seçilemeyecek bile olsa 22 temmuzda oyumu büyük bir gönül rahatlığıyla vereceğim siyasetçi demeye kıyamadığım bağımsız milletvekili adayı güzel insan.*
bağımsız istanbul 1. bölge adayıdır. dtp adayı değildir, dtp' lilerin kendisini destekleyecekleri taahhüdü olduğundan böyle anlaşılmıştır. fakat kürt kökenli olmadığından dtp seçmeninden oy alamayacaktır.
"mehmet ağar'a karşı biz susurluk sonrası kampanyalar açtık. konuşursam bütün türkiye yıkılır. bir duvar şeyi çekersem bütün duvar yıkılır diyen mehmet ağar'a karşı biz kampanyalar açtık. yani bir tuğlayım çekersem duvar yıkılıp deyip statükoyu mu savunacaksınız, yoksa elinizin tersiyle berlin duvarında olduğu gibi tersten o duvarları yıkacak mısınız? meclisteki 251 adli suçlu var. insanlar şimdi meclise girmek istiyorlar ki o adli suçları dokunulmazlık altında korunabilsin. şimdi yurttaş buna evet mi diyecek, suça ortak mı olacak yoksa elinin tersiyle hayır mı diyecek? bizim temel meselemiz bu. bir kutup yıldızı da biliyorsunuz amerika bayrağında var, bir dizi bayrak var. temel mesele o yıldızlardan bir tanesi olmamamız meselesidir. ortadoğu'da abd'nin güdümünde bush'un bizim iyi çocuk dediği, bravo çok seviyorum dediği tayyip erdoğan'ların çizgisinin bizi nasıl bir felakete sürükleyeceğini görmektir. biliyor musunuz incirlik'ten kalkan uçaklar kaç bin sorti yaparak felluce'yi bombaladı? şimdi incirlik'in dördüncü gizli sözleşmesi yapılacak. hadi buyrun, incirlik'in sözleşmesini açık hale getirelim. şeffaflık diyoruz ya, demokrasi diyoruz ya kasr-ı şirin anlaşmasınrdan beri iran'la savaşmamışız. biz niye amerika'nın politikaları doğrultusunda iran'a müdahale edilecek bir ülke haline gelelim. işte bunları söylemek için türkiye'de vicdan sahibi insanların mutlaka mecliste olması gerekiyor.
...
yurttaş izliyor. bu oyunun bir parçası mı olacak ya da değiştirecek mi karar verecek. arada söylediğiniz bu koltuklarda daha önce hrant dink oturmuştu diye. mesela 301'nci maddenin değiştirilip demokratikleşme. mesela rakel başbakanlığa mektup yazdı, teftiş kurullarını devreye koyun dedi. o teftiş kurullarının içini boşaltanlar, kamusal denetime açık olacak mı? gelin bu mecliste milletvekili maaşlarını asgari ücrete endeksleyelim, buna evet diyor muyuz? işte yüzde 10 barajı nedeniyle yurttaşın yüzde 46'sı meclis dışında. bu keban barajı değil ki, siyaseten irade koymazsanız o baraj olduğu yerde koyuyor, kalıyor. bu doğrultuda tutum alacak mıyız? sınır tanımaz gazeteciler örgütü diyor ki; 92'nci sırada türkiye ifade özgürlüğü doğrultusunda. halen bu ifade özgürlüğünü engellemeye devam edecek miyiz? küreselleşmenin ihtiyaçları doğrultusunda siyaset şekilleniyor. işte tayyipler, baykallar, ilhan kesiciler ve bütün bu siyasete karşı aşağıdan yukarı, emekten yana, özgürlükten yana tutum alacak mıyız? bizim açımızdan bu bir ebzer bozma ve meclise tünel kazma meselesidir. eğer meclise tünel kazabilirsek bu ülkenin insanları nefes olur diye düşünüyoruz ama esas baraj türkiye'nin esas barajı askeri muhtıra gölgesinde seçime girilmesidir. askeri muhtıra gölgesinde türkiye'de ilk defa seçime giriliyor. probleminiz olduğu zaman imf'ye havale ediyorsunuz, sorunu çözmeye allah'a havale ediyorsunuz, sorunu çözmede askeriye havale ediyorsunuz, ahali havale geçiriyor. kendi sorunlarınızı kendiniz mi çözeceğiz yoksa siyaset mekanizması bir havale mekanizması olarak mı göreceğiz, bu tamamiyle yurttaşın, o kararsızların kararlı olmasına bağlıdır diye düşünüyorum.
