çocukken içimin hüzün ve korku kaplamasına sebep olurdu. anne büyük ihtimal komşuda, baba işte olurdu. şimdi ise yalnızlığımı yüzüme vuruyor. salonun koltuğunda sızmış, üstünde açık üşümüşsün ve doğrulup bunları düşünürsün sonra.
daha iyidir. hele ki kahvaltıyı hazırlayıp gittilerse en iyisidir hem gereksiz sabah geyiklerinden, tuvalette kim var şimdi derdinden, geç kalacaksın ikazlarından kurtulmuş olmaktır.
eğer çok kişilik bir evde kalsam yalnız uyandığımda kadın olmuş olmayı dilerdim.dayadığım bir yorgan değilde sarıldığım bir yorgan olurdu yanımda. onu sevgiyle öpüp kucaklayarak uyanırdım güne. nazik bir şekilde katlayıp geceye kadar beni bekleyeceği yatağımın kenarına sevgiyle katlayıp koyardım onu. sevgiyle oturağına işenmemiş, kılsız, tüysüz, klozet oturağıma gidip onu günlük sevgi sözcüklerimle uyandırır ve güzel kıçımı onun üzerine koyardım. yeşil çay içerdim sabah, muzumu yerdim, güzelce duşumu alıp, güzel kokular sürünüp, tiril tiril eteğimi giyip yollara koyulurdum. ne güzel hayaller allahım bunlar. şimdi sabah yalnız uyanıyorum, yarım saat yorganla sevişip ayrılmak zorunda kalıyorum. bu yüzden yazın bile yorganla yatıyorum, nevresimle sevişilemiyor çünkü. evde yalnız olduğumu anlayıp bir kere daha küfrediyorum.
en hoşlandığım durumlardan biridir. bir diğeri de bütün aile fertlerinin akşam yemeğine bir yerlere davetli olması. sabah tin tin kalkmak, skalonga eşliğinde koridorda ileri geri dans ede ede kahvaltı hazırlığı filan çok tatlı değil mi yav? sonra açarsın hoş bir film tıkına tıkına izlersin.
üniversite boyunca tek yaşadım, o yüzden 2 aile bireyi eve fazla geliyor. evde olmadıklarında bi mutlu oluyorum ki sormayın.