her sene metrobüs üstgeçidinde izdiham yaşanan, buna karşın tüyap fuarcılık şirketinin kılını bile kıpırdatmadığı kitap fuarı. seneler önce gittiğimde de aynıydı bugün de aynı.
hadi otopark yetersiz, şehrin belli başlı yerlerinden toplu ulaşım yetersiz, metrobüs diye bir şey icat etmişsin ama binlerce insanı daracık bir üstgeçide mahkum ediyorsun. akıl işi değil.
içerisi ana baba günü. iki dakika soluklanıp oturacabileceğin yer sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. acıktın, kafeterya geçiriyor. özellikle bayanlar tuvaletlerinde kuyruk bitmiyor. altyapı yetersiz, bütün etkinlikleri topu topu iki hafta sonuna sıkıştırmaya çalışıyorsun.
içeride kitaplar ucuz değil. inanın gerçekten fuar indirimi yapan yayınevi çok çok az. aynı kitabı internette bakıyorsun çok daha ucuz. tanınmış bir yazardan imza almak isteyen saatlerce kuyrukta beklemek zorunda.
sırf salonlardaki paneller için belki gidilir. o da yollar açıksa.
Bu seneki tüyap'ın gayet iyi olduğuyla başlamak istiyorum, fiyatlar güzeldi, insanlar sıcaktı, gittik gördük (hem de 1 kez değil)
o sebepten bir 'tüyap notları, kolaylıkları, zırvalıkları' vermek istedim. öhöm
- gidiş yolundan başlamak istiyorum, eğer avcılardan gidiyorsanız sorun yok, çok kısa bir sürede ulaşım söz konusu, direkt Tüyap'a giden otobüs hemen metrobüs'ün yanından kalkıyor,sonra da entel tipli abiler ve -geneli- kıvırcık saçlı ablalarla beklenti dolu bir otobüste yol alıyorsunuz.
- giderken ayağınızda rahat bir ayakkabı olması gerektiğini söylemiyorum bile!
- ulaştıktan sonra, 'enee ne çok hol varmış ya la burada' diye düşünebilirsiniz, dert değil, karıştırmamanın tek bir yolu var: kalabalığı takip edin.
- yok ben tv'de gördüm, salon2 bilmemkaç no'lu stanttaydılar, oraya da koşayım, aman buraya da yetişeyim düşüncesinde olmayın, yerler adamı, ayrıca da stantta kimse sizinle ilgilenmez, tok alıcı sanarlar, yanarsınız, iyisi mi, ince bir not defteri ve kalemle dolaşın, stantları not edin, kitapçılara da, beğendiğiniz kitapları dikkatle sorun ki, size bilgi vermeye can atsınlar, 'aa ne akıllı bak, not alıyor, dönüşte alıp kitapları çıkacak' diye bakıp, broşür, fiyat kataloğu, ayraç, bok, püsür ne varsa elinize tutuştursunlar.
- haa, elinizde, kağıt, kalem var iyi güzel, ama içi çok karışık yahu, ya bi yayınevini atlarsam korkusunu çok iyi anlayabiliyorum, onun için sakin olun, derin nefes alın ve en soldaki koridordan dalın, sağlı sollu koridoru bitirip, 2 yan koridoruna geçin ve orada da aynı atak stiliyle devam edin, 1 saat sonunda 'hall' bitmiş olacak.