şimdi herkes akp'yi eleştiriyor, niye? çünkü akp chp destekli anasold iktidarının yerine geldi. şimdi bize ne diyorlar? tekrar başa dönelim. tekrar başa dönerek biz akp'ye muhalefet oluşturabilir miyiz? yani imf programını uygulayarak, 12 eylül rejimini savunarak, vahdettin'in torunu olmuş adını ne koymuşun demişler, ertuğrul. vezir demiş ki; yine başa mı döndük. akp karşısında niye yine başa dönelim. ne akp, ne chp, özgürlükçü demokratik bir sol seçeneği hep birlikte inşaa edelim diyoruz."
"ben siyasetin siyasetçilere bırakılmayacak kadar ciddi bir iş olduğuna inanarak 90'lı yıllardan beri kamu sendikalarında, derneklerde ve siyasi partilerde yer aldım. çünkü siyaset bir meslek değil, siyaset bir yaşam biçimi. bunun için yapılması gereken bir şey var, aşağıdan yukarı yurttaşın siyaset yapacağı kanalları açmak. bunun yolu ön seçimden geçiyor. ön seçim yapmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok, delege sistemini kaldırmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok, rotasyon yapmayan siyasi partinin konuşma hakkı yok. konuşma hakkı varsa da tepeden, egemen siyaset. şimdi türkiye'deki siyasetin amacı ne, halkı siyasetten uzak tutmak. siyasette siyasi parti olarak yer alırken bağımsız aday olarak girmemin nedeni sayın deniz baykal ve tayyip erdoğan yüzde 10 barajında anlaştılar, halkın iradesine ipotek koydular. biz bu yüzde 10 barajını onlara iadeli taahhütlü nasıl geri yollarız diye düşündük, bağımsız aday olarak meclise gireriz, türkiye işçi partisi'nden beri sosyalizmin bayrağı mecliste dalgalanmıyor, sosyalistler mecliste yer alır, toplumun vicdanı orada yer alır, bu bizim için çok anlamlıdır diye düşündük. bir dizi parti var, hepsinin başkanı farklı, adı farklı, adayları farklı ama en iyi 12 eylül rejimini ben savunurum, en iyi imf programını ben savunurum'un üzerinden bir tek kale maç oynanıyor. özel olarak tekrar genel başkanlığa ve siyasete dönmemin nedeni de tabii hrant dink benim çok yakın arkadaşımdı. hrant dink'in ölümünden sonra bu toplumsal vicdanını, siyasal vicdana yansıması gerektiğine inandım. şimdi ben üsküdar altunizade'de muhtarlar, çevreciler ve oradaki yerel inisiyatiflerin toplantısından apar topar buraya geldim. bütün amacımız işte bu kürsüyü oluşturmak. eğer bu kürsüyü oluşturabilirsek bu yüzde 10 barajla, yüzde 10 baraj rezaletiyle seçimlere girdiğimiz son seçim olacak. geçenlerde ermenistan'da seçim oldu, yüzde 5 barajı var. avrupa'da yüzde 5 barajının üstünde baraj yok. niye halkın iradesine ipotek koymak istiyoruz? niye halkın, bize ait olmayan oylarla, bir tür oy hırsızlığıyla parlamentoda yeralmak istiyoruz? düşünebiliyor musunuz, size ait olmayan oylarla haketmediğiniz oylarla parlamentoda milletvekili olacaksınız. yani temsilde adaletin altını oyacaksınız ve diyeceksiniz ki ben adaletten yanayım. dolayısıyla amacımız bu yalan rüzgarını bozmak. dolayısıyla siyasette yeni yüz, eski yüz, işte kaşarlanmış yüz, yüzsüzler falan meselesi değil, siyasette esas olan siyasettir, politikadır. yapmamız gereken iş de yurttaşın, mazlumların, mağdurların, ezilenlerin, sömürülenlerin kürsününü oluşturmak. kendi içinizdeki demokrasi yoksa, hiçbir yerde ön seçim yapmıyorsanız, bizim gibi yüzde 50 kadın kotası koymuyorsanız, rotasyon koymuyorsanız siyaset seyisten geliyor. bu seçimde seyisi mi seçeceğiz ya da biz at değiliz kardeşim. artık seyis istemiyoruz, kendi geleceğimizi kendimiz mi belirleyeceğiz? bence yol ayrımımız burada netleşiyor.
bütün toplumsal muhalefet örgütleri yani sol'un ortak adayı olarak birinci bölgede sendikalar, meslek örgütleri, alevi topluluğu, dernekler, yeşiller değişik renkler ve siyasi partilerin ortak bağımsız adayı olarak ortaya çıkıyorum. fakat siyasi partilerin bu süreçte kendi içlerinde çok büyük karışıklıklar oldu tabii. o yüzden onların detayını çok bilmiyorum ama biz ne yapıp edip, ikinci bölgede de birinci bölgede de istanbul'un 3 bölgesinde de çıkan bütün bağımsız adaylarımızı baskın oran hocamız da dahil olmak üzere meclise sokmaya çalışacağız. halen bunun şansı olduğunu düşünüyorum. eğer bunu gerçekleştirirsek türkiye işçi partisi'nde olduğu gibi 60'lı yıllarda meclisin kalitesi değişecek, politikaların yönelimi değişecek. yani o esas olan partilerin, değişik toplulukların kendi iç tartışmalarından ziyade kamuoyu vicdanını temsil edebilecek şahısları ortaya çıkarabilecek miyiz, ben çıkarttığımızı düşünüyorum.
