Türkçülük, modern bir ideoloji olarak, islam dünyasının bağrında patlatılmış bir kimlik bombasıdır. Bu ideolojinin, özünde “millî kimlik” adı altında ümmet ruhunu parçalamaya yönelik bir zehir olduğu açıktır. Her şeyden önce, Türkçülük, islam’ın “kardeşlik” temelini yıkıp yerine “kan” ve “ırk” üzerinden bir üstünlük kurgulamaya çalışır. Bu, Batı’nın sömürgeci aklından ithal edilmiş ve Türk milletine bir “kendini inkâr” mekanizması olarak dayatılmıştır.
Türkçülük, Tanzimat’tan itibaren Osmanlı’nın çözülüş sürecinde ortaya çıkan modernleşme projelerinin bir parçasıdır. Türkçülük, Batı’nın dayattığı ulus-devlet modeline uygun bir kimlik inşası olarak geliştirilmiştir. Esas gayesi, Osmanlı’nın islam bayraktarlığını sonlandırmak ve ümmet fikrini dağıtmaktır. Türkçülüğün öne çıkışı, aynı zamanda islam coğrafyasının, Batı’nın emperyalist iştahına uygun şekilde parçalara ayrılmasının bir sonucu olarak okunmalıdır.
Türkçülük, Osmanlı’nın kozmopolit yapısını “zaaf” olarak görmüş, ümmetin kardeşlik bağlarını koparıp yerine ırkçı bir kibir koymuştur. Halbuki Türk milleti, tarih boyunca ancak islam’ın ruhuyla yoğrularak gerçek kimliğini bulmuştur. Türkçülük ise bu ruhu çıkarıp yerine kuru bir kabuk bırakmıştır.
“Türk Üstün Irkıdır” Yalanı ve Batı Menşeli Irkçılık
Türkçülüğün ideologları, Batı’dan ithal edilen ırk teorilerini kullanarak “Türk üstün ırktır” iddiasını ortaya atmışlardır. Bu iddia, islam’ın “Adem’in çocukları eşittir” ilkesine aykırıdır. Irkçılık, Allah’ın “üstünlüğü ancak takvâdadır” buyruğunu inkâr eden bir sapkınlıktır. Türkçülüğün köklerinde yer alan bu kibir, islam’ı yalnızca bir “kültür unsuru” seviyesine indirgemiş ve dini, milletin etrafında dönmesi gereken bir uydu hâline getirmiştir.
Bu anlayış, Türk milletine ihanet eden bir çarpıtmadır. Türkler, islam’ın sancaktarı olmuş bir millettir; varlıklarını islam’la yoğurdukları ölçüde anlamlı hâle gelmişlerdir. Türkçülüğün “islam öncesi Türk tarihi” vurgusu, bu bağlamda ümmete ihanetten başka bir şey değildir.
Laiklik ve Türkçülük: ikiz Kardeşler
Türkçülük, Cumhuriyet dönemiyle birlikte laiklik projesinin bir aracı hâline gelmiştir. Laiklik, islam’ı toplumun hayatından çıkarırken, Türkçülük bu boşluğu “milliyetçilik” ile doldurmayı hedeflemiştir. Türk kimliğini islam’dan soyutlayan bu yaklaşım, milletin ruhunu kurutan bir projedir. Laiklik ile Türkçülük, aynı elin parmaklarıdır: Biri dini hayatımızdan kovarken, diğeri bize yeni bir “din” olarak sunulmuştur.
“Türk islam Sentezi” Aldatmacası
Türkçülüğün en sinsi yüzlerinden biri de “Türk islam Sentezi” söylemidir. Bu söylem, islam’ı Türk kimliği ile sınırlamaya çalışan bir projedir. Türkçülük, islam’ı bir milletin “etnik süsü” hâline getirerek evrensel mesajını boğmaya çalışmıştır. islam, bir milletin değil, tüm insanlığın dinidir. Türkçülük ise, bu hakikati ters yüz ederek, dini bir milletin üstünlük ideolojisine malzeme yapmıştır.
Sonuç: Kuru Bir Dalın Çırpınışı
Türkçülük, Türk milletine ihanet eden bir projedir. Bu millet, islam’a hizmet ettiği ölçüde büyümüş ve tarih sahnesinde yer edinmiştir. Türkçülük ise, milleti kendi özünden koparıp Batı’nın ulus-devlet paradigmasına teslim etmiştir. Türk milleti, islam’sız bir kimlik arayışında ancak kuru bir dal gibi kırılmaya mahkûmdur.
iBDA fikriyatının temel düsturu şudur: Türk milleti, islam’a hizmet ettiği ölçüde vardır ve var olacaktır. Irkçılıkla bezenmiş Türkçülük ise, bu milletin varlığına kasteden bir tuzaktır. Bugün islam coğrafyasındaki sorunların kaynağı, bu tür ırkçı ve Batı menşeli ideolojilerle mücadeledeki gevşekliktir. Türkçülük, islam düşmanlığının “bizden gibi” görünen yüzüdür ve hakikatin karşısında durmaya gücü yetmeyecektir.
Türkiye Cumhuriyeti ilelebet yaşayacaktır ancak biz tarih sahnesine binlerce sene önce türk milleti olarak çıktık.
Çok şükür Özümüzü koruyoruz, koruyacağız.
ziya gökalp'i akla getirir. Türkçülük akımından gazi mareşal mustafa kemal atatürk'ün de etkilendiği söylenir ve inkılaplardan da bu etkileri zaten alırız. Türkçülük, bana biraz nasyonel sosyalizmi çağrıştırır, bence kötü değildir, nazi ideası nasıl almanya'yı uçurduysa, kalkındırdıysa, türkçülük etkileri de anavatan için doğru ve hayırlı olmuştur.
iTC'nin 23 Ocak 1913'de yaptığı kanlı darbeden sonra Bayezid Cami-i Şerif'de Mehmed Âkif, Kavmiyet kavramı üzerine yaptığı hutbede:
"Müslümanlık, inananlar arasında kavmiyet, cinsiyet için birleşim getirmiştir. Irk, renk, lisân, çevre, iklim itibariyle aynı ortamda bulunduran islâmdır.
"Osmanlı bu bağ ile uzun yıllar yaşamıştır. islâmda kavmiyet davası yoktur. Irk üstünlüğü davası güdmek, Müslümanlık bağlarının, islâm bağlarının kopması demektir.
Ey cemâat-i müslimin, siz ne Türk, ne Arap, ne Lâz, ne Kürdsünüz, ne Çerkezsiniz! Siz islâm devletinin üyesisiniz. "
"ulusların kendi kaderini tayin hakkı" 'nı savunmayan görüş. kalıp cümleler ve mübalağalı yaklaşan düşünce, bir çeşit ütopya.
tek ırk-tek yönetim şeklinde herkesin kendisine muhtaç olmasını isteyen görüş. kendilerinin eylemine "direniş" diyip, sol eylemine "ülkeyi bölmek istiyorlar." diyen görüş.
almanya'ya giderken "ben türküm, onların marşını okumam!" deyip sosyo-kültürel ve çeşitli ırkların yaşadığı ülkede yapılmasını destekleyen görüş.
6. filo hakkında, secdeye duranları eleştiren ama aktivistlere "anarşist" diyen insanları barındıran görüş.
tek ırk-tek yönetim tarzlarında para ve yönetim için tarafı olmayanların ağızlarına yuva yapan görüş. insanı önce vezir, sonra rezil eder.
türkiye cumhuriyetinin temeli olan müthiş ideolojidir. zirvesini başbuğ atatürk'le görmüştür. gelmiş geçmiş en büyük türkçü odur. dinci puştları, ılımış solcuları ve öşşexçi kürtçüleri daima kudurtur.
Türkler ulusal kimliklerine ve çıkarlarına sahip çıkan milliyetçi bir halk olmadıkları için türkiyede tabanı pek yoktur. Arap kürt çerkez laz arnavut milliyetçilikleri daha yaygındır.
ulu başbuğ oğuz kağan mete han gibi,
gazi mustafa kemal gibi,
ziya gökalp gibi,
ismail gaspralı gibi,
zeki velidi togan gibi,
yusuf akçura gibi,
enver paşa, talat paşa, cemal paşalar gibi,
ömer seyfettin gibi..
her uç düşünce gibi aşırısı abartılı ve yanlış geliyor. çünkü bu ülkede sadece türkler yaşamadı, yaşamıyor, yaşamayacak. ha, suçlu olanlara kırmızı çizgi niteliğindeki tavizsiz tavırlarını selamlarım, gereklidir. ama diğer, masum insanlara olan hoşnutsuzluklarını kabul edemem.
türk nüfuslu bir devlet kurulduğunda
toplumu ateşleyecek bir müzik gibidir ,
yol gösterecek meşale gibidir .
ancak babil kulesi gibi bir yer olan
günümüz türkiyesinde , devlet tarafından
, devlet zannedilen saadet zinciri tarafından
sevilmez . " ayrıştırıcı " bir hareket olarak
görülür .
türkçülüğün en büyük somut tezahürü mustafa kemal paşa'nın bize mirasıdır.
“Türk ve Türkçülük aleyhinde bulunanları ezeceğiz!" anlayışına sahip bir lider tarafından kurulmuştur bu ülke.
ayrıca fransız ihtilali ile oluşmuş yapay bir milliyetçilik değildir diğerlerinin aksine..
tarihten bu yana varolagelen bir fikirdir.