babamın kendine has bir ağırlığı var. çok fazla şaka yapmaz ya da eğlenirken pek görmezdik. evdeki otoriteyi korumak için belki de böyle davranırdı. bir gün kar yağdığında yaşıtlarıyla birlikte kar topu oynarken gördüğümde çok şaşırmıştım. kendi kendine söylenmeler, mutluluktan havadan uçmalar, çocuksu şakalar vs. her kar yağdığında o anılar canlanır gözümde.
lanet olası kar her yağdıktan sonra yolda yürürken, sanki annemin yaptığı kurabiyeyi halının üstüne düşürüp farketmeden çiğnemişim hissi var ya.
o his işte.
anladınız siz.
yağmasın şu kar.
hele ankara ya.
(bkz: kar nefreti)
bir defasında çok nadir gelen otobüsümü kaçırmamak için kaldırımdan koşa koşa inmeyi deneyip otobüsün önüne uzanıvermiştim. kaldırımın üzeri en az kendi kalınlığı kadar buz tutmuştu çünkü. sonuç olarak yaralı bereli de olsa o otobüse bindim.
bir defasında da bavulumla birlikte otobüsten inmeye çalışıyordum. önce kendim mi ineyim, bavulu mu indireyim, birlikte mi insek iyi olur diye düşünürken bavul kayıp düştü. o düşünce ben de panik yapıp hızlı ineyim derken bavulun üzerine düştüm. ikimiz de inmiş olduk.
her sene olduğu gibi, o sene de dize kadar kar yağmıştı. sanırım ortaokul birinci ya da ikinci sınıftaydım, servisle gidip-geliyorum okula. bizde servis geleneğiydi, her sene çok kar yağdığında metin abi -servis şoförümüz- bizi kar topu savaşı yapmaya götürürdü.
yine bir kere götürdüğünde, servisteki birkaç kişi tarafından kara gömülmüştüm. sonra giderken beni unutmuşlardı.
--spoiler--
adana'ya kırk yılda bir yağan karı tv kanallarından biri gösteriyordu. kar da yüksek yerlerde 1 cm falan tutmuştu. ekranda şalvarlı ve lastik terlikli bir kadın çıktı dedi ki ; uludağa'a gitmekten kurtulduk.
--spoiler--
eskiden karne ile yağardı şeklindeki anılardı. pardon lan o başkaydı sürekli duyunca alışkanlık yaptı *
tam hatırlamıyorum 90 larda bir seneydi inanılmaz bir kar yağmıştı istanbulumuza. tabi bize inanılmaz gelen erzurumda falan her sene yağıyor ama burası da böyle işte..
8 yaşlarındaydım, bir kış öyle bir kar yağmıştı ki neredeyse bahçenin duvarının boyunda bir kardı. Biz duvara çıkıp bahçede ki karın üstüne atlıyorduk ve içine düşüyorduk. Bütün gün karda oynamaktan donmuştuk ama yinede Annem bizi zar zor evin içine sokmuştu. O günü hiç unutamam. yaptığımız o kocaman kardan adam, karın küçük pamuk parçaları gibi düşüşü, ve ellerimin üşümesini fln hiç unutamam. Fakat En güzel an kar yağarken yere yatıp gökyüzünden süzülerek üzerime düşmesini izlemekti. Binlerce tanecikler nereden düşüyordu öyle diye çok düşünmüştüm. Öyle büyüleyici bir manzaraydı.