bulunduğun ülkeden, şehirden, ortamdan yada mekandan sıkıldığın, boğulduğun an gelen istektir. uzaklaşsakta, bizi hiç tanımayan yüzlerin olduğu yer de az huzur bulsak.
“gidelim mesela seninle uzaklara; papatya dolu bir yere gidelim. o gün şiiri okurken de söyledigim gibi “göğe bakalım.” tepemizde mavi gökyüzü olsun sonsuz, bir yanımızda da deniz uçsuz bucaksız, bir de çayımız ve kitaplarımız...”
doğru diyorsunuz. uzağa gidenin kaçtığı kendisi oluyor esasen. her gittiği yere kendisini de götürüyor. yine de kaçmaktan vazgeçmiyor birey. hatta bazen gitmese bile gidememe ihtimaline dayanamıyor. çünkü kendinden dahi olsa kaçabilme şansının olması bir özgürlüktür. kendini hiçbir yere ait hissetmeyen insan yollara ait olabilir, çünkü yollar hiçbir yere ait değildir. benimdir dersin senin olur. bazen simyacı gibi gide gide başladığın yere varırsın. bazen marco polo gibi gitmez de gider gibi yaparsın. ama hep gitmek istersin.