türkçeciliğin, yeryüzünde benzeri olmayan bir dil, katışıksız bir dil yaratmakla ilgisi yoktur, yabancı dil, yabancı sözcük düşmanlığı ile de. bana kalırsa, bizim dil sorunumuzu, "öğretimi olan bir dil" ilkesi ile özetlemek daha yerinde sayılmalıdır. bugün bizim çeşitli kuşaklar elinde yazılan, konuşulan türkçe, çağdaş uygarlığın getirdiği kavramları anlatacak, yaratıcılığa yarar nitelikte değildir. daha açığı, bizim dilimiz bugün aramızda ortak bir anlaşma aracı olmak görevini yerine getirememektedir. bu açıdan bakılınca, yabancı sözcük düşmanlığı, türkçenin bütün dillerden üstünlüğü gibi duygusal davranışların, bizim sorunumuzla bir ilişiği yoktur. konuyu böyle alırsak, bir yığın gereksiz tartışmayı da önlemiş oluruz.
hangi kuşaktan olursa olsu, dil üstüne konuşmaya kendisini yetkili sayan herkes, ancak kendi konuştuğu, kendi yazdığı türkçeyi türkçe sayıyor ve onunla yetinmek istemeyeni aşırılıkla suçlamaya kalkıyor. bu bakımdan dil karşısındaki çeşitli davranışları arasında ılımlı olanını aşırı olanından ayırt etmek epeyce güçleşiyor. gerçi, "dili kendi başına bırakın efenim, kendi kendine değişir o," diyenleri düpedüz ılımlı saymak yerinde gibi görünürse de, o düşüncenin işe yarar bir yanı yoktur. çünkü, dil kendi kendine değişmez, onu o dilde konuşan, yazan kişiler değiştirir. nitekim, yalnızca aydınlar, yazarlar değil, okuma yazma bilmeyenler de dili bilinçsiz olarak değiştirmektedirler. bütün iş, bu değişmeyi başı boşluktan kurtarmak, onu bilimsel diyebileceğimiz bir yola sokabilmektir.
dil sorununu bugün de çözebilmiş değiliz, türkçeyi çağdaş diller seviyesine getirebilmek için önümüzde sürekli çalışmaları gerektiren yıllar var daha. bu durumda, ılımlı ya da aşırı olmanın ne demeye geldiğini anlamak güçtür. karşımıza çıkan sorunları görmezlikten gelemeyiz. bu zamana dek geldik, artık duralım diye düşünemeyiz.
emlakci bir ingilizin kendilerine ev bakan bir turk ciftin aralarindaki konusma esnasinda "muvaffuck bu mutfuck cok ufuck" gibi bir cumleyi duyup "what kind of a fuckin' language is this" demesine neden olan dil.
sahane dil...
son zamanlarda ışık hızıyla yozlaşan, yozlaştırılan ve üniversitenin gazetesinde "turkche mi o da ne ola qi?" başlıklı bir köşe yazısı yazmama sebep olan dünyanın en güzel dili. canım dilimdir kendisi.
pislik iskandinav dillerini toplasanız ne kulağa hoş gelme, ne konuşan kişi sayısı, ne de almanca ile olan kardeşlik açısından yanına yaklaşamayacağı şahane dildir. ırkçı iskandinav dillerini nefretimle kınıyorum.
yıllardır hep birlikte içine ettiğimiz ancak bozamadığımız konuşulası dil.siz bakmayın tikkylere.hiç bir şey olmaz güzel dilimize.koruyalım sarıp sarmalayalım ancak bir örnekteki gibi (çok oturgaçlı götürgeç ) saçmalmayalım.
türkçenin özleşmesi diye adlandırılan akıma karşı duranlar, "uydurma dil olmaz" savını sık sık öne sürerler. bu savın şaşırtıcı niteliği, (bütün dillerdeki üreme-türeme yeteneğini yoksamaktan ya da bilmemekten gelen temelsizlik bir yana bırakılsa bile) dilimizin daha önce de böyle bir uydurmacılıktan geçtiği olgusunun görmezlikten gelinmesindedir. çok yazıldı; türkler islam uygarlığına geçtikten sonra, dillerine o zamanki ortak uygarlığın iki dilinden, arapçadan ve farsçadan sözcükler almakla yetinmemişler, o dillerdeki köklerden yeni sözcükler de uydurmuşlardır. bunun örnekleri sayılmayacak denli çoktur. örneğin tayyare'yi biz arapça kökten uydurduğumuz zaman, araplar el avion diyorlardı. uçak sözcüğünü uç kökünden ürettiğimizde niçin uydurma diyerek ayaklandıklarını anlamak kolay değildir. ziya gökalp, dikkat sözcüğünü uydurduğu zaman fesahatçiler ona karşı gelmişlerdi. biz de onlara katılıp uydurmadır diyelim mi? yoksa eski uydurma olduğu için dokunulmazlık mı tanıyalım ona? servet-i fünuncuların fransızcadan çevirdikleri nokta-i nazar sözü uydurma olmuyor da, bakımdan, açıdan sözleri neden uydurma oluyor?
amacım, bilinen bir tartışmayı tazelemek değil; ama bu gerçeği ortaya atınca aldığımız, "efenim, bir kez olmuş öyle bir dönem, artık yeniden uydurmanın gereği yok" yanıtındaki şaşırtıcı tutuculuğu belirtmektir.
