uygunsuz biri

entry27 galeri0
    1.
  1. 2.
  2. hoş gelmişi laf olsun diye değil tüm içtenliğimle söylediğim yazar, kaliteli entrylerini takip etmenizi öneririm.
    3 ...
  3. 3.
  4. 4.
  5. bilgi ve görgü birikimi sağlam, mala özel not uygulaması ile sözlük düşünce aleminde çığır açmaya aday, (#11654313)başlığı ile derin duyguların insanı olduğunu gösteren duyarlı nesildaş yazar. hoşgelmiş, kafası ve yüreği dolu gelmiş.
    sözlüğe muhalif bir rüzgar gibi giren yazara attila ilhan selamıyla, merhaba.

    --spoiler--
    bugün pazartesi
    dün pazardı
    belki evde kalıp balerin resimleri yaptın
    kulağında uzak bir piyano sesi
    belki neşeliydin
    belki düşüncen vardı
    belki de yağmur gibi inerken hatıralar
    herhangi bir köşe başında
    bana rastladın

    ben senin hayatına muhalif bir rüzgar gibi girdim.
    --spoiler--
    2 ...
  6. 5.
  7. 6.
  8. (#11939685)başlığındaki şiiri ve (#11943062)girdisini herkesin okumasını istediğim yazar.
    1 ...
  9. 7.
  10. bu abimi ben ne yazar olarak ne de kişisel olarak tanımıyordum. ancak; keşke daha önce tanışsaydım böyle saygıdeğer bir abimle dedim. bu adam öyle büyük adam ki; mudanya üşüdüm diye bana ceketini verdi ya, varmı böyle bir şey. ama ben ne yaptım ceketini kirlettim. çok üzgünüm reis affet beni. mudanya tayfasından biri ayrıca...
    2 ...
  11. 8.
  12. çayını her ortamda yapabılme gücü olan tanıstıgıma cok sevındıgım sevgili yazar abim.
    1 ...
  13. 9.
  14. uzun yolların kaptanı attila ilhan'ı dinlerken harbiden bursa zirvesinde uzun yolların kaptanı olmuş insandır. bir acaba ile başladığı bursa yolculuğu güzel tanışmalara, gün doğumlarına, göl kenarı sohbetlerine ve polisiye maceralara yelken açmış, şiir, müzik, sohbet ve göl kenarı alacakaranlık kuşağı deneyimi ile tepe noktasına ulaşmış, istanbul kartal semalarında çay eşliğinde inişe geçerekten, cadde bostan'da kurtuluşa ermiştir. mazi kalbimizde hoş bir hatıra, umarız yaşanan güzellikler gelecek güzelliklerin habercisi, sayko deneyimler ise yeraltı edebiyatına özgün senaryolar olur. biz yine de rüyalarımıza dikkat edelim. felsefeye ise tam gaz devam edelim.
    2 ...
  15. 10.
  16. zirveye katılmamı sağlamış, kısa turda ve şehir dışından katılacak diğer arkadaşları bekleme sürecinde doyum olmayan muhabbetinden mahrum kalmadığım için kendimi şanslı saydığım abimiz.
    2 ...
  17. 11.
  18. tanıdığıma en çok memnun olduğum yazar... istanbul da olması ayrı bir sevindirik olma nedeni.
    2 ...
  19. 12.
  20. öncelikle bana baktığım açının 360 derece ötesinin yine aynı yer olduğunu gösteren yazar.

    sonralıkla üşenmeden oturup yazan, yazarken sizinle konuşan adam.

    düşünün insanlar kısa kısa entrylerle, tırt bakınızlarla yazarcılık oynuyor. ellerindeki momartıcı oyuncak tabancalarla başlıklara nişan alıyor.