bir merkezdir lafı gidiyor, o merkez komutanlığı hani anadolu'da bir laf vardır, götürürler merkeze sevdirirler herkese diye. o merkez komutanlığı 12 eylül rejimidir. şimdi ben anlamıyorum, bu memlekette herkes demokrasi ne kadar iyi diyor. peki niye halen 12 eylül rejimi var? niye halen yüzde 10 barajı var? niye halen genel başkanların merkezden aday ataması gayri ahlaki kabul edilmiyor? rejim dediğimiz mesele 12 eylül rejimidir. yani ben hakikaten bazı sorunları çözmekte güçlü çekiyorum. yargıtay cumhuriyet başsavcılığı diyor ki iki büyük partinin genel başkanına; tüzüğünüz antidemokratikleşti, bunu demokratikleştirin. yani liderlerin iki dudağı arasında siyaset şekilleniyor diyor. şimdi benim girdiğim birinci bölgede akp'nin başında sayın tayyip erdoğan var, chp'nin birinci sırasından ilhan kesici var sol adına. şimdi ne yapıp edip biz demokrasi ve özgürlükten yana bir siyasi irade ortaya koymamız gerekiyor bu yüzden. yani inanamıyorum nerede bakkallar, yok boyacılar siyasete girecek. siyasete girmeniz için siyasi partiler sizden milyarlarca lira para talep ediyor. paran varsa milletvekili adayı ol, paran varsa siyaset yap. şimdi buna itiraz etmediğimiz müddetçe zaten aşağıdan yukarı siyaset yapmak mümkün değil. hepimiz aynı apartmanda oturmuyoruz. kimisi sırça köşkte oturuyor, kimisi gecekondu'da oturuyor. şimdi hani kutup yıldızı falan dedik ya, kutup yıldızı duruyor, dünya dönüyor. duran ne, yolsuzluk dosyaları. hiç değişmemiş. duran ne, birleşmiş milletler insani yaşam endeksinde 92'nci sırada olmamız. dış borçlar vs. maddi hatalar. manevi hatayı düzeltemezsiniz, yani onların faturasını kim ödüyor? işte kamu çalışanı ödüyor, çiftçi ödüyor, emekçi ödüyor, emekli ödüyor. şimdi bizim burada yapmamız gereken iş tam da bu eli nasırlı olanların, paçası çamurlu olanların önüne kanalları açıp siyasete dahil olmasına imkan veriyor muyuz, vermiyor muyuz? şimdi baktığımızda bu yüzde 10 barajıyla seçime girmemizin kendisi antidemokratik bir zihniyet olduğunu gösteriyor. türkiye'de ne zaman siyaset krize girse hemen demokrasi ve hukuku askıya almaya başlıyoruz. baktık akp iktidarı hemen bir polis devletine geri dönmek, varolan reformları geri almak için hemen adım atmaya başladı. dolayısıyla bazen ben yani buradaki konuşmanın türkiye'de olup olmadığını anlamıyorum. bütün siyasi partiler demokrasiden yanaysa 12 eylül rejimi ve bu antidemokratik yapılanmayı merihliler, marslılar mı getiriyor? o zaman sözümüz neyse özümüz de aynı olmalı. sözde değil, özde bir demokrasiyi savunmalıyız. demokrasinin bölünmez bütünlüğünü savunmalıyız.
sonuçta baktığınızda bütün partiler 12 eylül hukuku ve rejimiyle uzlaşma halinde. bütün partilere baktığınızda imf programına diyad ediyorlar ve bütün partilere baktığınızda otoriter bir laiklik, devletin dini belirlemesi anlamına gelen laiklik karşısında 12 eylül rejimi laikliği karşısında işte alevi toplumundan tutun da çok geniş kesiminin zorunlu din dersleri kalksın, imam hatip liseleri, diyanet yani devletin dine inansızlığı, özgürlükçü, demokratik, laiklik olsun diyorlar kimse bu toplulukları dinlemiyor. bu toplulukların sözünün siyasete yansıması, bunun kürsününün oluşturulması bence öncelikli mesele. bunu yapmadığımız taktirde işte bir tür yurttan sesler korosu var. bu yurttan sesler korosunda değişik sesler var ama hepsi aynı şeyi söylüyor. en iyi imf programını ben uygularım, en iyi 12 eylül hukukunu ben gerçekleştiririm, merkez de ben olurum diyor. halbuki sol merkezi değil, varoşu örgütlemeli. sol ve siyaset, soluyla sağıyla sosyal hareketlere kendini açmalı."
