının hatıralarda daha tazeliğini korurken,işyerine bile havai gömlek kirli sakalla gidilip boş gözlerle bakıldığı en sıkıcı gündür o pazartesi geçmek bilmez yine.
pazartesi sendromunun doruğa ulaştığı andır, kişi mektup açacağıyla harikiri yapmaya kalkışabilir, kişiye uzman eşliğinde anlayışlı yaklaşmak lazım.
bu anın verdiği moral bozukluğunu en az düzeyde yaşamak için birkaç gün öncesinden tatilin hızını kesmek lazım.
pazar gecesi geldiğiniz için sanki hiç dinlenmemiş gibi hissedersiniz. ay aman off diye geçer. hem okul hem iş varsa işte bu o zaman sıçtığınız andır.
(bkz: afiyet olsun)*
büyük beklentiler içinde gidilir işe yahut okula; sanırsınız ki her şey değişmiştir artık, yepyeni bir sayfa açılmıştır orada. hoşunuza gitmeyen, sevmediğiniz şeyler yok olmuşlardır. siz yenilendiniz ya, zannedersiniz ki iş yerinizde yenilendi, o da tatil yaptı. ama öyle değildir ne yazık ki. gittiğiniz yer aynı acımasızlığı ve gıcıklığıyla, kötü şartları ve sevilmeyen insanlarıyla sizi bekliyordur.