    düşünün adam topuyla tüfeğiyle gönlümün surlarını yıkıyor, kendini sevdiriyor. böyle fetihe can kurban. oturmuş bana mesaj yazmış, uzun uzun anlatmış, fikrimi değiştirmeme sebep olmuş, yazmaya iştahlandırmış, iyi ki varmış.
    5 ...
  21. 13.
  22. Hayatın tüm ayrıntılarından yararlanmayıp bilip, yazılarını büyük bir titizlikle şekillendiren yazar. Okunduğundan zevk veren, hoşa giden, eğlenceli, aynı zamanda da insana tokat entrylerin yazıların sahibi. ''Natural burn writer''
    2 ...
  23. 14.
  24. herkesin doğal olmadığı ortamlarda düşebileceği durum.

    giderek yabancılaşılmış bir toplumda yaşamaktan içine düşülen halin diğerleri tarafından yanımlanma biçimi.
    2 ...
  25. 15.
  26. yazılarıyla attila ilhan'a dair açtığı muhteşem başlıkla(attila ilhan'ı şiirleriyle tanımak) tanıştığım bir süredir yazılarını takip ettiğim* yazar. o başlığı gördüğüm geceyi dün gibi hatırlıyorum, rüya mı gerçek mi diye bir süre bilgisayar ekranına bakakalmıştım. şaşkınlığım geçince başlık altındakileri okumaya başladım ve kendimi tutamayıp altına kaptan'a olan tüm aşkımı, hayranlığımı bendini aşmış bir nehir gibi akıttım. sonra yerlatı yazıları(yeraltı yazıları nasıl yazılır) geldi sonra aşk için prelüdler sonra orha veli(orhan veli bir şairin yalnızlığı ve kaçış). hala büyük bir rüyada gibiydim. sanki en sevdiklerimi, en ruhuma dokunanları tekrar tekrar yaşamam, daha da derinden hissetmem için evren tarafından gönderilmiş bir mesajdı. dedi ki türk şairlerinin insanın boşluğuna vuran mısraları. sonra felsefi derinlikli, şiirsel yazıları ile krishnamurti'yi, hermann hesse'yi bu çağda duymaya başladım. insan ne için yaşar dedi; sana hiç yalan söylemedim dedi; uykum var uyuyamıyorum açım yemek yiyemiyorum ((#12611642)dedi;kafka, faulkner esintileriyle, aslında gelecek için değil geçmiş için yaşarız dedi; geçmiş güne alternatif yarın kurguları yaptı; kendine yazılar yazdı (#12711862) sayeban oldu; ahmet haşim'e öykünüp ömrüm benim bir ateşti dedi; sonra david lynch ve sanat eseri geldi. tanımlar yaptı, anlayana sorular sordu; mecburen yaşamak dedi; yaşam mücadelesi sırasında kaybettiklerimiz((#12017642) dedi, hayatı kontrol etmeye çalışmak (#12509101) dedi.hep şiirsel bir hüzün, bulutlar ardından güneşi göremeyen bir hal; sorgulama, hicran, özlem, görünenin ardındakini arama ama hepsinin temelinde nerden geldiği bilinmeyen* derin bir felsefi bakış, estetik duyarlılık ve adının tam anlamıyla uyumsuz bir varoluş. tabi insan umudu beslemek, baharı yaşamak, aşkı hissetmek istiyor. belki yazarımızın derin özlemidir bunlar ama bunları yüksek sesle dile getirmiyor; tüm yazılarının içine serpiştirdikleriyle siz, biz okuyucular kendi özlemlerimizden, hasletlerimizden, düşlerimizden devşirdiğimiz ümitlerimizi, korkularımızı, geçmişimizi, gelecek günlerimizi görüyor, yaşıyor ve yaratıyoruz.