hayal ediyorum, seçilecek olursa, türkiye'mize en çok yakışacak milletvekili- başbakan kişisi.. hayali bile güzel.
iktidarı parsellemiş, siyasetti tekelleştirmiş eski adayları ısıtıp ısıtıp önümüze koyanlardan kurtulmak istiyorsak,yeni bir ses yeni bir soluk ve tertemiz bir sayfa açmak istiyorsak, bilgisi ve donanımından zerre kadar şüphe etmememiz gereken,- kendisi iktisat doçenti, entelektüel, gerçek bir demokrat- öğretim görevlisidir.
oyum boşa gidecek diyenlere sormak lazım.
bugüne kadar verdiğiniz oylar boşa gitmedi mi?
- verin bu adama oyunuzu.bir dinleyin bir kulak verin. bu da mı değil ha bu da mı değil?.öyle ise kim?
ntv de katıldığı neden programındaki mütevazi görüntüsü ile halk adamı kimliğini yansıtsa da,demokrasi adına doğru tespitlerde bulunsa da(ön seçim) dtplilerle omuzomuza verdikten sonra bir halt edemez,
istanbul üniversitesini seçtikten sonra mutlu olmak için çok güzel bi nedendi ufuk hoca.onu tanımak gerçekten büyük şans eminim meclise girecek ve orda demokrasiyi,emekçileri en iyi şekilde savunacaktır.
senelerdir hiç bir partiye oy vermemiştim hepsini protesto ediyordum ancak bu güzel adam sayesinde kuyruklara girip oy kullanacağım.Vatandaşlık görevimi yapmamı sağlayacak insan.
şu dakikalar itibariyle ntv ekranlarındaki, can dündar'ın hazırlayıp sunduğu, neden? programına konuk olan ve düşünceleriyle fark yaratan insan gibi insan.
istanbul 1 bolge'den, secimlerde ortak aday istiyoruz hareketinin çıkartmış olduğu sol siyaset adamı. iyi de olmuştur, desteğim sonsuzdur; böyle güleç yüzlü, gerçek anlamda fikir adamlarına o kadar çok ihtiyacımız var ki.
istanbulda oy kullanacak olan her tanıdığıma, oy vermesini önerdiğim milletvekili adayı. cihangir'e her gidişimde sokakta, bakkalda, cafelerden birinde bi şekilde gördüğüm, sadece cihangir semti oy verse yeter dediğim insan gibi insan.
edit: 1. bölgeden adaymış yani cihangirliler oy veremiycek kendisine yani görev karşı kıyıdaki güzel insanların.
genel baskani oldugu ozgurluk ve dayanisma partisi nin aldigi kararla 22 temmuz 2007 genel secimlerine istanbul 1. bolgeden bagimsiz aday olarak katilacak siyasetci. yolu acik olsun.
2003 seçimlerinden sonra, bir daha apartman yöneticisi dahi olmayacağını söyleyerek geri plana çekilmişti. son ödp kongresinde tekrar başkan oldu. e, kötü de olmadı.
22 Temmuz'da oyumun kendisine olduğu çağdaş sosyalist düşüncede politikacıdır. Kanımca ne olursa olsun ÖDP onunla varolmuştur ve o başta yoksa onun eksikliğini şöyle veya böyle her şekilde hissedecektir. Başkanlığa geri dönmesi yerinde bir hareket olmuştur, seçimlerde ise istanbul'dan bağımsız milletvekilliği adaylığını koymuştur, hayırlı olsundur.
politikanın ne olduğunu ufaktan anlamaya başladığım uzun yıllar öncesinden beri ülkemiz siyasi arenasında gördüğüm en ilginç ve (olumlu anlamıyla) en nevi şahsına münhasır kişiliklerden biri. ne yazık ki hiç şansı yok. çünkü ülkemiz gerçeğine göre siyaset yapmayı bilmiyor ya da bunu seçmiyor. fazla iyi ve fazla ilerde. bu da onu ne yazık ki uzakta ve kenarda bırakıyor.
hocam olması nedeniyle sıksık sohbet etme imkanı bulduğum,öğrencilere karşı sevgi dolu,anlayışlı,hoşgörülü,türkiye sevdalısı güzel insan.
ufuk uras şu anda türkiyenin ihtiyacı olan gerçek solun bu alandaki tek temsilcisidir.özgürlükten,eşitlikten,ekonomik ve siyasi bağımsızlıktan yana olan diğer çakma solcular gibi amerika ve ab peşinde koşmayan,faşizme,şeriata,darbeye tümüyle uzak olan gerçek düşünce insanıdır.
türkiye'nin ufuk uras ve onun gibi insanların önderliğinde bir sol harekete ihtiyacı vardır.