- tavsiye vermesem olmaz, kabalcı %50 indirimle gelmiş, Ayrıntı %30 indirimde ve -neredeyse- bütün kitaplarıyla orada ve stanttakiler yardımcı olup fikir vermeye bayılan insanlar, gidip dakikalarca sohbetlerini sömürebilirsiniz, timaş %30-20 gibi bir indirimle gelmiş ama yine de güzel, türk tarih kurumu ve dil kurumu da şaka gibi fiyatlarla orada (bizzat, kafam kadar kitap alıp 3 tl ödeyerek ayrıldım tdk'dan), uykusuz ve penguen'i görmeden geçmezsiniz heralde, -söylemeyecektim ama- salon 3'teki sahafları konuşturmayı başarabilirseniz - sahaflardan çok antika demek doğru olur aslında- tezgah altlarından neler çıkıyor neler, türkan şoray fotoğrafı aldım, evet fotoğraf!, gerçek, kımıl kımıl
- alışverişi ettik, paraları boşaltıp, kredi kartlarını zorladıktan, green peace ve unicef gençlerini atlattıktan sonra çıkışa geldik, doğal olarak o koşuşturmanın üzerine, midede bir ekşime başladı, hiç korkmayın onu da düşünmüşler, karşıdaki mc donalds'a kendinizi atın ve deli gibi yiyin, yerken kitaplara bakın, sohbet edin ya da naparsanız yapın, ama tuvalet fena değil, çişinizi de edip çıkın.
- dönüşte, otobüsü görürsünüz e yani eşek değilsiniz ya
iyi gidişler, iyi dönüşler.
(aldıklarınız mesajla yazın bari)
fuar başlamadan önce bazı tecrübeli yazarların tavsiye vermesi gerekmektedir.
arkadaşlar senelerdir gidiyorum, başlamadan size bazı tavsiyeler vereyim:
1) gitmeden önce alacağınız bazı kitapları belirleyin.
2) bütün fuar alanını dolaşın. ondan sonra kitapları almaya başlayın. yoksa ilk girişte paranızı hemen harcarsınız ve sonra daha çok almak isteceğiniz kitaplar çıkar karşınıza, alamazsınız.
3) kitap seçimi yaparken sakın görevlilere danışmayın. bazıları o kadar iyi satıcı oluyorlar ki normalde yüzüne bakmayacağınız kitapları size satabiliyorlar. fuar bitiminde de "niye aldım ben bu kitabı lan?" diyebiliyorsunuz.
4) yine görevlilere danışmayın. bana bir görevli aldığım kitabın sonunda kimlerin ölüp kaldığını söylemişti.
5) kitapları kendiniz inceleyin, almayı düşündüyseniz kitabın adını kafanıza yazın. bütün fuarı dolaştıktan sonra hala almayı düşünüyorsanız fuardan giderken alın.
6) yanınızda en az 100 lira bulunsun. çünkü doğru düzgün bir kitap en aşağı 15 lira falan. (indirimli hali bu)
ben bu hataları çok yaptım, siz yapmayın dostlar. bu sene de güzel bir fuar olur inşallah. en azından ilkokullar gezi yapmazlar umarım. (hayal bu, her sene gezi yapıyorlar.) hayır anlamıyorum arkadaşım, kitap fuarı yetişkinler içindir. çocukları götürürsün kütüphaneye, gezini orada yaparsın. etraf çoluk çocuk kaynayınca kitaplara rahat bakamıyoruz anasını satayım.
kasım ayında istanbul da düzenlenen uluslar arası organizasyon.
geçen sene sırf bu organizasyon için her zamanki gibi atlayıp gittiğim fuara, bu sene katılmayı düşünmüyorum. nedenini merak edenlere elbette devamında cevabımı vereceğim.
Sonbahar gelince yapraklar sararırlar, göçmen kuşlar giderler, odun kömür alınır, kışlık giysiler elden geçirilir ve de kitap fuarları açılır. neredeyse tüm Avrupa da genel geçer kanunmuş gibi bir şeydir.
geçen sene denk gelen büyük şans neticesi ile patronum ve ben iş için almanya ya gitmemiz sayesinde Frankfurt kitap fuarına da uğramak nasip oldu. kasım ayı içerisinde 2 uluslar arası kitap fuarı şansı herkese denk gelmez diyerekten altını üstüne getirdim elbette.
Önce Frankfurt'ta, sonra istanbul'da size biraz işin iç yüzünü anlatayım da neler kaçırdığınıza "ah vah" edin.
Frankfurt Kitap Fuarı'nın amacı, çeşitli ülkelerin yayıncılarına "mallarını" tanıtma ve başka yayıncılara satma, yani tercüme ettirip diğer ülkelerde yayınlanmasını sağlama olanağı sunmaktır.
istanbul Kitap Fuarı'nda da yayıncılara mallarını indirimli satma fırsatı verilir.
Biri dış pazara, öteki iç pazara yöneliktir. Biri toptancı, öteki perakendecidir.
Birinde iş anlaşmaları imzalanır, daha doğrusu bunların ön görüşmeleri, "müzakere" yapılır, randevular alınır verilir, ötekinde eline ay başında toplu para geçmiş çoluk çocuğun, öğrencilerin ve sekreter kızların parasına göz dikilir...
Aslında ortada indirim mindirim de yoktur; yayınevi, dağıtıcıyı ve kitapçı dükkânını devreden çıkarıp gene "yayınevi çıkış fiyatına" vermektedir malını... Fakat yayıncı sürümden kazandığı, okuyucu da ucuz aldığı için her ikisi de sevinirler.
Elbette bu ticaret, birtakım "etkinliklerle" de desteklenir, açık oturumlar, konferanslar, imza günleri falan filan. Bunlar asıl amaca yönelik yan uğraşlar ve çoğunlukla da gereksiz işlerdir. ayşe arman gelmiş mesela... ne yapayım ben ayşeyi?
Fakat "kafeteryaya karı kız düşer" ki, bu da işin genç yazarlar ve zampara yayıncılar için güzel tarafıdır. sözlükteki abazalara önemle duyurulur.
gördüğüm kadarıyla ve aldığım feedback lere göre geçen yıl Frankfurt'ta,"standlarımız" epey sönükmüş... Hatta "son derece sönük"...
Ya da diğer ülkelerin yayınevlerinin cıvıl cıvıl, kıpır kıpır, rengârenk bölümleri yanında öyle kalmış bilemiyorum.
zaten inanılmaz bir iskandinav hegemonyası var, onu kırmanız imkansız orası ayrı konu. bir de jo nesbo imza dağıtmak için gelince düşen bayılanlar mı ararsın, çığlık çığlığa oradan buraya koşuşturanlar mı? sanırsın justin bieber gelmiş.
Birtakım paneller maneller düzenlenmiş düzenlenmesine de, konuşmalar Türkçe olduğundan, kendimiz söyleyip kendimiz dinlemişiz. Çeviri meviri yok, çünkü çevirmeye değer dişe dokunur laf yok. ben yetişememiştim bu kısmına bana öyle söylediler.
işin çok daha vahim yanı, fuara "telif hakkı ajansları" çağırılmamışlar.
Dünya piyasasında "kitap hareketleri" bu aracı kurumlar tarafından yürütülürler.
Nasıl bizde yazar aracıya komisyon vermemek için eserini kapı kapı dolaşıp kendisi pazarlamayı tercih ediyorsa, yayınevlerimiz de "aracıya tefeciye paydos" gibi çok sosyaldemokrat bir sloganla, ajansları devreden çıkarıp mallarını kendileri satmak yoluna gitmişler anlaşılan! Yoksa, satış matış hikâye de, asıl amaç, bahaneyle beleşe Almanya gezisi mi?
sonradan bu işin ehli Frankfurt fuarını avcunun içi gibi bilen kişilerle yapılan sohbetle işi çözüyorum...
Frankfurt, yayın dünyasının kaşalotları için şirket kesesinden mükemmel bir "yurtdışı sonbahar gezisi" fırsatıydı... Orada önemli bir satış matış olmayacağını herkes bilirdi, yayıncı da boşuna umutlanmazdı yazar da... Dostlar alışverişte görürdü, o kadar...
bu sene ki Frankfurt fuarını gidemeyecek olsam da özenle takip edeceğim; bakalım bu yıl Frankfurt'ta kaç Türk yazarının kaç eserinin kaç ülkenin kaç yayınevine satışı sağlanacak, kaç dile çevirilecek kaç kitap ülkemize ne kadar döviz getirecektir?
ona göre karar vereceğim; Frankfurt'ta iş mi yapılıyor, mastürbasyon mu?