    her zaman her şekilde uygunsuz biri ile aynı fikirde, aynı hissiyatta ve aynı gelecek yazgısının değişmez kıskacının çaresizliğinde olmasam da; hatta çoğu zaman ruh hallerimiz, hayatı anlamlandırışımız, yaşamdan istediklerimiz farklı olsa da, bazen gün ve gece kadar apayrı olsak da; o gece gün doğmadan önceki en karanlık nokta olma gücünde olduğundan, yazıları okunduktan sonra içinizdeki size göre, yarınınıza güneşler doğabilmekte; karamsarlığın güngörmemiş zindanlarına iyimser umut ışıklarınızı gönderebilmektesiniz. ama herşeyin daha farkında ve bilincinde olarak. nasıl dostoyevskiyle, jack londonla, oğuz atayla, attila ilhanla, hermann hesseyle, edgar allen poeyla, kafkayla, camusyla, nietzscheyle, arthur schopenhauerla, jungla, goetheyle, nazım hikmetle, sabahattin aliyle tanışmamı unutmuyorsam, adlarını, eserlerinden küçük bir izi aklıma getirdikçe mutlu, umutlu ve hayattan ne istemediğimin değil aksine ne istediğimin daha da bir farkına varıyorsam, uygunsuz biri'nin karşıt güç yaratan tüm yazıları ve ruhuma işleyen tüm bilge sözleri için kendisine teşekkürü, iyi bir okuru olarak borç bilirim.

    kafka'nın dediği gibi; ''Eğer okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmıyorsa, niye okumaya zahmet edelim ki?'' evet; uygunsuz biri'nin tüm yazıları; hikayeleri; (aile mezarlığı, kaos ve mutluluk) açık ve gizli şiirleri; kafka'nın dediği cinsten kafamıza vurulan bir darbe gibi sarsmakta; onun için okumaya zahmet edelim.

    her sevdiğim yazar için yaptığım gibi beni derinden etkileyen, ilham veren bazı sözlerini paylaşmak isterim. çünkü güzellikler paylaşıldıkça çoğalır ve uçurum dibinde bile sesinize ses veren echo size umut verir...

    --spoiler--
    malum, asrımız mutlak olanın muallak, ölçülerin izafi, zahirinin batıni, görünenin gölgeler olduğu bir asırdır.

    --spoiler--

    --spoiler--
    ah bir yer...
    içinden erkek kafiyeler geçen
    yakın bir yer söyler misiniz

    --spoiler--

    --spoiler--
    işte
    kollarımı dirseklerinden kestim
    çığlık çığlığa amonyak kokuyorum
    sessizliğin gırtlağını kestim
    bir duvar dibinde
    bir hayvan gibi içine ağlıyor

    simsiyah bir şey akıyor damarlarımdan
    damarlarımdan ıslak bir gece akıyor
    arkamda bıraktığım
    rahim karanlığı bir gök
    içinde
    parlayan gözleri müstakbel kölelerin

    --spoiler--

    --spoiler--
    bazen de insan sadece unutur.
    o kadar unutur ki aradığı şeyle birlikte aramayı da unutur.
    bi garip ruh hali omuzunda oturur.
    birden bişey onu dürtecek aradığını hatırlayıp devam edecek yada önüne gelen ilk şeyle birlikte kendine dahil olacaktır.
    işte bu aç uykusuz ancak o kadar da aç uykusuz olmama hali bana bu son durumu hatırlatmıştır.

    --spoiler--

    --spoiler--
    öncelikle zamanın olmalıdır. nakte çevirmek zorunda olmadığın zamanın kaldıysa tabii.
    --spoiler--

    --spoiler--
    mesela üşenildiğinden mutfağa gidilip alınmamış kül tablasının yerine, sigara külü atmak için a4 kağıdının yarısından bir külah yapmışsındır. kül külahı.
    bazen sigarandan hiç de düşmeyi hakedecek kadar uzamamış bir kül düşer masanın üstüne. masan pırıl pırıl değildir hatta kirlidir. ama nedense o külü alıp kül külahına koymak istersin. ince bi çaba içine girersin. külü tam külaha koyacakken bi anda bi parmağın falan çarpar, külahtaki bütün küller masaya dökülür.
    --spoiler--

    --spoiler--
    bi gün bi kelebek, anarşist duyguları olan bir kelebek istiyorum böyle en cıvığından bir pisliğe konsun ve huşu içinde kanatlarını ağır ağır açıp kapatsın, güneşlensin falan. sadece bir kelebek,

    --spoiler--

    --spoiler--
    anısı olan bir yaraya ait iz
    bir muska taşır gibi taşırdın
    ve bilenler bilir sevmediğin yara senin değildir.