çok köklü olmasına rağmen osmanlının kurulmasıyla birlikte öztürkçe kelimelerin kullanımdan yavaş yavaş kalktığı ve arapça ve farsça kelimeleri bünyesinde barındıran bir dil haline gelmiştir. şu an anadolu'da yaşayan insanlar öztürkçeyi kullanmaktadır. arapça veya farsça bir kelimenin öztürkçe karşılığını bilememek kadar kendine yabancılaşmak eylemini yansıtan başka bir şey olamaz.*
dünyanın en kullanışlı dillerinden biri olmasına rağmen, pek çok özenti gencin içine etmesiyle yozlaşmaya başlayan dil. her ne kadar türkçe gibi bir dili yozlaştırmak çok çok zor olsa da batı özentisi insanların çoğalmasıyla bu hızlanacaktır. ingilizceden, fransızcadan kelime sokmalarının yanında şimdi bir de türkçe harfleri değiştirmeye başladılar! k yerine q, ş yerine sh, ç yerine ch, v yerine w, c yerine j... bu öyle abartıldı ki artık bazı insanların konuşmalarını anlayabilmek için ingilizce bilmek şart oldu! telefonu hello janaaam diye açanlar, kelimenin olur olmaz yerlerine h ekleyenler* (bkz: yha)...* bazıları iki lafı bir araya getiremiyor! benim asıl şaşırdığım bütün bunları yapanların, türkçe yerine yarı türkçe-yarı ingilizce konuşarak "cool"** olduklarını sanmaları. dünyada yenilmez pek çok millet düşmanlarının onların kültürünü, dilini yok etmesiyle yenildi. şu an bize yaptıkları da aynı şey ancak bu özenti insanlar tam gaz devam ediyorlar türkçe'yi "turqcheleshtirmeye"! yakında hem dilimize hem vatanımıza "bye bye" demek zorunda kalacağız, farkında değiller!
Zamanla ötekileştirilecek olan, arka plana itilecek olan dildir. Yerini ufak ufak Amerikanca alıyor zaten. Ülkemizde bazı zihniyetler dedesinin, ninesinin konuştuğu dilden utanır hale gelmiş, saçmasapan popüler kültür kıskacındaki dizilerde konuşulan yapmacık dilin esiri olmuştur. Ki bu maalesef sözlüklere bile yansımış durumdadır.
hiçbir zaman şu dil kadar köklü diyecek şekilde aşağılık kompleksine girmeyenlerin konuştuğu dildir. dikkat ederseniz konuştuğu dedim, savunduğu demedim. atalarımız yıllar önce, cumhuriyet döneminde savundular bu dili ve bu hale getirdiler.
sahip olduğu 65.000 kelimenin 25.000i kendisine ait olan, yani kelimelerinin çoğu diğer dillerden alınmış olan dil. ayrıca eklerle yeni kelime türetmenin en kolay ve bol olduğu dillerden biri olsa gerek. (bkz: çekoslavakyalılaştıramadıklarımızdan mısınız?)
200 ün üzerinde yapım eki olan ve bu yüzden üretime çok açık olan bir dildir. çevre dillerinden çok etkilenmiş ve etkilemiştir.
örneğin farsçadan 2,400 civarı kelime almış ve buna karşılık 4,000 in üzerine kelime verecek hayırlı işler demiştir.
( farsçaya verdiğimiz kelimelerde safevinin büyük etkisi bulunmaktadır. )
sırpça'ya da çok etki ettiği söylenir. ayrıca kendine ait alfabesi olmasına rağmen başka alfabeleri kullanan ender bir halk tarafından kullanılmaktadır.
türkçe, büyük oranda, arapça, farsça, rumca ve fransızca'dan oluşmaktadır. buna mukabil,italyanca, venedikçe gibi batı orijinli kelimelerin genel kökeni ise latincedir. ayrıca, venedikçe, ingilizce, ermenice ve sırpça'yı da tıpkı söylediğim diğer diller gibi eski ve yeni zamanlardan beri bugün konuştuğumuz türkçe'nin içerisinde ve günlük yaşamımızda bol bol kullanırız.