uludağ sözlükteki tahammülsüzlüğün ve faşistliğin ne boyutlarda olduğunu göstermesi açısından önemli bir gözlemdir.
ulan şuraya kendinle ilgili bişi yazarsın ego faşistliği yapar hakaretler yağdırırlar,
dinle alakalı bir güzel şey yazarsın hemen entelektüel kişiliğe bürünüp modern ilerici aydın görünerek seni cahil yobaz dinci ilan ederler,
evrimle alakalı bir kaç fikir beyan edersiz allahsız yaparlar.
neden insanlara karşı bu kadar acımasızca saldırıyorsunuz? kendi acınası durumunuzu başkalarına saldırararak mı görmezden geliyorsunuz nedir.
insanların yazdıkları iki kelama dahi tahammülünüz kalmamış, kendinize saygınız kalmamış.
sevmeyi gülümsemeyi hayatı unutmuş olsanız da şu kareyle belki hatırlarsınız, sevseniz bence çok güzel:
Nezaketle konuşuyorsun efelik taslıyor güzel güzel anlatıyorsun salak salak üste çıkmaya çalışıyor. Şimdi ben bu dalyarakla nasıl oturup edeple adapla konuşayım. Bundan anlıyor pezevenk.
Yanlış anlaşılmasın başlığı açan için demiyorum. Tartıştığımız bi kaç dalyarak için diyorum.
tartışılacak kişilerde bu özelliğin bulunmamasından kaynaklanır. sanal alem ya amk, bol keseden sallıyor millet. "hemen kavga çıksa da saatlerce yazışsak, sidik yarıştırsak" zihniyetiyle tartışılır mı? yanlışsan, "yanlışım var" diyebiliyorsan tartışma bir halta benzer. yoksa kısır döngülü bir sidik yarışı ve hakaretler silsilesidir bunun adı. hiç o topa girmem ben. geyik başlıklara yazıp keyif almaya bakarım. zaten hayat stresli. bir de üstüne minik dimağlara laf anlatmakla kendimi yoramam.
kişi kendi görüşüne ters olan bir şeyi okur. içinden karşıdakinin haklı olduğunu kabul eder, ama söyleyip kabullenmeyi yediremez kendine. ya hakaret eder veya ya he he moduna girer.
daima buradaki (mantıklı olanları kastediyorum) yanlıştır, çevresindeki çakma emekçi denizlerin veya sahte ramboların anlattıkları doğrudur.