    --spoiler--

    --spoiler--
    insanlar için maddi alemde dünya, hükmetme derdinde olmamasına rağmen mutlak iktidardır.
    bu kadar güçsüz bi yaratığın bu kadar kibirli olabilmesi ne garip.
    sanırım en övündüğümüz yanımız bize bi oyun oynuyor.
    zekamız.
    geri olan zekamız.

    --spoiler--

    --spoiler--
    yeterince karanlıkta ve yeterince uzaktaysa her şey insana güzel gelebilir.

    --spoiler--

    --spoiler--
    bazen birine bi şey sorarsın. mesela "hafta sonu naaptın?" dersin. anlatsa bitirse de bana sorsa aynı soruyu diye beklersin. bazı sorular öyledir; dinlemek için değil anlatmak için sorulur.
    ben sana böyle bir soruyum.

    --spoiler--

    --spoiler--
    bazen böyle olur.
    herkese, her şeyi söyleyemezsin.
    bir kız seversin; o çiçekleri sever. "çiçekler bitkilerin cinsel organlarıdır" diyemezsin.

    --spoiler--

    --spoiler--

    hayat güzeldir. insanlar gelir gider, ağlar güler.
    zamanında anlayamazsın.
    çoğu hayvan satılan dükkanların önündeki insanlar gibidir. sürekli vitrin camına vurur. kafes teline vurur. dikkatini çekmek için yırtınırlar. sana güzel şeyler söylerler. "ne tatlı şeysin sen" derler. ilk başta her camı tıklayana kuyruk sallarsın. tek istedikleri bi süre onlara bakman, parmaklarını takip etmendir. en sevimli halini takınırsın. biraz eğlenirler, istediklerini alınca giderler. hepsi öyle sanırsın.

    --spoiler--

    --spoiler--
    zaman gelecek yol olacaksın; yolcunun hakkını vermelisin.

    her şey geçer diyorlar. her şey geçer...
    geçer de geçtiği belli olur.
    ya hiçbir şeyin geçtiği falan yok, ya da geçen her şey bir iz bırakıyor yada bir tortu. hem sen değişiyorsun hem senden geçen

    --spoiler--

    --spoiler--
    ancak buna inanmak istemiyorum. belki diyorum iki mükemmelin yada iki eksik kölenin yan yana geldiği durumlar olabilir. bi nevi komünist aşk gibi. iki kişi de birbirini eleştiremeyecek kadar mükemmel gördüğü bir an düşünelim. doğal olarak iki özürlü, eksik ve zayıfın aşkıdır bu. (objektif bakılırsa) ancak kimse diğerinin zayıflığı ve eksikliğinin farkında değildir. bu bakımdan iki mükemmelin aşkıdır da.

    --spoiler--

    --spoiler--
    dünya...
    her yeni dönem veya sistem kendi emir ve dayatmasını bir iki kelimelik bir mesajla insanlara iletir.
    antik yunan erdemi dayatırdı.
    bir yüzyıl önce "ödev ve sorumluluklar"
    daha önceleri ahlak ve iyi kulluk
    şimdi ise "başarı" bize dayatılmaktadır. mutlu olmak için başarılı olmalısın. ve evet mutlu olmak da zorundasın.
    ahh yüce allahım mutlu olmak zorunda olmasak ne kadar mutlu olurduk kim bilir.

    --spoiler--

    --spoiler--
    peki mutsuz yalnızlar.
    neden yalnızlıktan hoşlanmadığını bil.
    o kadar sıkıcısın ki kendinle başbaşa kalmaya tahammülün yok. aynen kimsenin hayatını renklendiremeyeceğin gibi kendin için de sıkıcı ve sığsın.
    kendinden bi an önce kurtulman ve birilerine dahil olman gerektiğini hissediyorsun.

