uzak fırtına

entry1 galeri0
    1.
  1. manik depresif bir şiir bu,insanın yolda yürürken herhangi bir yükseklikten önüne düşen saksı gibi,bir saniye gecikse başınıza düşecektir hani,korktuğunuzun başınıza gelmesi gibi.
    I.

    uzak fırtına
    korkuyorum
    senden
    sensizlikten
    korkuyorum
    denge gibi gözüken dengesizlikten
    uzak fırtına
    anlamıyorum nasıl
    bu denli uzak bu denli yakın
    ve lazerlerin uçuşu
    leyleklerin uçuşu gibi bir imge hep
    fırtına habercisi seninle gelen

    gözyaşı dökülmeyen bir umutsuzluk bu
    yaşam sularının buza kestiği
    beyaz ince bir şey diyorum
    beyaz ince bir şey o
    cam cam cam
    bendeki selintiler ve yarıklar karşılığı

    II

    sen gelince
    bir şeyler düşüyor kırılıyor hep
    kapılardan
    buz parçaçıkları dolu bir akım
    duvarlarda çığlıklardan sarkıt
    önodalarda doppler etkisi

    III

    bir erkeğin sevişi
    usul usul yaklaşan
    sigara dumanı gibi
    kendine doğru

    li, altın tozların yüzümde kaldı

    IV

    ve cam zorlar içindekini
    kendi biçimini almaya
    uzak fırtına kenarları keskin çelik bir ayna
    getiriyorum sana
    megalomaninin de bir bedeli vardır çünkü

    V

    uzak fırtına
    bir gün seni yazacağım
    ağır aynalar olacak
    yalnız seni yansıtan
    elektrikli bir güzellik olacak
    ve parafin kulaklarını acıtan

    unutmuyorum bunları işte
    bir gün seni yazacağım
    şimşeğe uyarlanan bedenimin
    umarsız bir saati olacak
    ve mükemmel tozu yazacağım
    kıvılcım tozunu ve buz adasındaki volkan

    ...artık beklemeyelim
    şimdi iki gemi siluetinin sessizce çarpışma saati

    VI

    zırhımı kuşanıp yatıyorum
    sabah yine bir zıpkın yüreğimde...

    VII

    uzak fırtına
    sana son kez söylüyorum
    böyle gecelerin bir sabahı olacak
    öyle bir sabah ki
    ben bir leyten şişesi bulmayacağım yatağımda
    ve vurgun olmayacak artık yüreğimdeki
    ve yatağını değiştiren bir nehir gibi sanki

    geri gelmemek üzere giden bir şeyin
    kanat sesleri kalacak yalnız kulaklarında

    VIII

    kaçıyordum senin soğuk yalazından
    onca yürek çarpıntısı kırgınlık
    gömülürken buzlu sularına belleğin
    donan bir ateş gemisiydi kaskatı

    üretilmiş her şey bir fosildir şimdi
    düşünüyorum da bazen
    ne kaldı diye geriye senden
    yıpranmış sinir uçları
    genişlemiş damarlar
    ve belki prensesin tahta bacağı

    ölen bir kuğuydu bir imgeydi bellekte

    içimde bir şehir daha bütün yıldızlarıyla söndü

    IX

    dumandan bir albatros o
    su renginde bir hüzün deltası
    olmayabilirdi de
    oluşmayabilirdi... aramızda... zehirli katmanlar...
    ...bu beyaz kül...nefret...

    X

    cenova şövalyesi andrea doria
    çöküntüler mimarı bir kadın-erkek çelişkisi
    daha gömüldü bak kum saatine

    ve sabit bir sarsıntı olmaktan kurtuldu zaman
    takıntılar zelzelesinin getirdiği
    korkunç bir enerji birikimi var şimdi
    atomun parçalanışı gibi bir şey bu

    çekilen boşalan sular duyuların dalgası
    hâlâ bir takım sallantılar kaydetse de zaman
    acının uzak sınırlarında geçen bir çarpışmayı
    tarihi kaydırabilir insan

    XI

    çürüme çözülmeyen çelişki
    soğuk delici şeyler
    sıfır noktaları acının haritalarında
    içten bir ölüş bu bir ölüm dansı
    metalik kadans kara dans
    bilinmezliğini boynumda siyah bir bant gibi taşıyordum

    XII

    savaşların içinde bir savaş
    bir kadın ve bir erkeğin savaşı
    "uzağa daha uzağa" diyor nefret
    "yakına daha yakına" diyor sevgi

    preveze deniz savaşim benim
    hâlâ üstünde gama ışınlarının titreştiği bu anılar senin olsun..
    *
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük