dilini kaybetmeye başlamış bir milletin temelleri de çürümeye başlamıştır demektir. Eşimize kızımıza sarkıyorlar diye kavga ediyoruz, ekmeğimizin işimizin kavgasını yapıyoruz. herşey için kavga ediyoruz ama dilimiz neden bu mevzular içinde yok? dilimizi ele geçiren herşeyini ele geçirir, o zaman ne bacın kalır ne işin ...
Ayrıca bu durum dilimizin yozlaşmasının bir göstergesi olarakta kabul edilebileceği gibi, çevresindeki insanların üzerinde iyi bir izlenim oluşturma çabası derdine, insanların kullandıkları bambaşka bir dil olarak görülebilir.
Ama unutulmamalıdır ki, uzun yıllar hayatını daim ettiren Osmanlı devletinin yıkılma sebeplerinden birisi de, dillerine yeni sözcük girmemesi ve dillerinin yavaş yavaş kaybetmiş olmalarıdır.
bir milleti yoketmek için,önce dilini yokedeceksin ibaresine çok uygun olan ve özellikle gençlerin,vuvuzelayı bırakıp düşünmesi gerektiği bir cümledir.
türkçe gibi derya deniz bir dili kullanmayı becerememek akabinde 'bari bir iki ingilizce laf edeyimde havam olsun' tarzında ağız burun girişilesi bir moda bürünmek.
bir zaman sonra ingilizce konuşsunlar tercihi ön plana alınabiliyor. yeterki türkçeyi katletmesinler '' dermişimciler naaaapooorsuncu'' agız büküp konuştugunu sanan mandalar yüzünden.
Türkçesi varken ingilizcesinin en sık kullanılanları şunlardır:
bb-güle güle
ok-tamam
fax-belgegeçer
single-tekli(şarkılarda)
hatta inanamazsınız ama ingilizler bile "go"yu "go" diye yazar, bizimkiler "go"yu "qo" şeklinde yazar. hangi mantıkla yazıyorlar anlamıyorum gerçekten. o zaman "QO". nedir bu, açıklasın birisi bana!!1!
edit: birde swh var ben ehehe yi tercih ediyorum. yada bakın ben bir tane buldum "gülmekten yere yatmak" gyy
insanların, "ben kültürlüyüm ingilizce kelimeler biliyorum, ben halkın bir seviye üstündeyim eğitimliyim" gibi ego tatminleri yüzünden oluşan durum.
bu yabancı duyduğu her türlü şeyi dinleyip de türkçe yapılan şeylerin hepsine bakmadan karşı olmaktan farklı değildir.
(bkz: özentilik)
zaman zaman meslek içinde direnmekte zorlandığım utanç verici akım. bilişim terimlerine ne güzel karşılıklar bulmuşlar üstadlarımız.
konuşmalar esnasında 'textbox' değil 'metin kutusu' dediğimde insanlar dumur oluyor.
zaman zaman 'databesedeki tableları iyi dizayn et' benzeri cümleler duyuyorum. sığır 'veritabanındaki tabloları iyi tasarla' demek çokmu zor. iletişim eksikliğini engellemek için ingilizcelerini kullanmak durumunda kalıyorum ya içim acıyor. türkçe konuşunca 2 saniyeliğine kalıyor adamlar, ne kadar acınası. bi o kadar utanç verici
(bkz: yine hüzünlendim)**
ve daha niceleri. bu konuyla ilgili bir konuşursam girdim sığmaz buralara. bu konuda o kadar doluyum ki sözlük, anlatamam. göz göre göre vatan elden gidiyor. görsenize ey millet! otobüse, "oturgaçlı götürgeç" denilsin demiyorum, ama ok yerine tamam, bye* yerine hoşçakal vs. diyebilirsiniz galiba. tamam yazamayacak kadar üşengeçseniz tmm yazın ona da razıyım, ama türkçe kullanın. türkçe varken ingilizcesini kulanmak size fazladan puan kazandırmıyor.
hep yazılış üzerinden gittim. söylenişe gelince... günlük hayatta ok diyen birisini görmedim, ama okey diyenin haddi hesabı yok. tamam desen bir tarafına vuvuzela mı girecek sanki. yazacak çok şey olmasına rağmen ağzımı bozmak istemediğimden bu konuyu kapatmayı tercih ediyorum. bunları yapan da biziz yapmayacak olanda. sözcük tercihlerinde biraz daha dikkatli davranalım lütfen.
farklı bir başlık altına yazmam gereken düşündürücü bir fıkrayı, buraya yazmak istedim:
temel'in dükkânının karşısına bir başka dükkân açılır ve adı da bravo dolphin konulur. temel, bunun üzerine kendi dükkânının ismini, aferin hamsi olarak değiştirir...
not: darkness boy ismi, işin farklı bir boyutu. yukarıda yazılanları buna göre değerlendirmeyiniz.