    --spoiler--

    --spoiler--
    yağmur inceltirmiş ruhları anladım
    saçaklara dizilmiş damlaların korkularını yaşadım
    gördüm damlanın düşmeden önce nasıl titrediğini
    soğuk bir çağın vahşeti kavurdu tenimi
    yalnızlık insana mahsus ey insanlar
    ey insanlar bu kalabalıkta sizi göremiyorum

    --spoiler--
    6 ...
  27. 16.
  28. (bkz: karizmayı beslemek) yazısıyla tanıdığım, iyi ki tanıdığım ve bütün yazılarını okuduğum,

    uludağ sözlüğün en iyi yazarlarından biri.

    okuyun okutturun.
    2 ...
  29. 17.
  30. Özlediğim abim, büyük insan.
    2 ...
  31. 18.
  32. tanımam kendisini, ama nedendir bilmem yakın geldi bana bir şekilde. bana değil aslında ikinci bana. kendisi anlar büyük ihtimalle ne demek istediğimi. sokakta böyle değildir o da, bir ikincisi vardır, bunu yazan mesela: (#12645401).
    1 ...
  33. 19.
  34. nickaltında bununla birlikte 23 entry olacak yazar. bu yüzden bıraktım ben sözlükleri. şu herifle çay içebilmek bile ayrıcalık olurdu.
    2 ...
  35. 20.
  36. 21.
  37. yazar.

    --spoiler--

    hayat kontrol dışıdır biliyorsunuz.
    yani eşiniz mayına basar ve şehit aileleri ve dernekleri hayatınıza girer. hiç hesapta yokken tüp falan patlar kör olursunuz. dünya birden kararıverir, belki de üç nokta körler derneğinde soluğu alırsınız. doktora gidersiniz "dizim ağrıyo" dersiniz ve birde bakarsınız ki her kanser türünden bi sürü insanla kemoterapi sırası beklemeye başlamışsınız. bambaşka bir hayat başlar.
    biliyorsunuz bunlar asla sizin başınıza gelmez ta ki gelene kadar. hayat işte, her şeyi haketmeniz gerekmiyor.

    --spoiler--
    3 ...
  38. 22.
  39. bir arkadaşa da söyledim, buraya da yazayım tam olsun,

    biraz "kankası" olsa şu sözlükte, şu an kasıp kavuruyordu ortalığı.

    işte o kadar iyi bir yazar. lakin yoğun da, burayla uğraşacak vakti de yok anladığım kadarıyla.

    ama mükemmel bir insan olduğundan eminim ve uludağ sözlüğün bu yazarın hiç kıymetini bilmediğinden de eminim.

    (#14259035) böyle bir yazı yazmış mesela.. okuyun, hiç yoktan şu sözlükten faydalanmış olursunuz.
    3 ...
  40. 23.
  41. ben bazen, sıkıntısı haziran'dan başlamış bir temmuz sıcağının orta yerinde yalnızlığın resmi geçidinden geçip aşka esas duruşta yaşlanırım. ben bazen, bir düğün konvoyunun en gösterişsiz arabasının ön camından asfalta fırlatılan kırmızı gül kederinden ve herkesliğini bir kenara soyunup kalabalığa karışmış hiç kimseliğinden tanırım kendi gölgemi. ben bazen sen olurum. sen anlamazsın. son olurum o zaman.

    gecemin çatık kaşlı, asabi yarenliği var ol. Çünkü ben bazen o kadar sayamıyorum ki yıldızların bittiğini. Ben bazen en çok direnen ayağına kırık tahta masamın, üzerine mürekkep damlamış ve fakat hala bembeyaz boş bir sayfanın o kadar çok yaslanıyorum ki sırdaşlığına. Bazen herkesin kendi evinde kendi yatağında fakat aynı yalnızlıkta rüyaya gitmesinin sorumsuzu, bazen dişte kalıveren bir yeşil pat diye şık bir yemeğin ortasında. incineceksin öyle veya böyle. Bu muymuş diyeceksin. Ya da yüzünde en sahici kederinle sokakta kanunsuz işlerden hüküm giyeceksin karanlığa. Giyeceksin.

    Bazen de ben, kimi tanısa tanımazdan gelen, kimi sevse kaşla göz arasında unutmuş bir yabancının uğrak yeriyim. Bir kadını o kadar sevmişsin ki adını unutmuşsun öyle düşün. Düşün ki saçlarının ortasında parmakların kaybolmuş. Gözlerinin ışığında yorulup durulmuşsun. Durmuşsun. Durunca vurulmuşsun. öyle biriyim bazen.

    Ve sen bazen

    Artırdığım hüzünlerden deniz feneri yapan hünerli eller gibisin. Gemi olup bin yıl gezsem kendim koymuşçasına gelip yerinde bulduğum. Oysa atladığım bir şey var, artık daha yorgunsun. Artık biraz daha kocalmış yüreğin, ihanetçilerin her gün biraz daha ağırlaşmış. Eşek ölüsü kederlerimiz çekmekle bitecek türden değil. Biz bazen anka kuşunun kendine yaktığı ateşten de kor, bir karıncanın yuvasına sağ salim dönmesi kadar zor gibiyiz.

    Ben bazen geç anlıyorum. Çoban o kavalı hiç çalmadı aslında. Gerek de yoktu bana sorarsan. O masal hiç yazılmadı anlatılmadı. Padişahın kızının dillere destan güzelliği yalan. Dillere, destan gibi düşen kızın çobana verecek kalbi mi olur? Koyun dediğin bir kaval sesiyle orta yerde mi durur?

    Suya yazı mı yazılır...

    Ben bazen inanıyorum işte. Sen inanmıyor musun sanki? Onlar inanmıyor mu? Yüzümüze çarpıp vahşice çoğalan karanlığın ebedi hükümdar olduğuna? Bazen inanıyorum elimden ne gelir. Bir masal anlatıyorlar ve inanma vaktimdeyim. Tekil halimdeyim, yitmişim, bakıyorum sen yitmişsin. Bakıyorum çılgınca bir saklambaç sevdası ben hep ebeyim. Bakıyorum dikenli tel çekip bölmüşler yüreğimi. Sen sanki inanmıyor musun tüm bunların gerçek olmadığına.

    Titremesi temmuz'dan başlamış bir aralık soğuğundan alabildiğim kadarıyla kendimin, çok üşüdüğüm halde üşümüyormuşum gibi davranarak insanlığına, ben bazen en yakınından ağır bir darbe almış arabesk hüznümle gelip en kanto bakışımla soytarı gecenin kalbine gömüyorum çekimserliğimi. Sen bazen bir yerlerden çıkıp çıkıp ellerimi tutuyorsun. Aniden fren yapmasa beynimin haritasını çıkaracak olan gözlerinle, her romanda kötü kişiyi seven şahsımın öz şaibesi oluyorsun. Sen bazen, sırf hile yapmayı bilmediğin için haksızca kazanıyorsun. Sen bazen, çok özlediğim, hiç tahmin etmediğim bir gelecekte mutlaka seveceğim dert ortağım oluyorsun.

    Ellerine kalem benimkilerden çok yakışıyor diye değil bu sözler. Benden daha okkalı seviyorsun diye değil ebesini dünyanın, benim kadar çok küfür bilmiyorsun diye de değil.

    Gitmesi bile beyefendi sükunetinin diye belki. ama bilmiyorsun diye değil hırçınca dövüşmeyi, kan içmeyi, kan içirmeyi. Belki yaşamak zor bir uğraş olduğu için. Belki bunu yalnız senle ikimiz bildiğimiz için. Belki herkes herkesi kandırma potansiyeline sahip olduğundan.

    Belki de sadece ama sadece

    ama yani sadece sahiden de sadece

    Şu masallar yüzünden...
    7 ...
  42. 24.
  43. Bir gun o golgeler
    bizi soluksuz birakacak.
    Dayanagimiz ne olacak peki?
    Hurma ağaçları elimizden tutar mi dersin?
    Yoksa Kumullarina düşeriz de
    agzimiza sicak çöl kumlari mi yapisir?
    Bizi bekleyen var mi ki?
    Bir gun o golgelerde..
    2 ...
  44. 25.
  45. Yazdı mı çok kaliteli yazan yazar.

    Kendisine burdan sesleniyorum,

    "Abi bir blog falan aç bari şu sözlükte takılmak istemiyorsan. Zamanım yok diyorsan da yeme beni şimdi. Zaman illa ki vardır."
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük