kral pop doksanlar'da az önce hareket vakti klibini izlediğim şarkıcı, keşke doksanların müziğindeki kalite tekrar gelse ama doksanlar bir daha gelmeyecek bunu kabul etmeliyiz.
Cihangir'de oturan bir arkadaşımın bilgisayara virüs girmiş, başka bir arkadaşım da bu işlerden anlıyor, dedim aga bir el atsan, ayıpsın kanka dedi, neyse gittik eve arkadaş başladı virüs temizleme işine, bir ara kadına adını sordu, kadın da Umay dedi, benim mal kanka da sandı Umay Umay, kadın iyi kekledi valla, ben de hiç ses etmedim.
cihangirdeki evine bir arkadaş ricası ile bilgisayarındaki virüsleri temizlemek için gitmiştim. adın ne dediğimde umay cevabını vermişti. a umay umay mı diye şaşırmıştım. uzun uzun sohbet etmiştik.
Kadının dibi. Acıyı da aşkı da tutkuyu da mutluluğu da yazdıklarıyla bize müthiş derecede hissettiren kadın.
Bir insan bu kadar güzel nasıl yazabilir ki?
Oğlunu da tanırım. Her terazi burcu gibi o da beni çıldırtmak için yaratılmış adeta. Ama ne yaparsa yapsın severim. O da beni sever sanırım. Bir anda yok olup aylar sonra döndüğüne göre her seferinde... (Bu saçma ayrıntıyı da neden verdim ben de bilmiyorum.)
Neyse işte umay diyorum... iyi bir kadın, iyi bir fotoğrafçı, iyi bir yazar ve iyi bir anne...
--spoiler--
köpek sürülerinin hırıltıları
ve rüzgar
'sevişmek istiyorum'.
hala bilmiyorum
sen sevmeyi nasıl unuttun?
çok mu rüya görüyordun?
çok mu ısırmıştın kanayan ruhunu
zaman doldu.
aynı bardaktan içilen su bitti.
abajurlar,kitaplar, tişörtler,
satılmış hediyeler bitti.
hala buradayım.
ucuza kapatılmış
bir düş kırıklığı.
mağrur ve ıslak maskeli;
--spoiler--
bu kadının da gözlerinden yüzünün güzelliğinden belli aslında derin sevgisizlikler yaşamak zorunda kaldığı ki her güzelliğin altında vardır ödenecek ya da ödenmiş bir bedel. Arayışı son buldu mu bilmem ama artık dışarı yansıtmasalar duygularını kusmasalar sanatlarını paylaşmasalar da ne mete özgencil'in ne de umay umay'ın duygularının durulduğunu sanmıyorum.
kendisi dolu bir kadın çok da üretken ve çok da özel...hem güçlü bir kadın hırsıyla hem de masum bir çocuk çekingenliğiyle bakan gözleri hiç solmasın.
Şimdi herşey hazır, bir tek eksiğim var kırmızı.
Bir türlü tamamlanamayan tamamlandıkça eksik kalan kırmızı.
Pirinç işlemeli bir aynada kırıldı yüzümün diğer yarısı.
Herkes uyuyordu.
Yüzümün yarısı benim, yüzümün yarısıyla hep yarım öyküler anlatırım.
Peki sen, yarım dudaklı bir kadını öpmek ister misin?
Bir dilenci gibi yalvarıyorum yine de yanıt vermiyor aynalar.
Dur bir nefes alayım, ve senin sevdiğin kadın olayım.
Yanlış bu sözcükler.
Yanlış bu dokunuşlar.
Yanlış bu anlaşılma isteği.
Bir sokaktan, kendiminkine nasıl geçmeliyim, sınırlarımı böyle yitirmişken?
inan bıktım bu sözcüklerden; karanlık, gece, çocukluğum, korku, yeni sevgilim.
Afrika, çilek tanrıçalar ve çalan telefon zillerinden bıktım.
Bir de kırmızı rujdan.
Kendi fotoğrafına gülümseyen, kendi içkisinde boğulan, kendi annesinin celladıyım.
Buyum işte, başka türlü nefes alamam.
Çocuk da doğuramam.
Hadi nefes al..